Arap dünyasında geçen hafta: Türkiye-Rusya gerginliği sürpriz değil
Arap dünyasının geçtiğimiz hafta da en önemli gündem başlığı yine İdlib’ti. Suriye ordusunun Rusya’nın desteğiyle ilerleyişi, Türkiye’nin İdlib’teki kuvvetlerinin hedef alınmasından sonra askeri sevkıyata devam etmesi, Suriye’ye ait helikopterlerin düşürülmesi ve Türkiye ile Rusya arasında karşılıklı açıklamalar…
Türkiye ve Rusya İdlib’teki durumdan birbirlerini sorumlu tutuyor. Rusya, Türkiye’yi Soçi’deki sorumluluğunu yerine getirmemekle suçlarken, Türkiye de Rusya’ya aynı suçlamaları yöneltiyor.
Peki, Suriye’de farklı hesapları olan iki ülkenin daha önce aralarında bazı hususlarda uzlaşmalara rağmen şimdi karşı karşıya gelmesi bir sürpriz mi? Bazı Arap köşe yazarlarına göre bu en başından beri kaçınılmaz bir durum.
Gelinen noktada en çok merak edilen sorulardan biri, Türkiye ve Rusya arasındaki İdlib geriliminin hangi boyutta olduğu ve ilişkileri ne derecede etkilediği. Taraflar, “Her konuda aynı düşünmek zorunda değiliz” açıklaması yapıp ikili ilişkilerin devam ettiği mesajını verirken, bazı Arap gazetelerinde Putin’in İdlib’teki gidişattan kaynaklı Erdoğan’la görüşmeyi reddettiğini iddia edildi. Sahada Suriye ordusunun ilerleyişinin devam etmesi ve Türkiye’nin askeri sevkıyatını sürdürmesi tansiyonu iyice yükseltmişken, ABD tarafından gelen açıklamalar da oldukça dikkat çekti. ABD yönetiminin “müttefik” Türkiye’nin yanında yer aldıklarını açıklaması “ABD’nin Türkiye ve Rusya’nın arasını açmak için ilk fırsatı değerlendirmeye çalışması” olarak değerlendirildi.
'İDLİB: SURİYE’NİN KANDAHAR’I'
“İdlib vilayeti veya ‘Suriye’nin Kandahar’ı, Suriye ordusunun ilerlemesi karşısında gerek Suriye’de gerekse de Arap dünyasında medyada birinci gündem maddesi olmaya devam ediyor. Bir veya yarım saat geçmiyor ki, bir beldenin, köyün veya stratejik öneme sahip bir tepenin kontrol altına alındığı haberi gelmesin.
İdlib, Suriye’de radikal fikirlerin merkezi konumundaydı. Suriye yönetimi iç savaşın başlamasından yıllar önce orada El Kaide bağlantılı radikal unsurlara karşı birçok operasyon gerçekleştirdi.
İdlib bir yandan Türkiye’nin önünde diğer Suriye kentlerine açılan kapı konumunda. Zira Suriye’nin Halep, Hama ve Lazkiye gibi önemli şehirle bağlantısı var. Dolayısıyla İdlib oradan fırlatılan füzelerden ve terör saldırılarından kaynaklı Türkiye için bir tehdit oluşturmaya başladı.
2015 yılından itibaren Suriye’de diğer kentlerden devletle ulusal uzlaşmayı reddeden binlerce terörist İdlib’e nakledildi. İdlib böylece patlamaya hazır bir barut fıçısına dönüştü.” (İbrahim Şeyr / El Meyadin)
'TÜRKİYE-RUSYA GERGİNLİĞİ SÜRPRİZ DEĞİL'
“Gözlemciler, Türkiye ve Rusya arasındaki gerginliğin sürpriz olmadığı ve beklenen bir durum olduğu hususunda hemfikir. Bu, Rusya’nın bütün Suriye topraklarının rejimin kontrolüne girmesini istemesiyle alakalı değil. Aksine iki ülkenin Suriye sahasında stratejik açıdan farklı konumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Rusya’nın temel sorunu, Türkiye’ye genelde bölgedeki stratejik konumu penceresinden değil, Suriye penceresinden bakmaktadır. Ruslar, Türkiye’ye İdlib’te kalmaya ve Halep’in kuzey batısında toprak kazanmasına izin vererek onun ABD ve Batı’dan uzaklaşmasını sağlayacağını düşündü. Ancak Kremlin’deki karar alıcılar Türkiye’nin konumunun onu üç kıtada etkili kıldığını, bu durumun da Türkiye’nin seçeneklerini arttırdığını ve Türkiye’nin tek başına ‘doğu’ veya tek başına ‘batı’ ile ele alınmaması gerektiğini idrak edemedi.” (Hüseyin Abdülaziz / El Arabi El Cedid gazetesi)
'PUTİN ERDOĞAN’LA GÖRÜŞMEYİ REDDETTİ Mİ?'
“Putin’in mevkidaşı Erdoğan ile görüşmeyi reddetmesi, Türkiye’nin son dönemlerde İdlib’e yaptığı askeri sevkıyattan ve Erdoğan’ın Rusya’yı yeni bir uzlaşma için müzakerelere zorlamaya çalışması karşısındaki memnuniyetsizliğini gösteriyor. İstenilen yeni uzlaşmanın temel başlıkları da, yeni bir ateşkes ve Suriye ordusunu son haftalarda ele geçirdiği bütün bölgelerden çekilmesi, Türkiye’nin Afrin, Cerablus, El Bab gibi bölgelerde kalmasının garanti altına alınmasıdır.
Türk ve Rus heyetleri arasında Türkiye’nin başkenti Ankara’da İdlib’le ilgili gerçekleştirilen görüşmelerin başarısız olması, Rusya’nın Türkiye’nin taleplerini reddettiği anlamına geliyor.
ABD’nin NATO’daki temsilcisinin Rusya-Suriye ittifakı karşısında ‘müttefik’ Türkiye’nin yanında durduklarını açıklaması, bulanık suda balık tutmaya çalışmaktan ibaret değil sadece. Bu destek açıklaması ciddi olmamakla beraber, Putin’in şahsı açısından bir provokasyon niteliğindedir ve Türkiye’yi maddi ve manevi açıdan zarara uğratacak, belki darbe veya halk ayaklanmasına neden olacak bir savaşa sürükleyebilir.” (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm)
'TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ SEÇENEKLER SINIRLI'
“Türk askerlerinin maruz kaldığı art arda iki saldırıya rağmen, Türkiye’nin İdlib ve Halep kentlerinden daha fazla toprağı kontrol altına almak için Rusya’nın hava desteğiyle ilerleyen Esad güçlerine sınırlı bir karşılık vermekten başka önünde pek fazla seçenek yok. Moskova ise, Türkiye’nin yöneticilerinin savaşı durdurmak için yaptığı çağrılar karşısında yumuşayacağa benzemiyor.
Suriye ve Libya’da bir maceraya doğru giden ve Moskova ile Washington arasında sıkışmış olan Türkiye, bu karmakarışık krizlerde başarı kazanacak sağlam iç dinamiklere sahip değil. Zira ekonomisi iyi bir durumda değil, toplum ise sıkıntılardan muzdarip. (Bekir Sıtkı / Kuds El Arabi gazetesi)
'PUTİN BATI’NIN TÜRKİYE’YE DESTEK VERMESİNDEN ÇEKİNİYOR'
“Erdoğan’ın Rusya’nın koruması altındaki Esad güçlerinin bu ayın sonuna kadar geri çekilmesi yönündeki uyarılarını ciddiye almak oldukça güç. Zira bu güçlerin belli aralıklarla kontrol altına aldığı bu alanlardan çekilmesi Esad için değil Moskova ve de özellikle Putin’in şahsı için bir yenilgi anlamına gelir. Yine biliyoruz ki, Putin’i Suriye’de durdurmak, ABD’nin oyunun kurallarını değiştirmesini gerektirir. Gidişat doğrudan bir çatışmaya kadar varmasa bile, Ankara’nın hem Washington’dan hem de NATO’dan desteği garantilemesi gerekiyor.
Putin Suriye’de Batı ile herhangi bir durumda karşı karşıya gelmekten korkmuyor. Zira bu uzak bir ihtimal. Putin’in asıl korktuğu, Batı’nın Türkiye’ye destek vermesi ve bu desteğin Türkiye’nin gücünü arttırıp Rusya’nın gücünü dizginlemesidir. Eğer Türkiye bu desteği alırsa, Putin’in önümüzdeki süreçte İdlib’in geri kalanını da ele geçirme yönündeki planları sekteye uğrar. Bu da Moskova’nın uzun vadedeki planlarının büyük bir darbe alması demektir.” (Omar Kaddur / Lübnan El Modon internet gazetesi)