Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan’ın popülistliği Türkler’in Avrupa Birliği hayalini bitirdi

Arap Dünyası'nda geçen haftanın öne çıkan tartışma konuları 'Kürdistan Referandumu', Erdoğan ve Avrupalı liderler arasındaki gerilim ve İŞID'in Suriye'de aldığı büyük darbe ile sonunun gelip gelmeyeceği oldu.

Abone ol

Suriye’nin 3 yıldır IŞİD kuşatması altındaki kenti Deyrezzor, bu hafta Arap basınının birincil sıralarında yer alan gündem başlıkları arasındaydı. Kentteki IŞİD kuşatmasının Suriye ordusu ve müttefikleri tarafından kırılması, özellikle IŞİD’in geleceği açısından çok önemli bir gelişme olarak görülüyor.

Rusya’nın Deyrezzor kuşatmasının kırılmasında oynadığı rol ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Suriye Devlet Başkanı Esad’a gönderdiği kutlama mesajında, bu gelişme için kullandığı ifadeler dikkat çekti.

Suriye ve Rusya’nın Deyrezzor zaferini kutladıkları bir dönemde İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları, haftanın gündemine damgasını vuran başka bir gelişme oldu.

Türkiye’nin Avrupa birliği ve özellikle de Almanya ile yaşadığı gerilim Arap basını tarafından da yakından takip ediliyor. Almanya Başbakanı Merkel’in, Türkiye’nin üyelik müzakereleriyle ilgili sarf ettiği sözler bu konuda öne çıktı.

25 Eylül’de yapılması planlanan “Kürdistan Referandumu” uzun süreden beri olduğu gibi bu hafta da Arap basınının başlıca konuları arasındaydı.

'DEYREZZOR: STRATEJİK ZAFER'

Rai Al Youm gazetesi başyazısında yer verdiği Deyrezzor kuşatmasının Suriye ordusu ve müttefikleri tarafından kırılmasıyla ilgili, Rusya’nın oynadığı role ve bu zaferin Suriye için ne anlama geldiğini değerlendirdi:

“Suriye ordusu ve müttefiklerinin Deyrezzor kuşatmasını kırması, IŞİD ve doğu Suriye’deki müttefikleri açısından sonun başlangıcı ve örgütün Suriye’deki başkenti Rakka’nın geri alınması için bir başlangıç noktası olabilir. Rusya’nın bu zaferi kutlamasının nedeni de bununla açıklanabilir. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Suriyeli mevkidaşı Esad’a gönderdiği kutlama mesajında, bu zaferi tam anlamıyla ‘stratejik’ olarak nitelendirdi.

Rusya , Deyrezzor kuşatmasının kırılmasına sadece verdiği hava desteğiyle değil, aksine gemileriyle IŞİD’in iletişim kanallarını da bombalayarak bu savaşta etkin bir rol oynadı.

Bu zafer Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Suriye ordusu açısından da büyük manevi bir zaferdir. Çünkü bu, daha büyük bir savaş için Suriye ordusunun önünü açacaktır.

Deyrezzor’un Şam’ın, daha doğrusu merkezi hükümetin eline tekrar dönmesi, petrol ve gaz kuyularının geri dönmesi ve ülkenin uzun süredir sıkıntı yaşadığı yakıt sorununun büyük ölçüde çözülmesi anlamına gelmektedir.”

'IŞİD SON NEFESLERİNİ VERMEYE YAKIN'

Arap Dünyası’nın en köklü gazetelerinden biri olan ve Mısır’da yayınlanan El Ahram Gazetesi ise, Deyrezzor kuşatmasının kırılmasıyla ilgili, “IŞİD’in Suriye ve Irak’ta son nefesini vermeye az kaldığını” iddia etti:

“Suriye Arap Ordusu’nun terör örgütü IŞİD’in üç yıldır devam eden Deyrezzor kuşatmasını kırması, bu örgütün tam anlamıyla bitirilmesi açısından yeni bir dönemin başlangıcı niteliğindedir.

Suriye ordusunun bu zaferiyle beraber, Şam yönetimi terör örgütlerinin kuşatması altındaki topraklarını geri almak ve kontrolü sağlamak yönündeki yoluna devam etti. Suriye’deki bu başarının ayrıca, Irak ordusunun IŞİD’e karşı ilerlediği bir dönemde geldi.

Suriye ve Irak ordularının IŞİD’e karşı ilerlemesiyle, örgütün son nefeslerini vermeye az bir zaman kaldı. Zira bu iki ülke, bu örgütün en önemli iki kalesi konumundadır.”

'PUTİN DEYREZZOR’U FAYDALI SURİYE’YE KATTI'

Londra Merkezli Suudi gazetesi Sharq Al Awsat ise Deyrezzor’daki kuşatmanın kırılmasına farklı yaklaşarak, bunu Rusya açısından bakarak değerlendirdi. Gazete, konuyla ilgili bir haberinde, “Putin Deyrezzor’u Faydalı Suriye’ye kattı” şeklinde bir başlık kullandı:

“Kremlin, Suriye rejiminin Deyrezzor’da IŞİD tarafından uygulanan kuşatmayı kırmasını ‘stratejik hedef’ olarak nitelendirdi. Bu gelişme, ülkenin doğusunda yer alan ve petrol zengini olan bir kenti rejim güçlerinin kontrolü altındaki ‘faydalı Suriye’ye katan Rusya lideri Vladimir Putin için büyük bir başarı sayılmaktadır.”

'ERDOĞAN’IN POPÜLİSTLİĞİ AB HAYALİNİ BİTİRDİ'

Al Arab gazetesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve özellikle de Almanya ile yaşadığı gerginliklere yer verdi. Gazeteye göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’nin AB ile müzakereleri konusunda yaptığı açıklamalarla Türkiye’nin AB hayali son buldu.

Gazete, “Erdoğan’ın popülistliği Türkler’in Avrupa Birliği hayalini bitirdi” başlığıyla verdiği haberinde, şu değerlendirmelere yer verdi:

“Alman şansölyesi Angela Merkel, Türkler’in Avrupa Birliği’ne üyelik konusundaki hayallerini bitirdi. Bu durum, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin’e karşı kullandığı kışkırtıcı ve popülist söylemlerden sonra geldi.

Avrupalı kaynaklara göre, Merkel’in Avrupalı devletlerle beraber Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinin durdurulması için çalışacağını açıklaması, Avrupalı devletlerin bu konuyla ilgili gerçek tutumunu göstermektedir.”

'ALMANYA ÜYELİK KONUSUNDA TÜRKİYE’YE KAPIYI KAPATTI'

Türkiye ile ilgili çalışmalarıyla bilinen akademisyen Muhammed Nureddin, Al Khaleej gazetesindeki makalesinde, Türkiye ve Almanya arasında yaşanan gelişmelerle ilgili, “Almanya, AB’ye üyelik konusunda Türkiye’ye kapıyı kapattı” yorumunu yaptı.

Nureddin’e göre, Türkiye ve Avrupalı ülkeler arasındaki kötü ilişkiler zirveye ulaşmış durumda:

“Türkiye ve bazı Avrupalı ülkeler arasındaki kötü ilişkiler, geçen son günlerde zirveye ulaştı. Türkiye ile çekişmede Almanya ilk sırada yer alırken onu Avusturya takip ediyor. Bu karşılıklı laf atmalar ve gerilim, Almanya’da 24 Eylül’de yapılması planlanan seçimlere kadar devam edecektir. Ancak bu gerilim esasen geçtiğimiz ilkbahar’da Türkiye’de gerçekleşen referanduma kadar dayanmaktadır. Ve o dönemde ağır bir şekilde karşılıklı laf atmalar yaşandı. Hatta Erdoğan, Hollandalı ve Alman yetkilileri yeni bir Nazizm uygulamakla suçlamıştı.”

Nuredin’e göre Türkiye AB’ye üye olamayacak; ancak iki taraf arasındaki bağlar ise devam edecek:

“Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki bağlar sürekli güçlü bir şekilde devam edecek. Çünkü bundan her iki tarafın da çıkarı vardır. Şimdiye kadar kesin olarak netleşmiş mesele, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olamayacağıdır. Bunu da Almanya seçimlerini kazanacak olan isim kesinleştirecektir.”

İSRAİL’İN SURİYE’YE YÖNELİK BOMBARDIMANI

Rai Al Youm gazetesi başyazarı yazarı Abdulbari Atwan, İsrail’in Suriye’nin Hama kentindeki askeri noktalara yönelik bombardımanını değerlendirdiği yazsısında, bu saldırıların Suriye yönetimine değil, Rusya açısından bir sıkıntı "teşkil ettiğini” savundu:

“İsrail savaş uçaklarının Suriye’nin Hama kentindeki bir füze geliştirme merkezine yönelik düzenlediği bombardıman, Suriye yönetimi açısından mahcubiyet yaratmaz. Aksine asıl mahcubiyeti yaşaması gereken, müttefiki Rus lider Putin ve hava savunma sistemleridir.

İsrail’in bu provokasyonunun tehlikesi zamanlamasından kaynaklanmaktadır. Bu saldırı, İsrail’in 10 sene önce Suriye’nin Deyrezzor kentindeki nükleer tesisi bombalamasının yıldönümüne ve Rusya ile Suriye yönetimlerinin Deyrezzor kuşatmasını kutladığı bir zamana denk gelmektedir.

Rusya acaba ilerleyen süreçte İsrail’in bu provokatif adımına karşı ve hava savunma sistemlerine saygınlıklarını iade etmek için İsrail’in savaş uçağını düşürerek doğrudan cevap verecek mi? Nitekim bu konuda büyük bir güce sahip. Veya Suriye hava savunma sistemlerini daha fazla S300 ve S400 füzeleriyle donatıp, gelecekteki herhangi bir İsrail saldırısını önlemek üzere dolaylı bir cevap verir mi?”

'KÜRTLER İÇİN REFERANDUM TEK ÇARE'

Lübnanlı yazar Hayrallah Hayrallah, 25 Eylül’de yapılması planlanan Kürdistan referandumuyla ilgili Al Arab gazetesinde yayımlanan makalesinde,” Kürtler’in önünde referandumu gerçekleştirmekten başka bir çare olmadığını” belirtti:

“Bölgenin yeniden dizayn edilmesi için çalışmaların açık bir şekilde görüldüğü bir dönemde, Kürtler’in önünde, 25 Eylül’de yapmayı planladıkları referandumu gerçekleştirmekten başka yol kalmıyor. Bu referandum Kürtler’in, bağımsızlık ilan etmelerini sağlamasından ziyade haklarını ispatlamak için büyük bir fırsattır. Nitekim hiçbir şey bundan sonra birleşik bir Irak devletinin baki kalabileceğine işaret etmiyor.”