Arap dünyasında geçen hafta: 'Ramos İsrail Savunma Bakanı Liberman'dan farksız'

Ürdün El Rai gazetesi yazarlarında Abdulhadi Raci El Mecali, Şampiyonlar Ligi final maçında Mısırlı yıldız futbolcu Muhammed Salah’ın sakatlanmasını bir komplo olarak değerlendirdiği yazısında, Real Madridli oyuncu Sergio Ramos’u ise İsrail Savunma Bakanı Liberman’a benzetti:

Abone ol

DUVAR - İngiltere’nin Liverpool futbol takımında gösterdiği başarılarla bütün dünyada adından söz ettiren ve Arap dünyası için büyük bir gurur kaynağı haline gelen Mısırlı yıldız futbolcu Muhammed Salah’ın, Şampiyonlar Ligi final maçında sakatlanması Arap basınında büyük yankı uyandırdı.

Ramazan’ın başlamasıyla “oruç tutup tutamayacağı” ile ilgili uzun tartışmalarla gündemde kalan Salah’ın, maçta Real Madridli oyuncu Ramos tarafından sakatlanması Arap basınında ciddi tepkilerle karşılaştı. Arap basını Salah’ın sakatlanmasını genel itibariyle “Salah’a ve yükselişine karşı bir komplo” olarak değerlendirdi. Salah’ın sakatlanmasını Arap dünyasındaki gelişmelerle ilişkilendiren yazarların yanında, Ramos’u İsrail Savunma Bakanı Liberman’a benzeten köşe yazıları oldukça dikkat çekti.

Son iki yıldır dikkat çeken kararlarla gündeme gelen Suudi Arabistan, bu sefer tacizle mücadele yasasıyla gündeme oturdu. Şura Meclisi’nin onayından geçen yasa tasarısıyla, taciz suçunu işleyenlere yönelik ağır cezalar geliyor.

Ekonomisi uzun süredir kötüye giden Ürdün’de ise sendikaların grevi ve halkın protesto gösterileri, Arap dünyasında bu haftanın önemli gündem maddeleri arasında yer aldı. Hükümetin yeni gelir vergisi yasa tasarısı ve yeni vergiler getirmek istemesi ciddi tepkilere neden oldu. Sendikalar, bu konun tasarısının revize edilip hafifletilmesine dahi karşı çıkıyor ve tamamen iptal edilmesini talep ediyor.

Suriye’de, Ürdün sınırındaki Dera ile ilgili gelişmeler ve Rusya’nın İran’a Suriye’den çekilme ile ilgili çağrılarının yankıları devam ederken, Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın bir televizyon programında, ABD desteğiyle ülkenin doğusu ve güney doğusundaki petrol ve gaz yataklarını kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri’yle ilgili açıklamaları da dikkat çeken konulardan oldu.

'RAMOS, İSRAİL SAVUNMA BAKANI LİBERMAN’DAN FARKSIZ' 

Ürdün El Rai gazetesi yazarlarında Abdulhadi Raci El Mecali, Şampiyonlar Ligi final maçında Mısırlı yıldız futbolcu Muhammed Salah’ın sakatlanmasını bir komplo olarak değerlendirdiği yazısında, Real Madridli oyuncu Sergio Ramos’u ise İsrail Savunma Bakanı Liberman’a benzetti:

“Ben olayın bir sürtüşmeyle alakalı olduğunu zannetmiyorum. Olay, bir sakatlamadan ziyade nefretle alakalı. Bu olay bence spor ruhuyla da alakalı değil, kötü kalplerle alakalıdır.

Onlar kendi aralarında ondan nefret ediyorlar, çünkü o Mısır’ın fakir semtlerinden geldi. Onların bakış açılarına göre de bu semtlerden sadece radikalizm ve terör çıkmalı. Muhammed Salah onlara Arap ve İslam kültürüyle gitti. Karısı da dini vecibelerine ve aile geleneklerine bağlı kaldı ve başörtüsünü çıkarmadı. O da aslına bağlı kaldı ve attığı her golden sonra Allah’ın önünde diz çöktü.

Bu şekliyle ve ayrıntılarıyla bir komplodur. Ramos, Muhammed Salah’tan İsrail ordusunda görev yapmasını isteyen İsrail Savunma Bakanı Liberman’dan farklı değil. El aynı el. Katil de hep aynı. Ama bazen bir savunma bakanı olarak karşımıza çıkıyor, bazen de futbolcu üniformasıyla.”

“SALAH’A SUİKAST GİRİŞİMİ”

El Arabi El Cedid gazetesi yazarlarından Vail Kandil, Muhammed Salah’ın sakatlanmasını Gazze’ye yönelik yapılan saldırılarla ilişkilendirdiği yazıda, Salah’ın sakatlanmasını suikast girişimi olarak nitelendirdi:

“Muhammed Salah’a yapılan saldırı, İsrail’in Gazze’ye yönelik yoğun füze saldırısıyla aynı zamanda gerçekleşti. Yani tarih bizi müthiş bir paradoksla karşı karşıya bıraktı. Bazı Araplar Salah’ın sakatlanmasına sevindi ve rakip takımın kirli kazanımlarına tezahüratlarla karşılık verdi. Bu Araplar ki Siyonist İsrail ne zaman Gazze’deki Filistin direnişini hedef alsa sevinen Araplar’dır.

Bunlar, Filisitinliler’in “vatana dönüş gösterilerini” hedef tahtasına oturturlar, Kudüs’ün Yahudileştirilmesi karşısında susarlar, Donald Trump’ı alkışlarlar ve kızı Ivanka’yı memnun etmeye çalışırlar.

Muhammed Salah’a yönelik futbol maçındaki suikast girişimi, Gazze’ye yönelik askeri saldırılar, Kudüs’ün çağdaş bir şekilde çalınması dünya vicdanını suçüstü yakalamıştır.”

“ÜRDÜN HALKININ YÖNETİME MESAJI”

Rai Al Youm gazetesi genel yayı yönetmeni Abdulbari Atwan, Ürdün’de hükümetin yasallaştırmak istediği yeni gelir vergisi kanun tasarısına karşı düzenlenen gösterileri ve sendikaların grevini yazdı. Yaşananların Ürdün yönetimine büyük bir mesaj olduğunu kaydeden Atwan, ülkedeki ekonomi politikalarının arkasında IMF’nin olduğunu da belirtti:

“Ürdün halkı, yeni vergiler ve kemer sıkma politikaları dayatan hükümetin kamçıları altında çok çekti. Hükümet aynı zamanda, halkın bu ağırlığın altında acıdan çığlık atmasına da engel oldu. Çünkü bu çığlık yükselmezse bu durum gayri ulusalcılığın ve ülke güvenliğini ve istikrarını tehdit edenlerin çıkarına olacak.

Gelinen noktada Ürdün halkından, gelmiş geçmiş yönetimlerin on yıllardır takip ettikleri ekonomik politikaların bedelini bir defada ödemesi isteniyor.

Bugün Ürdün’de fiili olan ekonomi bakanı IMF’dir. Bu yüzden ezilen zavallı halkın terini bile emen ve çocukların ağzındaki lokmayı bile çalmaya çalışan politikaları IMF belirliyor.

Dolayısıyla bütün Ürdün halkının bu kanuna karşı tek bir zeminde birleşmesi, aralarındaki bütün ihtilafları bir kenara koyup bu kanunun revize edilmesini değil, tamamen iptal edilmesini istemesi Ürdün’deki siyasi idareye yönelik güçlü bir mesajdır.”

SUUDİ ARABİSTAN’DA “TACİZ YASASI”

Suudi El Riyad gazetesi yazarı Abdullah Bin Bahit, Suudi Arabistan’daki tacizle mücadele yasasını değerlendirdiği yazısında, bu yasayla kadının daha güvende olacağını ve bu yasayla beraber kadının sosyal yaşamda daha fazla aktif olmasının önünün açılacağını savundu:

“Tacizle ilgili yasanın çıkması ve uygulamaya konması kadını daha güvende kılacaktır. Yalnız bu kanun kadını saldırılardan değil –zira bizim ülkemizde bu tarz olaylar görülmez- kötü laflardan ve saygısızca ve onur kırıcı davranışlardan koruyacaktır. Bu durum da kadının kendisine karşı saygısını ve duyarlılığını da arttıracaktır.

Kadının bu şekilde korunması da onu evden daha fazla çıkması hususunda cesaretlendirecektir. Bu yasa kadının evden çıkıp iş hayatına girmesi ve üretimde erkeğe ortak olma hakkının kabul edilmesi anlamına gelmektedir.

Bu karar, kadının yerinin evi olduğu şeklindeki felsefeyi de bozmaktadır. Bu kanun tasarısı kadını her iki tarafın da reddettiği saldırılardan korumuyor sadece. Kadının sosyal yaşamdaki yerini almasını ve erkekle eşit olmasını meşrulaştıracaktır.”

ERDOĞAN’IN YENİ DÖNEMDEKİ TEMEL SORUNLARI

El Arabi El Cedid gazetesi başyazarı Beşir El Bekir, “Yeni Türkiye” adlı yazısında 24 Haziran’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini değerlendirdi. Erdoğan’ın kazanmasına kesin gözüyle bakan yazar, Erdoğan’ın yeni dönemde karışılacağı temel sorunları ise üç başlık altında topladı:

“Öyle görünüyor ki Erdoğan her ne kadar seçimlerle ilgili oranla daha rahat olsa da, hayallerindeki Yeni Türkiye yolunda ilerlerken, bu yolda karşılaşacağı bazı sorunlar var. Bu sorunların en önemlisi de 15 Temmuz 2016’da Fethullah Gülen liderliğindeki hizmet hareketinin gerçekleştirdiği darbe girişiminin kalıntılarını temizlemek olacak.

İkinci büyük sorun ise bundan daha hafif olmayan ve devletle PKK arasındaki diyaloğun kapanmasından dolayı son zamanlarda giderek şiddetlenen Kürt sorunudur. Ki normalde uzlaşma beş seneden sonra oldukça yol kat etmişti. Çok açık görülüyor ki bugün Suriye’de PKK ile Türkiye devleti arasında devam eden savaşın gölgesinde diyaloğa geri dönüşe dair hiçbir işaret yoktur.

Erdoğan’ın hem içeride hem de dışarıda karşı karşıya kalacağı bir diğer sorun da Suriye mevzusudur. Suriyeli sığınmacılar konusu ucu açık bir konu olarak kalmaya devam edecektir.”

ESAD NEDEN SDG’Yİ TEHDİT ETTİ?

Rai Al Youm gazetesi, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Rusya televizyonuna verdiği mülakatta SDG’ye yönelik güç kullanılmasıyla ilgili açıklamalarını değerlendirdiği başyazıda, Esad’ın özellikle başkent Şam’ın güvenliğinin sağlanmasının ardından her zamankinden daha güçlü durumda olduğunun altını çizdi:

“Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Rusya el Youm televizyonuna verdiği röportajda daha önceki demeçlerinin aksine, silahlı muhalefeti destekleyen körfez ülkelerine ve Türkiye’ye eleştiri yapmaktan ve Türkiye’den güçlerini Suriye’den çekilmesini talep etmekten kaçınması dikkat çekti. Esad, Kürtler’in çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne odaklandı.

Esad’ın SDG’nin kontrolü altındaki bölgeleri geri almak için güç kullanılabileceği şeklindeki tehdidiyle hem ABD’ye hem de ABD’nin yönlendirmesiyle Suriye’de bir Arap-Kürt askeri oluşumuna destek vermek isteyen bazı Körfez ülkelerine mesaj vermek istemesi uzak bir ihtimal değil.

Kesin olan şu ki, Esad, güçlerinin Doğu Guta’nın çoğunu, Yermuk mülteci kampını, Hacer El Esved bölgesini kontrol etmesi ve başkentin güvenliğinin tam olarak sağlanmasından sonra her zamankinden daha güçlü bir konuma ulaşmış durumda. Ve doğu bölgesine, petrol ve gaz yataklarına ve Suriye’nin yeniden yapılandırılmasında buranın zorunluluğuna gözlerini çevirmiş durumda.”