Arap dünyasında geçen hafta: Suriye’de savaş bitiyor mu, başlıyor mu?
Tunus El Şuruk gazetesinden Nureddin El Hatib, “Suriye’de Oyunun Sonu” adlı makalesinde, ‘Suriye’deki savaşı Suriye rejimi ile müttefikleri Rusya ve İran’ın kazandığı’ değerlendirmesinde bulundu. Suudi El Hayat gazetesinden Musa El Berhume ise, Suriye’de savaşın asıl şimdi başladığını yazdı.
DUVAR - Arap dünyasında geçen hafta Suriye’deki gelişmeler en öncelikli gündem maddesiydi. Bazı ülkelerin “Esad’ın gidişini önceliklerinden çıkardığı” ve “Esad’ın geçiş döneminde veya anayasal süresinin bitimine kadar yönetimde kalacağı” şeklindeki haberler oldukça geniş yankı uyandırdı.
Özellikle Suudi Dışişleri Bakanı Adil El Cübeyr’in, Suriye muhalefetine “kendilerine yeni bir perspektif belirlemeleri ve Esad’ın geçiş döneminde kalacağını söylediği” şeklindeki haberlerle, son dönemde sahada yönetim lehine seyreden gelişmeler birlikte düşünüldüğünde, bu durum bazı Arap gazeteleri tarafından “savaşın sonunun yaklaştığı” şeklinde yorumlandı.
Krizin başlamasından bu yana, sürekli tartışma konusu olan “Suriye muhalefeti” de son dönemdeki gelişmeler ışığında tekrar tartışılmaya başlandı.
Suudi Arabistan’ın doğusunda yer alan ve Katif merkezli olaylar bu hafta tekrar alevlendi. Suudi yönetiminin yeni konut yapma bahanesiyle geçtiğimiz Mayıs ayından itibaren bazı bölgeleri boşaltmak istemesi çatışmalara neden oldu.
Yaşananlardan dolayı sürekli olarak İran’ı suçlayan Suudi yönetimi, bu sefer suçlamalara Katar’ı da ekledi.
İsrail ise El Cezire Televizyonu’nun ülkede bulunan ofislerini kapatacağını açıklamasıyla Körfez-Katar krizine yeni bir soluk getirdi. Katar basını, İsrail’in bu kararından dolayı, ambargo uygulayan ülkeleri İsrail ile işbirliğiyle suçlamaya başladı.
'SURİYE MUHALEFETİ EN KÖTÜ GÜNLERİNİ YAŞIYOR'
Mısır’da yayın yapan El Bedil gazetesi son zamanlarda Suriye krizi çerçevesinde yaşanan gelişmeleri Suriye muhalefeti açısından değerlendirdi. Gazeteye göre, “Kendini bazı ülkelerin eline oyuncak gibi bırakan Suriye muhalefeti en kötü günlerini yaşıyor:
“Suriye muhalefeti gerek silahlı kanadı olsun gerekse de ‘ılımlı’ olarak adlandırılanı olsun Suriye krizinin başlamasından bu yana en kötü günlerini yaşıyor. Öyle görünüyor ki dışarıya olan bağlamlılığının bedelini ödüyor. Zira bu muhalefet, bölgesel bazda, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye ve hatta İsrail gibi ülkelerin, küresel bazda ise, ABD gibi ülkelerin elinde oyuncağa dönüştü.
Öyle görünüyor ki ‘Esad’ın kalması’ meselesi, muhalefet içerisinde büyük bir çatlağa neden olmuş durumda. Muhalefete yakın kaynaklar, muhaliflerin arasında, Esad’ın geçiş döneminde kalıp kalmayacağıyla ilgili tartışmalar yüzünden şu ana kadar hiç görülmemiş bölünmelerin yaşandığını belirtiyor.
Konuyu yakından takip edenler, var olan sürecin muhalefet açısından bir dönüm noktası niteliğinde olduğunu söylüyor.
Gözlemciler, Suriye muhalefetinin kendini bazı ülkelerin elinde oyuncağa dönüştürdüğünü, bu ülkelerin de muhalefeti kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdiğini ifade ediyor. Bunun yanı sıra Suriye muhalefeti bu ülkelere kendisini bir kart olarak kullanma ve istediği zaman da kurtulmak için bu kartı yakma fırsatı verdiğini belirtiyor.”
'SURİYE YÖNETİMİ VE MÜTTEFİKLERİ SAVAŞI KAZANDI'
Tunus El Şuruk gazetesinden Nureddin El Hatib, “Suriye’de Oyunun Sonu” adlı makalesinde, ‘Suriye’deki savaşı Suriye rejimi ile müttefikleri olan Rusya ve İran’ın kazandığı’ değerlendirmesinde bulundu:
“Türkiye’nin Suriye muhalefetine ait kuruluşlara mali yardımı kesmesiyle eşzamanlı olan adımlar, demokrasinin hamisi olan ABD, Türkiye ve Körfez ülkeleri tarafından desteklenen muhalefete karşı Suriye rejimine verilen bir garantidir.
Suriye rejimi ve müttefikleri olan Rusya ve İran, Arap Baharı sloganı altında Suriye halkına yönelik başlatılan ve binlerce kişinin ölümüne yol açan komploya karşı zafer kazandılar. Ki daha sonra Bu Arap Baharı’nın da Arap halklarının darmadağın edilmesi ve ulus devlet yapısının yıkılması için ortaya atıldığı çok açık görülmüştür.”
'SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYOR'
Suudi El Hayat gazetesinden Musa El Berhume ise, Suriye’de savaşın asıl şimdi başladığını yazdı:
“Kimse Suriye’deki yangının sona erdiğini zannetmesin. Savaş suçlusu olan Beşar Esad’ın geçiş dönemi bitene kadar iktidarda kalmaya devam edeceği yönündeki haberlerin tekrar çıkmaya başlamasından sonra özellikle bu yangın tekrar alevlendi. Ki değerlendirmelere göre, bu geçiş dönemi de oldukça uzayabilir.
Çekilen acılar ve yaşanan sıkıntılar, aklın, mantığın, vicdanın kaybettiğine ve böylesine bir katilin anayasal süreç bitene kadar görevde kalmasını kabul eden insanlığın çöktüğüne işaret etmektedir.”
'TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ SON KARTI: İDLİB'
Merkezi Londra’da bulunan El Arab gazetesi, Türkiye’nin Rusya ve ABD’ye Suriye’de istediklerini kabul ettirebilmek için İdlib’i “son kart” olarak elinde tuttuğunu iddia etti:
“Türkiye, Rusya ve ABD’nin kendisini Suriye’deki denklemin dışında tutma niyetleri olduğunu düşünüyor. Bu durum da Türkiye’yi, İdlib’i son kart olarak elinde tutmaya itmektedir. Türkiye bu şekilde bazı kazanımlar elde etmeyi ve sahadaki varlığını dayatabileceğini düşünüyor.
Türkiye, İdlib’te Fetih el Şam’ın (Daha önceki adı Nusra Cephesi) nüfuzunu arttırmasına göz yummakla itham ediliyor. Bazı haberler ise, Türkiye’nin bu örgüte maddi ve silah yardımlarının devam ettiğinden bahsediyor. Türkiye ise bunu reddediyor.
Türkiye, bu cihatçı örgütün bölgeyi kon trol altında tutmasını kabul etmediğini göstermek için, Başbakan Binali Yıldırım, İdlib’te 150 km’lik sınır boyunca bütün önlemlerin alındığını açıklamıştı.”
'SURİYE HALKI ALDATILDIĞININ FARKINDA'
BM verilerine göre bu yılın başından beri Suriye’ye geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı 600 bini buldu. Rai Al Youm gazetesi de bu durumu şu şeklide değerlendirdi:
“Arap coğrafyası ve bütün dünyada daha önce eşi benzeri görülmemiş sıkıntılar yaşayan Suriye halkı veya büyük bir çoğunluğu, arkasında bölge ülkelerinin ve büyük güçlerin olduğu büyük bir aldatmacaya maruz kaldıklarını idrak etmiş durumda. Bu yüzden anavatana dönüşü tercih etmeye başladılar. Savaş yüzünden yıkılan evlerinin enkazları üzerinde yaşayacak olsalar dahi, köylerine ve şehirlerine geri dönmeyi uygun görmeye başladılar. Zira böylesi, yurtdışında her türlü ayırımcılığa maruz kalarak yaşamaktan daha onurludur.”
Gazeteye göre, Suriye eksenli son gelişmeler, ülkede 6 seneden fazladır devem eden savaşın sona yaklaştığına işaret ediyor:
“Silahlı ve siyasi Suriye muhalefetinin kötüye giden durumu, ABD’nin Suriye muhalefetine yönelik eğit-donat programını durdurması, birçok ülkede Suriye devlet başkanı Esad’ın belli olmayan ileri bir tarihe kadar görevine devam edeceği yönünde bir kanaat oluşması, Suriye’de devam eden savaş çemberinin sonuna işaret etmektedir.”
SUUDİ ARABİSTAN EL AVAMİYE KENTİNDE NE OLUYOR?
Suudi Arabistan’ın doğusunda bulunan ve Şii mezhebine bağlı vatandaşların yoğun olarak yaşadığı kentlerden biri olan El Avamiye’de, aylardır süren olaylar yeniden alevlendi.
Hükümete bağlı güçler geçen Mayıs ayından itibaren kenti kuşatma altına alarak, bölgede yeni konutlar yapılacağı bahanesiyle bazı sokakları ve evleri boşaltmaya başladı. Ancak Suudi yönetiminin bu hamlesi bölge halkının direnişiyle karşılaşıyor.
El Avamiye kenti, Suudi Arabistan’da muhalif gösterilerin yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri olarak biliniyor. Suudi Arabistan yönetimi ise, orada yaşanan olayları “terörist eylemler” olarak nitelendiriyor.
SUÇLAMALARA KATAR DA EKLENDİ
Daha önce bölgede yaşananlarla alakalı olarak İran’ı suçlayan Suudi Arabistan, bu sefer suçlamalara Katar’ı da dahil etti.
Suudi Okaz gazetesinden Muhammed El Saed, “Katar’ın Suudi Arabistan’a karşı işlediği 10 suç” adlı makalesinde, El Avamiye kentinde yaşananlar konusunda Katar’ı işaret etti:
“Katar’ın Suudiler’e yönelik sekizinci suçu, Katif bölgesi ve El Avamiye’de teröristlere destek vermek, orada bir askeri isyan çıkarmak için onlara nitelikli silah kaçırılmasını sağlamak, onlara medya aracılığıyla destek vermek ve bu konuda İran’la koordineli bir şekilde çalışmaktır.”
'BÖLGE İNSANI MEZHEPÇİLİĞE VE AYIRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR'
Mısır el Bedil gazetesi yazarlarından Muhammed Abdülhekim, Suudi Arabistan’ın doğusunda yaşayan vatandaşların yönetim tarafından her türlü dışlanmaya ve mezhepçiliğe maruz kaldıklarını yazdı:
“Suudi Arabistan’ın en büyük petrol kaynaklarına sahip doğu bölgesinin halkı, hayatın her alanında her türlü dışlanma ve ayırımcılığa maruz kalıyor.
Suudi rejimi ise mezhepçiliğiyle ve doğu bölgesinde yaşayan halkı vatana ihanet ve dış güçlerle işbirliği gibi suçlamalarla itham etmek için ise hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Ancak bu ithamları sahada yaşananlar yalanlıyor. Aynı şekilde uluslararası toplumun bu konudaki suskunluğu da bunu yalanlamaktadır. Suudi yönetimi oradaki protestocuları Katar’dan destek almakla suçluyor ancak Katar tamamıyla Sünni bir ülke.”
İSRAİL’İN EL CEZİRE’Yİ KAPATMA KARARI
İsrail’in Katar’ın El Cezire Televizyonu’nun ülkede bulunan ofislerini kapatma ve muhabirlerinin akreditasyonlarını iptal edeceğini açıklaması bu hafta Arap dünyasının en dikkat çeken konularından biri oldu.
Bazı Körfez ülkeleri ile Katar arasında yaşanan krizde, Körfez ülkeleri ilk başta Katar’a sundukları barış şartları arasında El Cezire Televizyonu’nun kapatılması da vardı. Ancak söz konusu ülkeler bu talepten daha sonra vazgeçti.
El Cezire Televizyonu ilk defa Katar-Körfez krizinde gündeme gelmiyor. “Arap Baharı” adı verilen süreçte de sık sık tartışmaların odağı olmuş ve Katar’ın politikaları doğrultusunda yayıncılık yapmakla suçlanmıştı. Kanal özellikle Suriye’de bazı cihatçı örgütlerin liderleriyle yaptığı röportajlarla da tartışma yaratmıştı.
'KATAR KARŞITI KAMPANYANIN BİR PARÇASI'
Katar El Şark gazetesi, İsrail yönetiminin bu kararını, “Ambargocu ülkelerin işgal yönetimiyle beraber Katar’a karşı başlatılan çirkin kampanyanın bir parçası” olarak nitelendirdi.
El Raye gazetesi de, “İsrail’i El Cezire’ye karşı ambargocu ülkelerin yaptığının aynısını yaptığı” yorumunu yaptı.
Katar karşıtı cephede yer alan Mısır basınında ise konuyla ilgili ilginç değerlendirmeler yer aldı. Youm El Sabe gazetesi, bu durumu, “dolandırıcıların kavgası” olarak nitelendirerek, “El Cezire’nin muhabirlerinin Tel Aviv’den kovulmasından sonra, İsrail ile yapay bir kriz ürettiğini” savundu.