Arap dünyasında geçen hafta: Türkiye, ABD'ye baskı için referanduma tepki gösteriyor
"Bağımsız Kürdistan referandumu", Arap basının en önemli gündem maddesi olmaya devam ediyor. Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, Türkiye'nin referanduma olan tepkisinin ABD'nin YPG'ye verdiği destekten kaynaklandığını savundu. Nureddin, “Türkiye’nin referandumuna karşı sert tutumu, Suriye Kürtlerinden vazgeçmesi ve bir koridor açmalarının engellenmesi için Washington’a baskı yapmakla ilintilidir. ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerindeki sıcaklık geri dönerse Kürdistan’da bağımsız bir Kürt devletini ilk tebrik eden ülkenin Türkiye olacağını görürüz” iddiasında bulundu.
DUVAR - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY), 25 Eylül Pazartesi günü yapılması planlanan “bağımsız Kürdistan referandumu", Arap dünyasının birinci gündem maddesi konumunda. Referandum tartışmalarıyla ilgili gelişmeler özellikle son bir haftadır neredeyse Arap gazetelerinin birinci sayfalarından düşmedi.
Referandumun ertelenmesi için Bağdat hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki arabuluculuk çabalarının sonuç vermemesi sonucu Mesud Barzani’nin “referandumun zamanında yapılacağı” şeklindeki çıkışı, Arap dünyasında yaşanan diğer önemli gelişmelerin bu referandum tartışmalarının gölgesinde kalmasına neden oldu.
Arap basınında yer alan haberlere bakıldığında, genel itibariyle referanduma yönelik olumsuz bir tutum olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bunun başlıca sebebi olarak “bir Arap ülkesinin parçalanacağı”, “Irak’ın iç savaşa sürükleneceği”, “iç savaşın bütün bölgeye sıçrayacağı”, “İsrail’in bu referandumu desteklemesi” gibi gerekçeler sunuluyor.
IKBY’nin Kerkük gibi üzerinde anlaşmazlıkların devam ettiği bölgeleri referanduma dahil etmekteki ısrarı da, referanduma “Kürt halkının kaderini tayin hakkı” gözüyle bakanlar tarafından da eleştirildi.
KÜRTLER NEDEN REFERANDUMA GİDİYOR?
Irak Azzaman gazetesinde Abdülsettar Ramadan imzasıyla “Neden referanduma gidiyoruz?” başlığıyla yayınlanan yazıda, Kürtlerin dünyadaki diğer milletler gibi kendi devletlerinin kurmalarının ve kendi kaderlerini tayin etmelerinin en doğal hakları olduğu, bunu yanı sıra Irak devletinin kanunsuz uygulamalarının ve politikalarının Kürtler’in referanduma gitmesinde büyük rol oynadığı belirtildi.
Yazara göre, referandumun anayasaya aykırı olduğunu iddia edenler bu durumu anayasal olarak ispatlayamıyor:
“Kuzey Irak’ta 25 Eylül 2017 tarihinde yapılması kararlaştırılan referandumun karşısında duranların çoğu, bu referandumun Irak anayasasına ve kanunlara aykırı olduğunu iddia ediyor. Ancak bu konuyla ilgili görüşlerini veya bakış açılarını destekleyen maddelerin anayasanın hangi maddeleri olduğunu belirtmiyorlar.”
'ORTADOĞU’NUN HARTİTASI YENİDEN ÇİZİLİYOR'
Middle East Online haber sitesinden Gassan Yusuf, gelinen noktada bölgedeki haritanın yeniden çizileceği bir süreçle karşı karşıya gelindiği görüşünde:
“Gelinen noktada bizi geçtiğimiz yüzyıla geri götürecek gelişmelerle karşı karşıyayız. Bugün Orta Doğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Kürtler, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesinin ardından imzalan Sevr Anlaşması'yla birlikte İtilaf Devletleri'yle bir Kürt devleti kurulması yönünde anlaştılar. Ancak bu rüya Lozan Anlaşması'nın imzalanması ve bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyecek şekilde Türk devletinin sınırlarının çizilmesiyle uzun sürmedi. Şimdi ise Kürtler, Kürdistan ismiyle yeniden bir devlet kurmayı düşünüyorlar.
25 Eylül 2017 tarihi, bazılarının istediği gibi bir Kürt devleti açısından bir milat olabilir. Ancak ortaya çıkacak bu oluşum, ortaya yeni bir ittifakın ortaya çıkmasına neden olacak. Bu ittifakın da hedefi, bölgede bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek olacak. Yeni söz konusu ülkelerin arasındaki anlaşmazlıklar da ortadan kalkacak. Türkiye’nin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bunun işaretini 6'ncı Astana görüşmelerinden hemen önce vermişti.”
'REFERANDUMU DESTEKLEYEN TEK DEVLET İSRAİL'
Rai Al Youm gazetesi başyazısında, İsrail’in referanduma destek vermesini gündeme getirerek, bunun gerek IKBY Başkanı Mesud Barzani gerekse de Kürtler açısından olumsuz bir durum yaratacağı görüşüne yer verdi:
“Mesud Barzani’nin çağrısıyla 25 Eylül’de bağımsız bir Kürdistan için yapılması planlanan referandumu dünyada destekleyen tek devletin işgalci İsrail Devleti olması ne Kürtler açısından ne de IKBY Başkanı Mesud Barzani açısından şeref duyulacak bir durum değildir. Aksine bu durum, Kürtleri bütün dünyayla karşı karşıya getirir. Özellikle de böylesine yanlış bir zamanda.
Kürtler, Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’e karşı ayaklandıkları zaman, hem bölgede hem de dünyada büyük bir sempati topladılar. Çünkü hem Saddam hem de ondan önceki Irak liderleri demokratik değillerdi ve Irak halkı ile intifadasına yönelik baskı uyguluyorlardı. Ayrıca Kürtler, ABD ve İsrail’e karşı duran tarafta yer alıyorlardı. Ancak şu an durum çok farklı. Kürtler özerk yönetime sahip ve ekonomileri de iyi durumda. Bu yüzden eğer Irak’ta bir iç savaş çıkarsa ve bu da bölgesel bir çatışmaya dönüşürse, sayın Barzani bölgede ve dünyada kendisini destekleyecek kimse bulamayacak.”
'BAĞIMSIZLIK TALEBİ EMPERYALİZMLE İŞBİRLİĞİ ANLAMINA MI GELİYOR?'
Irak Azzaman gazetesi yazarı Ali Muhammed El Cizani, Kürtler’in bağımsızlık talebi dolayısıyla İsrail ve emperyalist güçlerle işbirliği yaptıkları yönündeki ithamlarla ilgili dikkat çekici değerlendirmede bulundu:
“Kürtler kendi halkının barınma, iş ve güvenlik gibi konulardaki ihtiyaçlarını sağladı. Buna karşın 14 yıldır Irak’ı İslami partiler yönetiyor ve bu partiler başarısız oldu. Ne halkın barınma ve konut ihtiyacını giderebildi, ne hastaların hastane, ilaç gibi tıbbi ihtiyaçları karşılandı, ne gençler için yeni iş fırsatları yaratıldı, ne de çocuklarımızın okul ihtiyacı karşılandı. Gençlerimizin önemli bir kısmı ailelerinin ihtiyaçlarının karşılanamaması ve fakirlikten dolayı intihara sürükleniyor. Ancak hasımlarımıza yönelik Siyonizmin, Masonların ve emperyalizmin işbirlikçisi oldukları yönünde ithamlarda bulunmakta yarışıyoruz.”
'ARAP DEVLETLERİ BİRBİRİ ARDINA PARÇALANACAK'
Mısır’ın en büyük gazetesi El Ahram yazarlarından Cemal Zahran, referandumun belirlenen tarihte gerçekleştirilmesinin bölge ve Arap dünyası açısından birçok olumsuz sonuç doğuracağını iddia etti. Zahran söz konusu olumsuz sonuçları şu şekilde sıraladı:
"- 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle planlanan ve ülkede ABD üsleri kurulmasıyla uygulamaya konan Irak’ın parçalanması projesi resmiyet kazanacak.
- Suriye, Lübnan, Yemen ve Libya başta olmak üzere Arap devletlerinin birbiri ardına parçalanması başlayacak.
- İran, Suriye ve Türkiye başta olmak üzere bu ülkelerde Kürt Devleti kurulmasını hedefleyen kriz daha da artacak ve bu Rusya’ya da sıçrayabilir. Irak Kürdistan’ı bunun başlangıcı olacak.
- Bölgeyi uzun süreli çatışmalara götürebilecek yeni çekişmeler başlayacak.
- ABD’nin 2010 yılında Ömer El Beşir’e yaptığı baskılar neticesinde Güney Sudan’da yapılan referandumla, Sudan’ın 2011 yılında bölünmesiyle başlayan sürecin ikinci adımı başarılı olmuş sayılacak.
- İsrail adlı siyonist oluşum, yeni kazanımlar elde etmiş olacak. Nitekim Kürt liderler ve en başta Mesud Barzani, İsrail ile olan ilişkilerinden gurur duyuyorlar."
'TÜRKİYE’NİN SERT TUTUMU SURİYE'YLE İLGİLİ'
Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip eden Lübnanlı akademisyen yazar Muhammed Nureddin BAE Alkhaleej gazetesindeki haftalık makalesinde, Türkiye’nin IKBY'deki referandumla ilgili tutumunu değerlendirdi. Nureddin’e göre, Türkiye’nin sert tutumunun arkasında Suriye Kürtler’inden vazgeçmesi için ABD’ye baskı yapmak yatıyor:
“Türkiye’nin referandumun yapılmaması ve bağımsızlığın ilan edilmemesi için Kürt Bölgesel Yönetimi'ne ve Mesud Barzani’ye yönelik tehditleri soru işaretleri yaratmakta ve ciddi şüpheler uyandırmaktadır. Zira, Türkiye’nin Kürt Bölgesel Yönetimi'ne yönelik böylesine tutumlarına pek alışık değiliz. Türkiye, Suriye’den Irak’a ve Körfez krizine kadar bölgede etkili güçler arasında ip atlama siyasetini devam ettiriyor. Türkiye çok iyi biliyor ki kendisine yönelik asıl tehdit Suriye’deki gibi Abdullah Öcalan’ı destekleyen taraftan gelmektedir. İşte Türkiye’nin Kürdistan referandumuna karşı sert tutumu, Suriye Kürtleri’nden vazgeçmesi ve bir koridor açmalarının engellenmesi için Washington’a baskı yapmakla ilintilidir. Zira bu gerçekleşir ve ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerindeki sıcaklık geri dönerse Kürdistan’da bağımsız bir Kürt devletini ilk tebrik eden ülkenin Türkiye olacağını görürüz.” (DIŞ HABERLER)