Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın bakanlar kuruluna hitap etmesi ve bayram namazını Hama’da kılması “yeni dönemin sinyalleri” olarak değerlendirildi.
Esad bunların dışında Hama kırsalı başta olmak üzere gazi ailelerini ziyaret etti ve uzun bir dönem sonra ilk kez rahat bir görüntü sergiledi.
Hama’nın seçilmesi elbette boşa değil. Humus 2011’de başlayan krizin en önemli merkezlerindendi ancak Hama İhvan isyanının başlayıp bittiği yer. Bayram namazı için El Nuri Camisi'nin seçildiği ziyaret Müslüman Kardeşler’e de diğer örgütlere de mesaj olarak nitelendirildi.
Esad, hitabı sırasında bakanlara “ben kırmızı ışıkta duruyorum, krizden önce kendi arabamı kendim kullanıyordum ve halen kendim kullanıyorum, kırmızı ışıkta duruyorum” diyerek “normalleşmeyi” anlatmaya çalıştı.
“Yeni dönem” 2017 başından bu yana sık sık dile getiriliyordu. Ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere birçok konuda bakanlıklar kendi alanlarında hazırlıklar yapıyor.
Suriye yönetimi muhtemelen birçok bölgede savaşın sonunun belli olduğu bir döneme girildiği düşüncesinde. Peki sahaya baktığımızda bu ne kadar gerçekçi?
İdlib cihatçıların kontrolünde, Halep kuzey kırsalında ise Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile edindiği bir nüfuz alanı var.
Hama ve Humus kırsallarında bulunan Rastan ve Telbise’de yönetime karşı savaşan örgütler etkin.
Şam kırsalında eskisi kadar olmasa da cihatçı örgütlerin varlığı sürüyor. Dera ve Kuneytra taraflarında ise halen çatışma ve operasyonlar var.
Anlaşılan o ki yönetim açısından bu bölgelerin kendisine karşı savaşan grupların elinde olması sorun ya da öncelik teşkil etmiyor.
Aslında savaşın başından bu yana sürdürülen bir stratejiydi bu ve yönetim, çatışma bölgeleri ile diğer bölgeler arasına adeta duvar çekti. Bunun sonucu olarak da iki ayrı Suriye tablosu oluştu. Bu tablolardan birinde harabe kentleri diğerinde klasik müzik konserleri de dahil hayatın normal akışını görüyorduk.
Esad’ın konuşması birinci tabloda da artık normale dönüşün düşünüldüğünü gösteriyor. Peki bu ne kadar mümkün?
İdlib binlerce silahlı militanı barındırıyor. Bu militanların önemli bir kısmı Türkiye gibi ülkelerden medet umuyor. Bu militanlar için öngörülen son gerçekleşmeye başlarsa Türkiye’nin tavrı ne olur? Binlerce militan ya savaşacak ya da Türkiye’ye kaçmaya çalışacak. Diğer yandan Fırat Kalkanı ile elde edilen nüfuz bölgesinde Türkiye bu militanlardan faydalanıyor. Suriye devleti hakimiyet sağlamak istediğinde Türkiye’nin bu alanı Suriye ordusuna bırakması bu militanları terk edeceği anlamına geliyor. İdlib bölgesindeki gelişmeler sonuçta bir şekilde Suriye’nin istediği yönde gelişecek mi bunu zaman gösterecek ama asıl ihtilaf İdlib değil bu nedenle uzun sürse de çok büyük sorun yaratmaz gibi görünüyor.
Hama ve Humus kırsallarındaki Rastan ve Telbise yönetim tarafından muhtemelen “cepte” görünüyor. Bu bölgeler tamamen yönetim tarafından kuşatılmış durumda ve müdahale için muhtemelen diğer bölgelerin bitmesi bekleniyor.
Deyrezzor’da durum IŞİD lehine gibi görünse de IŞİD artık uzatmaları oynadığı için o bölge başka bir başlık altında ele alınacak.
Dera ve kırsalı ise son dönemde ordunun etkili olmaya başladığı bölgelerden birisi. Ancak Dera’dan başlamak üzere ABD’nin Tenef ve sonrasında silahlı gruplara verdiği destek nedeniyle ordu batıya değil doğuya yöneldi.
Bu iller ve kırsallarına bakıldığında genel itibari ile Suriye ordusunun ilerleme kaydettiği görülüyor ve bu durum muhtemelen böyle devam edecek. Yönetim de hazırlıklarını muhtemelen bu ilerlemeler sonrası için yapıyor.
Ama “altın hisse” konusunda henüz bir gelişme yok. Kürt bölgesinin durumu ne olacak?
Türkiye, Rusya ve İran ABD’nin planlarını sekteye uğratabilecekler mi?
ABD kimyasal konusunu tekrar gündeme getirdi ve Akdeniz’deki askeri varlığını daha da yoğunlaştırdı. Bunlar blöf mü yoksa gerçekten yeni bir saldırı yaşanabilir mi bunu zaman gösterecek.
Rusya’nın “orantılı yanıt verilir” karşılığı caydırıcı gibi duruyor ama öngörüde bulunabilmek şimdilik mümkün değil gibi.
Bundan sonra Suriye sahasında sadece Kürt başlığı konuşulacak ve diğer bölgelerde de atılacak adımların hepsi bu başlık altında geliştirilecek stratejilere bağlı olacak gibi duruyor.
Herkes “umutlu” görünüyor. Bakalım kim kazanacak?