Arap dünyasında geçen hafta: S-400 teslimatı neden uzuyor?
Kuds El Arabi gazetesinden Bekir Sıtkı S-400'lerin teslimatının Nisan 2020'ye kadar uzamasına dikkat çekti. Sıtkı bunun sebebinin ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarına başlaması için süre tanınması anlamına geldiğini belirtti.
DUVAR - Arap dünyası uzun süredir İran ve ABD arasındaki çekişme ve buna bağlı gelişmelere odaklanmış durumda. Son olarak İran’ın bir İngiliz petrol tankerini alıkoyması, mevcut tansiyonun daha da artmasına sebep oldu.
ABD ve müttefikleri ile İran arasında çıkabilecek bir savaş veya en ufak bir olumsuzluğun Arap coğrafyasını doğrudan etkileyecek olması, Arap dünyasının ABD-İran gerilimini kendi sorunu olarak görmesine neden oluyor.
ABD’nin bir İran İHA’sını düşürdüğünü açıklaması ve İran’ın bunu reddetmesi, ardından da İran’ın bir İngiliz tankerini Hürmüz Boğazı’nda durdurması, Arap basınında savaş ihtimalinin iyice güçlendiği şeklinde yorumlandı.
Arap dünyasında bu hafta bir diğer gündem başlığı da, Türkiye’nin S-400 füzelerini teslim almaya başlaması ve buna bağlı olarak Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl seyredeceği oldu. ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulayıp uygulamayacağı, NATO’nun nasıl tepki vereceği, Türkiye’nin bu adımının eksen kayması olup olmadığı gibi sorular Arap basınında geniş yer buldu.
'ÇARIN FÜZELERİ VE SULTANIN HAYALLERİ'
“Daha önce Amerika Birleşik Devletleri ve bir NATO müttefiki arasındaki ilişki hiç bu noktaya gelmemişti. Türkiye’nin Rus S-400 füzeleri almasından dolayı Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan arasında dönen anlaşmazlık, iki ülke arasındaki siyasi ve askeri teveccühlerde derin bir değişime yol açmaktadır.
Türkiye mevcut durumda ittifak ilişkilerinde nerede konumlanmaktadır? Ankara ve Washington arasındaki krizin yarattığı temel soru budur. Sorunun cevabını İstanbul’daki New York Times gazetesi muhabiri verdi ve dedi ki ‘Erdoğan hiçbir tarafa ait değil, sadece kendi tarafında duruyor’. Türkiye-Amerika ve Türkiye-Batı ilişkilerindeki sorunlar da esasen Erdoğan’ın Türkiye’nin yönetiminde yaptığı ve ‘Yeni Türkiye’ yaratmayı hedefleyen değişikliklerle alakalı.
O zaman biz bugün Fransız Le Monde gazetesinin dediği gibi, Türkiye tarihini yeniden yazan yeni bir sultan ve Rus ihtişamını yeniden canlandırmaya çalışan yeni bir Çar ile karşı karşıyayız.” (İlyas Harfuş / Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)
'ELMADAN EN BÜYÜK PAYI ALMAK'
"Ankara'nın teslim almaya başladığını açıkladığı S-400 hava savunma sistemleri, Türkiye'deki mevcut iktidarın bölgede ve dünyada kısa süreliğine tekrar gündeme oturması için ona yeni bir soluk kazandırdı. S-400'ler dünyadaki yeni siyaset oyununda ABD'ye karşı Rusya'nın rolünü güçlendirdi. Bu durumda büyük güçlerin bölge üzerindeki çekişmesinin dozunu arttırması bekleniyor. Bunun da Suriye'ye yansımaları olacaktır.
Diplomasideki en bilinen kurallardan birinde denir ki, bir elmayı üç eşit parçaya ayıracaksın ve onu üç kişiye eşit paylaştıracaksın. Ancak her birini de onun en büyük payı aldığına ikna edeceksin. Türkiye'deki rejimin, Rusya ile varılan S-400 anlaşmasına yaklaşımını da bu şekilde okuyabiliriz.
Yerel seçimlerde hezimete uğrayan Türkiye'deki iktidarın, halkın önüne uluslararası alanda güçlü bir görünümle ve elmadan en büyük payı almış gibi çıkmaya ihtiyacı vardı. Ancak aynı zamanda çok iyi biliniyor ki, bu anlaşma Amerika'yı kışkırtacak. Bu yüzden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar aracılığıyla, bu sistemlerin çalıştırılmayabileceği ve Patriot alımını etkilemeyebileceği yönünde bir açıklama yaptı." (Mazen Cebbur / Suriye El Vatan gazetesi)
'S-400'E SESSİZ KALINIRSA DİĞERLERİ CESARETLENİR Mİ?'
“Rus S-400 füzelerinin Türkiye’ye teslimi hususunda dikkat çeken konu, teslimatın ve sistemlerin kurulmasının 2020 yılının Nisan ayına yayılacak uzun bir süre dilimine yayılmış olmasıdır. Dolayısıyla da teslimat süresinin bu kadar uzun olması da merak uyandırıyor. Cevap lojistik ve teknik meselelerde bulunamıyor. Aksine cevap siyasi bir meselede yatıyor; bu da ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarına başlaması için süre tanınması.
Erdoğan’ın Putin’den sistemlerin teslimatı ve kurulması ile ilgili süreyi uzatmasını istemiş olması muhtemel. Bu da Trump’a Ankara’ya yönelik ambargoları ertelemesi için süre tanınacak anlamına geliyor.
Ancak erteleme meselesinin bir başka yüzü daha var. Bu da, müttefik bir devletin isyan bayrağını açtığı süper gücün olumsuz etkilenecek olmasıdır. Erdoğan’ın S-400 füzelerini alma inadı karşısında sessiz kalınması demek, diğer müttefiklerin de buna cesaretlenmesi demektir.” (Bekir Sıtkı – Kuds El Arabi gazetesi)
'KÖRFEZ’DE GERİLİM TIRMANIYOR'
“Devrim Muhafızları, Hürmüz Boğazı’nda bir İngiliz tankerini alıkoyarak tehditlerini uygulamaya koymuş oldu. Şimdi İngiltere ve Amerika’nın nasıl bir cevap vereceği bekleniyor. Bu gelişmenin bölge üzerindeki durum üzerinde nasıl yankılanacağına dair soru işaretleri de oluşmuş durumda. Ayrıca Amerika’nın güvenlik ittifaklarının uluslararası kara suları ve buradaki güvenlik dengelerini değiştirebilme gücüne dair soru işaretleri de oluştu.
Hürmüz Boğazı’ndaki bu gelişmeden hemen sonra, Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya’nın İran’ın bu tokadından sonra önlerinde ne gibi seçenekler olduğu merak edilmeye başlandı. Gidişat içinden çıkılmayacak bir hal alıyor. Zira bu sefer hedef Washington yerine Britanya oldu. Bunun yanı sıra, söz konusu gelişme Körfez’de askeri varlığı ve üsleri bulunan Britanya’nın buradaki gemilerini korumak için güvenlik önlemlerini arttırmasından sonra meydana geldi.” (Lübnan El Akhbar gazetesi)
'TÜRKLER, FARSLAR VE ARAPLAR'
“Tahran kendisi için hak gördüğünü ve çıkarlarına uygun olanı savunmaya devam ediyor. Yaptırımlara direniyor ve onları aşmak için çalışıyor. Hem lafta hem de eylemde büyük mesajlar vermekten geri durmuyor. Körfez’de ve Suudi Arabistan’ın güneyinde (Husiler) olduğu gibi. Washington’la diyaloğu reddediyor. Çünkü önceden bunun sonuçlarının yararlı olacağını kestiremiyor. Ama Avrupa Birliği ile nükleer anlaşma ve alternatif ticaret yolları hususunda sert diyaloğa giriyor. Rusya’yla bir yandan ihtilaf yaşıyor bir yandan uzlaşıyor. Bir yandan Çin’e açılıyor diğer yandan da Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor.
Türkiye de buna benzer şeyler yapıyor. Amerika’nın durmak bilmeyen tehditlerini dikkate almayarak S-400 konusundaki yoluna devam ediyor. Kıbrıs adasının kuzeyinde ve Doğu Akdeniz’de gaz arama çalışmalarına da devam ediyor. Hem de Avrupa yaptırımlarına boyun eğmeyerek hatta onları küçümseyerek. Suriye’de ise kendi ajandasını ABD, Rusya ve İran karşısında uygulamaya çalışıyor.
Sadece biz Araplar, istemediğimiz halde müttefiklerin istediği yöne doğru gidiyoruz. İthal ettiğimiz malların fiyatının iki katını öderiz – bunların arasında askeri malzemeler de var - çünkü bunun fiyatını o ülkeler tek başına kararlaştırıyor. Bize ne lazım olduğuna ve neye sahip olmamamız gerektiğine de onlar karar veriyor. Savaş ve barış kararları bize ait değil ve birçok yerde başkalarının savaşlarını yürütürüz.
Türkiye ve İran’ın verdiği büyük savaşlara bakan, Arapların 21'inci yüzyılda içinde bulunduğu durumdan utanıyor. Ve zamanın çeyrek asır geriye gitmesini temenni ediyor. En azından hesaba katıldığımız dönemlere.” (Oraib El Rintavi / Ürdün el Destur gazetesi)