Arap dünyasında geçen hafta: Suudi Arabistan'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Suudi Arabistan'da kadınlara araba kullanılma izni verilmesi Arap basınının en önemli gündem maddesi oldu. Kadınların araba kullanma yasağına karşı çıktığı için hapiste kalan aktivist Menal Şerif, “Suudi Arabistan eskisi gibi olmayacak” dedi.

Abone ol

DUVAR - Suudi Arabistan'da kadınların araba kullanmasına yönelik yasağın kaldırılması Arap basınında geniş yer buldu. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yapılan bağımsızlık referandumun ardın Türkiye'nin verdiği tepkide Arap basının gündemindeydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni Lawrence’lar bu defa kaybedecek” açıklamasını değerlendiren Rai Al Youm başyazarı Abdulbari Atwan, Erdoğan'ın bu uyarısı daha önce yapması gerektiğini belirtti. Atwan, “Keşke hem kendi ülkesinin hem de bölgenin bu komplolara bulaşmasına izin vermeseydi. Çünkü deliller gösteriyor ki bu komploların yeni sahası Türkiye, İran ve Irak olacak. Bunun arkasında da İsrail duruyor. İsrail,  Sultan 2. Abdülhamit’in Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına karşı çıktığını unutamaz" ifadelerini kullandı.

SUUDİ ARABİSTAN’DA KADINLARA 'ARABA KULLANMA SERBESTLİĞİ'

İnsan hakları konusunda eleştirilerin odağı olan Suudi Arabistan’da, Kral Selman’ın kadınlara araba kullanma izni veren yasayı onaylaması Arap dünyasından “devrim” niteliğinde bir gelişme olarak karşılandı. Selefi kurallarla yönetilen ülkede kadınların araba kullanmasıyla ilgili yasak, özellikle de son dönemlerde sıkça gündeme geliyordu.

Kadını birçok haktan mahrum bırakan ve bunu “İslami kurallarla” gerekçelendiren Suudi yönetiminin bu kararı, Suudi basını ve Suudi Arabistan’a müttefik olan ülkelerin medyası tarafından yönetimi öven haberler eşliğinde verildi.

Daha önce kadın hakları konusunda sesini pek çıkarmayan ve Suudi kadınlarının araba kullanma özgürlüğü için verdikleri mücadeleyi de görmezden gelen gazeteler ve yazarlar, bu kararla beraber “kadın haklarından” yana bir tavır takınması dikkat çekti.

Şura Meclisi’nin kararına göre, 30 yaş ve üzerindeki kadınlar anne babalarının onayının olması şartıyla, Perşembe ve Cuma günleri öğlen saat 12:00-20:00 aralığında, diğer günlerde ise sabah 07:00’dan akşam 20:00 saatleri arasında araba kullanabilecek.

Suudi Arabistan yönetimi, “araba kullanma serbestliğinden” önce de kadınların belediyelerde belediye başkanı yardımcılığı yapabilmelerinin de önünü açmıştı.

'SUUDİ ARABİSTAN ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK'

Suudi Arabistanlı aktivistlerin, yönetiminin kararına sosyal medyadan tepki verdiler. 2014 yılında kadınların araba kullanma yasağına karşı geldiği için 73 gün hapis yatan Lecin Hazlul adlı aktivist, karardan sonra sosyal medya aracılığıyla “Elhamdülillah” şeklinde bir mesaj paylaştı.

Aynı gerekçeyle hapis yatan ve “Arabamı kendim kullanacağım” kampanyasını başlatan Menal Şerif, kararı Twitter üzerinden “Suudi Arabistan eskisi gibi olmayacak” ifadeleriyle karşıladı.

Bazı sosyal medya kullanıcıları, kadınların araba kullanabilmesi için konan şartları “taciz” olarak nitelendirdi.

Arap dünyasında geçen hafta: Türkiye, ABD'ye baskı için referanduma tepki gösteriyor

'BİR DÖNEM KAPANDI YENİ BİR DÖNEM BAŞLADI'

Arap dünyasının en meşhur gazetelerinden Suudi Sharq Al Awsat yazarlarından Abdurrahman Reşad, söz konusu gelişmeyi “Suudi Arabistan’da bir dönemin kapanması ve yeni bir dönemin açılması” olarak yorumladı:

“Kralın kararı aklıselim ve cesur bir karar. Tarih uzun süre bunu hatırlayacak. Kral bu kararla bir dönemi kapatarak ülkede yeni bir dönemi başlattı. Kral Selman’la beraber, ülkedeki bu tarz gelişmelerin başını çeken ve yeni bir devlet anlayışının sahibi veliaht Muhammed Bin Selman da hatırlanacaktır.

Bu kararın alınmasıyla görmemiz gereken şey, gelişmiş ülkeler arasında yerini almış yeni ve çağdaş bir ülkeyle karşı karşıyayız. Kadınların araba kullanmasının önemini belirtmekle beraber, kralın bu kararının sosyal, toplumsal ve siyasi mesajlar verdiğini düşünüyorum. En önemli mesaj da, bütün muhalefete rağmen hükümetin çağdaşlaşma ve değişim yolunda ilerlemeye devam edecek.”

'2030 HEDEFLERİNE DOĞRU'

Mısır’ın El Ahram gazetesi, Suudi kadınlara araba kullanma serbestliğiyle ilgili başyazısında, bu adımın Suudi veliahtı Prens Muhammed Bin Selman’ın 2030 hedefleri ışığında atılmış bir adım olduğuna yer verdi:

“Tarihi bir karar… Kral Faysal’ı ve kadının eğitimine verdiği desteği hatırlıyoruz. Kadının Şura Meclisi’ne girmesini sağlayan Kral Abdullah’ı hatırlıyoruz. Ki bunun faydalarını da gördük. İlerde Kral Selman’ın ve Suudi kadının araba kullanmasına izin verilmesi hususundaki zaferini de hatırlayacağız…

Birçok Suudi kadını gibi Suudi Prensesi Amira el Taveel (Velid Bin Talal’ın eski eşi) de kadınlara araba kullanma yasağını kaldıran yasa karşısındaki sevincini bu şekilde dile getirdi. Ki bu karar gerek ülke içerisinde gerek bölgede gerekse de uluslararası alanda oldukça ciddi oranda olumlu tepki aldı.

Çok açık bir şekilde görülüyor ki, Kral Selman’ın bu kararı birçok önemli noktaya işaret ediyor. Bunlardan ilki, bu kararın Suudi Arabistan için yeni bir vizyon olarak ortaya konan ve mühendisliğini veliaht prensi Muhammed Bin Selman’ın yaptığı ‘2030 hedefleri’ ışığında alındı.”

Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan, Orta Doğu'da dengelerin değişmesine liderlik ediyor

'ÇAĞDAŞLAŞMANIN VE DEĞİŞİMİN BAŞLANGICI'

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yayınlanan El İttihad gazetesi yazarlarından Muhammed El Hamadi, bu kararı "Suudi Arabistan’da değişim ve çağdaşlaşma yolunda atılan adımların başlangıcı” şeklinde nitelendirdi:

“Kral Selman Bin Abdülaziz’in düşünme biçimini ve Prens Muhammed bin Selman’ın izlemekte olduğu yolun ne olduğunu bir kez daha gözler önüne seren bu karar, Suudi Arabistan’daki çağdaşlaşma ve değişim yolunda bir başlangıçtır. Bu karar Suudi Arabistan’ın 2030 hedeflerini uygulamaya koyduğunu ve önümüzdeki 13 senenin Suudi halkı için hayırlı bir dönem olduğunu da göstermektedir.”

Suudi El Cezire gazetesinden Halid Bin Hamad El Malik, kararla ilgili “Bu önemli ve tarihi kararla kadınların araba kullanması yasağıyla ilgili dosyayı kapatmış olduk. Bu kararla ülke içinde olsun yurt dışında olsun çoğunluğu rahatsız eden bu uzun hava bitmiş oldu” değerlendirmesini yaptı.

Londra merkezli El Arab gazetesi yazarı Ahmed Ebu Duh, kralın bu kararla beraber, “kendilerine din adamı diyen küçük bir grubu kaçırdığını” belirtti. Yazara göre bu adım, tek kelimeyle kadının özgürleşmesi anlamına geliyor.

'TÜRKİYE’NİN KÜRT DEVLETİ’NE KARŞI TUTUMU MANEVRA MI?'

El Hayat gazetesinden Hasan Haydar, “Türkiye’nin Kürt Devleti’ne yönelik muhalefeti bir manevra mı?” adlı makalesinde Türkiye’nin “bağımsızlık sonrası Kürdistan’da çıkarlarını garanti altına almak için böyle bir tutum takınmış olabileceğine” işaret etti:

“Türkiye 15 yıldır Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimi destekliyor. Ayrıca kendi toprakları içerisinde mücadele ettiği PKK’ye karşı da bölgesel yönetimle işbirliği yapıyor. Bölgesel yönetimle önemli derecede bilgi alışverişinde de bulunuyor. Hatta dışişleri bakanını 2013 yılında Bağdat’ı es geçerek Erbil’e göndermekle bölgesel yönetimin bağımsızlığını desteklemiş oldu. Bu durum o dönemlerde Nuri El Maliki hükümetiyle bir kriz çıkmasına neden olmuştu. Türkiye, bölgesel yönetimle önemli ticari ilişkiler kurdu. Bu bağlamda bölgesel yönetimin günlük üretilen 600 bin varil petrolünü dışarıya satmasına izin verdi. Diğer yandan Kuzey Irak’ın gıda ve diğer tüketim maddeleri konusundaki ihtiyacını karşıladı. Yani güvenilir bir ortaktan mecburi bir ortağa dönüştü.

Bu yüzden Türkiye’nin şimdiki tutumu, bağımsızlık sonrası Kürdistan’da çıkarlarını korumak ve garanti altına almak için bir manevra olabilir mi? Veya yeni haritalar çizilirken bölgesel güç olarak gücünü başkalarına dayatmak için olabilir mi?

Türklerin bu konuda ulaşacağı noktayı önümüzdeki günler gösterecek. Ancak geri adım atması için yol açık kalacak. Nitekim Türkiye diplomasisinin ‘sahadaki gerçeklik’ sloganı (özellikle de Suriye siyasetinde uygulanan) her zaman kullanılmaya hazırdır.”

ERDOĞAN’IN 'YENİ LAWRENCE'LAR ÇIKIŞI

Rai Al Youm gazetesi başyazarı Abdulbari Atwan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Lawrence’lar bu defa kaybedecek” şeklindeki çıkış yaptığı konuşmasını değerlendirdi:

“Keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan bahsettiği komplolara karşı uyarısını seneler önce yapsaydı. Ayrıca keşke hem kendi ülkesinin hem de bölgenin bu komplolara bulaşmasına izin vermeseydi. Çünkü deliller gösteriyor ki bu komploların yeni sahası Türkiye, İran ve Irak olacak. Bunun arkasında da İsrail duruyor. Tıpkı Sudan’ın bölünmesinde rol oynadığı gibi ve tıpkı Etiyopya’nın Nil Nehri üzerinde yaptığı Nahda Barajı’nı Mısır’ı susuz bırakmak için desteklediği gibi. Dolayısıyla İsrail, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve Sultan 2. Abdülhamit’in Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına karşı çıktığını unutamaz.

100 yıl önce imzalanan ve Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına neden olan Sykes Picot Anlaşması, bugün yeniden ıslah ediliyor. Bu da Kürtlere devlet kurma hakkı veren ancak Kemal Atatürk tarafından boşa çıkarılan ve Lozan ile değiştirilen Sevr Anlaşması'nın uygulanmasını da beraberinde getirir. Peki Erdoğan'ın bu bahsettiği komploya karşı duracak mı? Bunun cevabını önümüzdeki birkaç haftaya bırakıyoruz.”

Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan’ın popülistliği Türkler’in Avrupa Birliği hayalini bitirdi

EBU BEKİR EL BAĞDADİ’NİN SES KAYDI

BAE Al Khaleej gazetesi köşe yazarı Sadık Naşir, IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’ye ait olduğu ileri sürülen ve geçtiğimiz günlerde yayınlanan ses kaydını ele aldı:

“Şüphesiz IŞİD lideri Bağdadi’nin yeni ses kaydı, öncelikle savaşçılarının maneviyatını yüksek tutmayı hedefliyor. Çünkü son dönemlerde bu maneviyat çok açık bir şekilde çökmüş durumda. Örgüt, 2014 yılında kontrol altında tuttuğu bölgelere oranla oldukça çok dar bir alan sıkışmış durumda.

Bağdadi diğer taraftan böyle bir ses kaydı yayınlayarak halen hayatta olduğu mesajını vermeyi amaçlıyor. Diğer yandan, devam eden savaşta kağıtların tekrar karılmasını ve hesapların yeniden yapılmasını hedefliyor.

Ancak örgütün yarattığı tehlikenin Avrupa ve dünyanın başka bölgelerine taşınması ve terör saldırılarının bütün dünyada temel korkunun kaynağı konumuna gelmesinin ardından bölgesel çapta ve uluslararası düzeyde örgütün tamamen bitirilmesine yönelik bir ısrar var.” (DIŞ HABERLER)