Arap dünyasında geçen hafta: Suudi halkı Ertuğrul'dan vazgeçer mi?

Arapça yayın yapan, Dubai merkezli MBC, bünyesindeki tüm kanallarda Türk dizilerinin gösterimini durdurmaya başlaması Arap basınında en çok tartışılan konular arasında yer aldı. Habere geniş yer ayıran Lübnan El Akhbar gazetesi okuyucularına "Suudi halkı Ertuğrul'dan vazgeçer mi?" sorusunu yöneltti.

Abone ol

DUVAR - Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın ilk yurt dışı gezisi bu hafta Arap basınının en önemli gündem konusu oldu. Önce Mısır’ı ardından İngiltere’yi ziyaret eden Muhammed Bin Selman’ın Mısır’da gazetecilere yaptığı görüşmede Türkiye ile ilgili açıklamaları ciddi yankı uyandırdı.

Özellikle Mısır basınında çıkan haberlere göre Bin Selman Türkiye’yi bölgedeki şer üçgeninin bir parçası olarak değerlendirdi. Ardından Ankara’daki Suudi Büyükelçiliği bir açıklama yaparak, Veliahtın Türkiye’yi kast etmediği, Müslüman Kardeşler Teşkilatı ve terör örgütlerinden bahsettiği ifade edildi.

Ancak, Suudi Arabistan büyükelçiliğinin bu açıklaması Arap basınını pek ikna edemedi. Hatta bazı gazeteler, Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki gerginliği, “Erdoğan ve Bin Selman arasındaki liderlik yarışı” olarak nitelendirdi.

8 Mart Dünya Emekçiler Günü, geçtiğimiz hafta Arap basınının yoğun bir şekilde gündemindeydi.  Kuds El Arabi gazetesi, 8 Mart’ta yayınladığı başyazısında “Arap devletlerinin gerçek yüzlerini gizlemek için kadını kullandıkları” yorumunda bulundu ve bunu Suudi kadını örneğiyle açıkladı.

Suudi MBC televizyon kanalının Türk dizilerini durdurma kararı, bu haftaki bir diğer önemli başlıktı. Son yıllarda önemli bir izleyici kitlesine sahip olan bu dizilerin MBC televizyonu tarafından yasaklanmasını, siyasi bir karar olarak değerlendiren Arap basınına göre, Suudi ve Arap izleyicisinin Türk dizilerinden vazgeçmesi biraz zor görünüyor.

'ARAP ÜLKELERİ GERÇEK YÜZLERİNİ GİZLEMEK İÇİN KADINI KULLANIYOR'

Kuds el Arabi gazetesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yer verdiği başyazıda, Arap devletlerinin gerçek yüzlerini gizlemek için kadın sorununu kullandığını yazdı:

“Londra halkı başkentteki bütün reklam alanları ve bilboardların Suudi Arabistan tarafından kiralanıp, Veliahtın ülkeyi ziyaretine yönelik oluşacak tepkileri azaltmak için kullanıldığını gördüğünde şoke oldu.

Reklam afişlerinin hepsinde Muhammed Bin Selman’ın resimleri ile Suudi bayrağı vardı. Ancak bazılarında sosyal hayata katılan veya arabanın direksiyonunu tutan başı hafif bir şekilde kapalı Suudi kadınların resimleri de vardı. Buradaki mesaj oldukça açık: Muhammed Bin Selman dönemi Suudi Arabistan kadınları için müjdeli bir dönemin başlangıcı olacak.

Diğer yandan Mısır hükümeti de, hükümetteki, bakanlıklarda kadınların temsil oranının yüzde 20 olduğunu, kadınların devlet dairelerindeki oranının ise yüzde 25 olduğunu açıkladı. Burada bize düşen, Arapların kadına dair görevlerini yerine getirdiğini itiraf etmemiz lazım. Dolayısıyla bu rakamlar ve başarılar karşısında Arap yetkililerle beraber kutlama yapmamız lazım!.

Arap rejimlerinin kadın sorununu kullanması, kendi çirkin yüzünü gizlemek için yaptığı bir makyajdan öte değil.”

'KÖRFEZ TÜRKİYE’Yİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR'

Rai Al Youm Başyazarı Abdulbari  Atwan, Mısır basınında Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın Türkiye ile ilgili yaptığı belirtilen açıklamaları değerlendirdi. Atwan’a göre, Suudi Veliahtının bu sözleri bir dil sürçmesinden ibaret değil;

“Ankara’daki Suudi Arabistan büyükelçiliğinin, Mısır basınında Muhammed Bin Selman’a ait olduğu ifade edilen ve Türkiye ile ilgili sözlerle ilgili açıklama yapmasına ve Bin Selman’ın Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı işaret ettiğini belirtmesine rağmen, Muhammed Bin Selman’ın bu ifadeleri bir dil sürçmesi olamaz. Aksine bu açıklamalar, Katar’a ambargo uygulayan 4 ana Sünni devletin Türkiye’ye yönelik tutumlarının bir yansıması niteliğindedir.  Söz konusu bu ülkeler Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye yönetimini, kendi güvenliği ve istikrarı için bir tehdit olarak görmektedir.

Geçtiğimiz hafta bir Körfez Arap ülkesinin üst düzey bir yetkilisi, Avrupa başkentlerinin birinde diplomatlarla yaptığı görüşmede harfiyen, dörtlü koalisyonun (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Behreyn, Mısır) Türkiye’yi, bütün bölgeye egemen olmak istemesi, İstanbul’u da Sünni ve Şii bütün İslam Dünyası için referans alınacak bir merkeze dönüştürmeye çalışması ve kıtalararası bir güç olan İhvan’ın siyasal İslam çizgisini benimsediği için İran’dan daha tehlikeli bulduğunu söyledi.”

'MUHAMMED BİN SELMAN İLE ERDOĞAN ARASINDA İSLAM LİDERLİĞİ ÇEKİŞMESİ VAR'

Lübnan’da yayın yapan Addiyar gazetesi, Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın Türkiye ile ilgili açıklamalarına dair değerlendirmesinde, Bin Selman ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında İslam dünyası liderliği arasında bir yarış olduğunu savundu:

“Suudi Veliahtı Muhammed Bin Selman eninde sonunda, ‘Allah’ın emriyle yöneten’ lakabıyla Suudi kralı olacak. Bu unvan, zamanının Türkiye Cumhuriyeti lideri Atatürk’ün 1924 yılında hilafeti kaldırdığını ilan etmesinden sonra alternatif olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bundan sonra da Türkiye ve Suudi Arabistan arasında İslam ümmetinin liderinin kim olacağına dair çekişme başladı.

Özünde Müslüman Kardeşler’e tabi olan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı, Suudi veliahtı Muhammed Bin Selman, Müslüman Kardeşler fikrine düşman olan Vahhabi düşüncesine tabidir. İkisi dünyada İslam dünyasının liderliği için yarışmaktadır.

Muhammed Bin Selman, 3 unsuru tehdit olarak gösterdi. Bunlardan biri Osmanlılar ve İslam’a dair hedefleri, Arap dünyasına el uzatan ve aslında kâğıttan kaplan olan İran ve de İslam olduğunu iddia edip de İslam’la hiçbir bağı olmayan İslami terördür. Dolayısıyla Burada Muhammed Bin Selman ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Müslümanların koruyuculuğunu kimin üstleneceğine dair gerçek bir yarış vardır.”

'SUUDİ İZLEYİCİSİ ERTUĞRUL’DAN VAZGEÇER Mİ?'

Suudi Medya grubu MBC’nin Türk dizilerinin yayınlanmasını yasaklaması ve 11 kanalına bu dizilerin yayınlanmasını durdurmasına dair talimat vermesi, bu hafta Arap basınında en fazla yer alan konulardan biriydi.

Arap televizyon ve gazetelerinde konuyla ilgili yapılan yorumlarda genel itibariyle “Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki gerginliğini boyutuna” işaret edildi.

Arap dünyasında televizyon kanallarının yanı sıra internet siteleri üzerinden de yayınlanan dublajlı Türk dizilerinin, MBC’nin bu kararından sonra başka kanalları arasında rekabet konusu olacağı da belirtiliyor.

Lübnan Ennahar gazetesine göre, Diriliş Ertuğrul dizisinin telif hakları daha hiçbir Arap televizyon kanalı tarafından satın alınmadan internet siteleri üzerinden ciddi bir izleyici kitlesine ulaştığını yazdı.

Gazete, “Suudi halkı Ertuğrul’dan vazgeçer mi?” başlıklı haberinde, Ortadoğu ve Arap dünyasında bundan sonra Türk dizilerinin adresinin Katar “bein” tv olacağını yazdı.

'SUUDİ ARABİSTAN’IN TÜRK DİZİLERİNE YÖNELİK SAVAŞI'

Lübnan El Akhbar gazetesi ise, ‘Suudi Arabistan’ın Türk dizilerine karşı verdiği savaşta’ MBC kanalının büyük bir zarara uğrayacağını yazdı; “Geçen birkaç ayda, MBC televizyonu çok ağır darbelere maruz kaldı. Bunlardan biri, yönetim kurulu başkanı Velid El İbrahim’in Suudi makamlarınca gözaltına alınması ve Ritz Carlton otelinde tutuklu kalmasıydı. Kanalın yediği bir diğer darbe de bundan da hafif değil. Zira, kanalda yayınlanan Türk dizi ve filmlerine son verildi.

Bildiğim gibi bu dizi ve filmler, Arap dünyasında ve özellikle de Körfez’de büyük bir kitleyi etkiledi. Nitekim bu kararın televizyon kanalına ekonomik açıdan olumsuz etkileri olacak.”

'TÜRKİYE’NİN KUZEY SURİYE’DEKİ ROLÜ CANLANIYOR MU?'

Ürdünlü yazar Hişam el Habişan Rai Al Youm gazetesinde, Türkiye’nin Afrin harekatını ve Suriye’nin bölgeye tekrar silahlı güç birlikler göndermesini değerlendirdiği yazısında, Türkiye’nin ilerleyişinin, Kuzey Suriye’deki rolünü güçlendirdiğini belirtti;

“Şunu söyleyebiliriz ki, Türk ordusu ve silahlı grupların Afrin’deki her adımı ve ilerleyişi, Türkiye’ye Kuzey Suriye’deki planlarını ve rolünü tekrar canlandırması için büyük bir fırsat vermektedir.

Öyle görünüyor ki, Türkiye’nin son olarak Afrin’e daha fazla özel kuvvet göndereceğini açıklaması, Suriye’nin son olarak Afrin’e kuvvet göndermesine karşılık bir cevap niteliğindedir. Ki Türkiye’nin bu yöndeki adımı, birçok mesaj taşımaktadır. Bu mesajlar Suriye devletine ve İranlılar’a yöneliktir. Ki bu mesajları gönderenler de, bu mesajlara karşı verilecek tepkiyi dikkatlice beklemektedirler.”