Gökyüzünde ne çok yıldız var. Biri parlak, biri ürkek, biri yalnız, diğeri sanki burada. O yıldızlardan biri 21 yaşında Avrupa Kupası'nda sahaya çıkıp takımına galibiyeti getirirken kale önünde attığı çalımlarla olgun ve cüretkâr bir karakter sergileyerek kendinden önceki efsanenin koltuğuna, üstelik bir altyapı oyuncusu olarak konuyor. Bir diğeri de henüz daha ürkek bir tavırla gençlik özgüveniyle canını dişine takarak farklı adımlarla büyük bir sıçrama gerçekleştiriyor. Yükselişine de devam ediyor.
En son adı Bayern Münich ile anıldı Cengiz Ünder'in. Almanya'nın güçlü kulübü, 21 yaşındaki oyuncu için 60 milyon euro'yu gözden çıkardı. Diğer taraftan da hâlâ Barcelona Futbol Kulübü'nün bir parçası olan Arda, kendi kariyerini gözden çıkardı. Ne ilginç değil mi? Birinin inişi yaşanırken diğerinin çıkışı yaşanıyor.
Bordeaux maçında rakibine kafa attığında yetenek değil de bir haşarı çocuk mu doğuyor konusunda endişe yaratmıştı da henüz çocuk diye geçiştirivermiştik öfkesini. Sonra derbide yaşanan kavgada Semih 'Abi'sine yumruk sallarken gördük. Bir şekilde yeteneğiyle tüm hatalarını kapatmayı becerebilen şeytan tüyüyle buralardan sıyrıldı ve Atletico Madrid'e gitti. Tüm bu kontrol dışılıkları bir kenara koyarak oyununa odaklanmışlığıyla takımının fark yaratan oyuncusu oldu. Yan hakeme ayakkabı fırlattığı an, tek tırlattığı andı. Bu istisna dışında sahada parlamaya devam ederek Barcelona'ya gitti. Neymar bir dönem yoktu ama kimse hissetmedi. İlk golünü attı, ilk asistini Messi'ye yaptı, bir de hat-trick yaptı. Ancak o andan itibaren düşüşe geçmeye başladı.
'BEN OLDUM' BUDALASI
"Ben oldum" demeye başladı. Yanındaki isimler değişti. Barcelona'da Bayrampaşa'yı yaşadı, hem de fazla. Aşk ilişkileri hep sorunlu bitti. Siyasi videoları, sosyal medya mesajlarıyla gündeme geldi. Kendinden yaşça büyük bir gazeteciyi kuytuda kıstırırmışçasına saldırdı, A Milli Takımı karıştırdı, bir hakemi ölümle tehdit etti ve daha bir sürü şey. Son yaşananları ise tekrar anlatmaya yok. Beni şaşırtmayan bir durum. Böyle vandalların varlığını meşrulaştıran uygulamalar ve kayırmalar, gün geçtikçe Avrupalı olacağını tahayyül ettiğimiz karakterin mahallesinden uzaklaştıkça mahalle kabadayısına dönüşmesiyle birleşince, evli olmasına karşın başkasının karısını sözlü taciz de eder, daha sonra kendisini korumak için burun da kırar, silah da çeker. Normalleştirmiyorum, neden sonuç ilişkisini çizmeye çalışıyorum. Yapılanı ve yaşananı tasvip ettiğimi düşünen yazdıklarımı tekrar okuyabilir.
Bir kısım görüş, geçmişte 'bizlerin', artık kimse o bizler, ürettiğimiz yerli yeteneği yönetmekte yaptığı hatalarla açıklamaya çalışıyor yaşananları. Bir ülkenin yetiştirdiği insan değerini koruma ve yükseltme o ülkenin tüm bireylerinin bir görevi midir tartışılır, ancak gelişmekte olan o değer bundan önceki her seferde olduğu cevap vermemişse ve de artık cevap vermiyorsa, hâlâ kurtarılabilir kariyere ve yeteneğe sahip olmasına vurgu yaparak ona bir şans daha tanımanın, enerjiyi onun için harcamanın anlamı var mıdır? Eline geçen şansı, ya da bir çoklarımızın bu sefer özür dileyerek kullanacağını düşündüğümüz şansı, “Bir daha olsa bir daha yaparım“ diyerek kullanmada ısrar etmenin ve kaybolup giden bir yeteneğin ardından hayıflanmanın anlamı var mı? Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını tercih etmekten ne zaman vazgeçtiniz?
SAHNEYİ CENGİZ'E VERELİM
Ağaç yaşken eğilir. Artık kurumaya yüz tutmuş bir ağacı eğmeye çalışmaktansa, henüz yaş olan ağaçları zeki, çevik ve ahlaklı sporcular olmaları için eğmeye harcayın enerjinizi. Bu seviyeye bir tek ben geldim tavırlarının sonuçlarını yaşayan Arda Turan'ı, yaşattığı güzel günleri saygıyla anarak, artık eskimeye ve çürümeye yüz tutmuşlar rafına koymak lazım ülke futbol tarihinde. Yerine, az zamanda çok iş başarmak için kendini oyununa, sporuna, zeki, çevik ve ahlaklı olmaya adamış Cengiz Ünder'i koymanın, bu ülkenin yarattığı bir insan değerini korumaya harcayacağınız enerjiyi Cengiz Ünder'e harcamanın tam zamanı. Bakarsın seneye Bayern Münich'e, sonraki yıl Barcelona'ya...