Asfalt ve betonlaşma konusunda AKP’nin eline kimse su dökemez. Durum böyle olunca muhalefet asfalt ve beton derse AKP kazanır. Muhalefet kazanmak istiyorsa asfalt ve beton dışında, imar artışı dışında bir belediyecilik önermek zorunda. Kaldı ki asfalt-betona karşı durmadıkça iktidarı besleyen muslukları açık bırakmaya devam etmiş olacak.
24 Haziran seçimlerinin ne kadar adil olmadığı ortada iken yeni bir seçime gideceğiz. Çok açık ki Mart 2019 Yerel Seçimleri 24 Haziran’dan bile adil olmayacak. Yerel seçim olması yerel müdafaalar açısından bir avantaj. Ancak seçim sürecinde AKP kopyası bir rekabet ancak ve ancak AKP’ye yarar. Şunu baştan ortaya koyalım: Asfalt ve betona dayalı o imar artışı belediyeciliği AKP’nin işi. Kimse AKP’nin eline su dökemez. Eğer imar artışı belediyeciliği istiyorsak, bunun için işin ehline, ustasına, AKP’ye oy vermeliyiz.
Böyle bir gerçek ortada dururken, geçen hafta Kartal Belediyesi Arnavut kaldırım taşları üstüne asfalt dökerek ülke gündeminde bir belediyecilik tartışması başlattı. Belediyenin savunması problemli olsa bile asfalt konusunda sabıkası çok olmayan bir belediye. Burada başka bir sorun karşımıza çıkıyor. Sorun şu, bu kadar asfalt ve betona dayanan bir belediyecilik yaparsanız ekonomik olarak, siyasi olarak AKP kazanacaktır. Bu noktayı siyaset sorgulamıyor. Halk için bu çok açık. Daha çok asfalt ve betondan AKP’nin kazanacağı ortada.
İKTİDAR ASFALT VE BETONLA BESLENİYOR
AKP 15 yıllık ekonomi politikası asfalt ve beton dökmek oldu. Hatta asfalt ve betona giden para topluma ve devlete gidenden çok daha fazla. Bu bir iddia değil, AKP’nin kendi raporlarında ortaya koyduğu bir gerçeklik.
Bunun için kamu harcamalarının illere dağılımına bakmak gerekiyor. Kentlere yapılan kamu yatırımlarının dağılımına baktığımızda sadece TOKİ, İlbank ve Ulaştırma Bakanlığı harcamaları eğitim, sağlık, adalet ve hatta enerjiye ayrılan paradan bile fazla oldu. İlbank’ı burada beton hanesine yazıyorum çünkü yaptıkları dert çözmekten çok başka işlere yaradı. Ayrıca diğer bakanlıkların beton yatırımlarını da yok sayıyorum. Bu kabullenmeyle bile TOKİ, İlbank ve Ulaştırma Bakanlığı toplamında beton ve asfalta giden harcamalar Ankara’daki bütün kamu harcamalarının yüzde 62’sini, İstanbul’da yüzde 70’ini, İzmir’de yüzde 49'unu, Van’da ise yüzde 48’ini oluşturuyor. Yani ülkedeki asfalt ve betona harcanan para insana ve devlete harcanandan neredeyse fazla. Sadece örnek verdiğimiz bu dört kente AKP 2002-2017'de tam 442,8 milyar TL harcadı. Bu harcamanın 281,7 milyar TL’si asfalt ve beton. Topluma ve devlete harcanan ise sadece 161 milyar.
Sadece bu dört kente ulaşım için 15 yılda 132 milyar TL para harcanmış. Tabii bu kadar asfalt yatırımı ile 2006’da 21 milyar TL olan devlet gelirleri, 2016 yılında 67 milyar TL’ye ulaştı. Peki bu, topluma mı harcandı? İklim değişikliğine karşı mücadeleye mi harcandı? Hayır. Bu paranın azı Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) masraflarına, fazlası müteahhitlere, daha çoğu ise AK devlete harcandı.
AKP kamu kaynaklarını kentlerde asfalt ve betona yatırırken belediyecilikte de aynı işi yaptı. Bunun adı imar artışı belediyeciliği. Yoksulların ve kamunun arazilerini müteahhitlere yanında imar artışı hediyesi ile verdi. O inşaatlar bittikçe yollar genişledi ve karşımıza imar artışı belediyeciliği çıktı.
Tabii burada imar artışı kaynaklı kent rantı meselesinin yeni bir şey olmadığı söylenebilir. Halbuki hiç alakası yok. Eski sosyal demokrat belediyecilikte oluşan kent rantında belediye toplumun çıkarını gözetirdi. Şimdiki gibi sadece belediye başkanı ve partisi gözetilmezdi.
Yani imar artışına dayalı bir belediyecilik madde olarak asfalt ve beton meselesi iken maddi olarak sermaye transferi meselesidir.
ÇİMENTO MU YİYORUZ, BUĞDAY MI?
İşte bu ekonomik model büyük bir eşitsizlik yarattı. Bunu anlamanız ve de buna tahammül edememeniz için bir örnek vereceğim. 2017’de 21,5 milyon ton buğday hasadı yapıldı. Bu kadarcık buğday üretimine ve 15 yılda üretimin pek de artmamasına rağmen çimento üretimi ise 80 milyon ton olarak gerçekleşti. Yani kişi başına bu ülkede çeyrek ton buğdaya karşılık bir ton çimento üretildi.
Asfaltta durum biraz daha ilginç. Türkiye’nin en çok asfalt döken belediyesi Ankara Büyükşehir Belediyesi. Belediye 2013 yılında 7,1 milyon ton asfalt döktü. Bu rakam ilçe belediyeleri ile birlikte 8 milyon tona yaklaştı. Yani 2013’te her bir Ankaralı için belediyeler 1,5 ton asfalt döktü.
ASFALTIN PARTİSİ YOK
2017’de de Türkiye’nin en büyük 10 kenti arasında en çok asfalt döken Ankara Asfalt Belediyesi. Onu İstanbul Asfalt Belediyesi izliyor. 10 büyükşehir toplamda neredeyse 15 milyon ton asfalt dökmüş. Kişi başına dökülen asfaltta durum ise çok daha ilginç. Ankara kişi başına 991 kg. ile birinci iken, İzmir'de bir yılda kişi başına 418 kg. asfalt döküldü. Bu hâli ile İzmir, Konya ve hatta İstanbul’a bile fark attı.
Tabii İstanbul sizi şaşırtmasın, alan küçük ve çoğu yol işi belediyenin değil, KGM’nin.
Sadece büyükşehirler asfalt döker diye düşünmeyin. Örneğin en büyük beş ilçe belediyesi incelediğinde de ciddi miktarda asfalt döküldüğünü, bunun her yıl tekrarlandığını görüyoruz. Örneğin Çankaya Belediyesi her yıl 180 bin ton kadar asfalt döküyor ve bu hâli ile nüfusu neredeyse aynı olan AKP’li Keçiören Belediyesi'nin iki katından fazla.
KGM bu asfalt yatırımı ile devlet kasasına 67 milyar TL’ye yakın bütçe geliri sağlıyor. Belediyeler ise işte bu yüzden toplu taşımayı öldürüyor, insanları araba almaya zorluyorlar. Asfaltta belediye kazanırken motorlu taşıtlar vergisi ve petrol vergilerinden AK Devlet kazanıyor.
İMAR’DA PARTİLER ORTAK MI?
Çok açık ki asfaltın partisi yok. İzmir’in kişi başına en fazla asfalt döken ikinci kent olması, Çankaya’nın hemşehrisi Keçirören’i ikiye katlaması çok önemli örnekler.
Peki betonun partisi var mı? Bunun için kentte yapılan plan değişikliklerine bakmak yeterli. Ankara Büyükşehir Belediyesi 2017 yılında 787 adet 1/1000’lik planı onayladı. Bu planların hâliyle yeni, gelişen ilçelerde olmasını bekleyebilirsiniz. Haklı olarak Ankara’nın en eski ilçesi Çankaya’da beklemezsiniz. Ama benim gibi siz de yanılırsınız. Ankara’da en çok plan onayı Çankaya, ikinci olarak ise bir başka CHP’li belediyenin yönetiminde Yenimahalle’de gerçekleşmiş. Hızla genişleyen ve belediye başkanın MHP’de olduğu Etimesgut ise altıncı sırada. 25 ilçenin 20’sine sahip AKP ilk 10’da 7 belediye bulundurmuş.
İMAR ARTIŞI BELEDİYECİLİĞİ AK PARTİ’NİN İŞİ
Resim çok net. Ülke politikası asfalt ve beton kullanarak sermaye transferine dayalı. Ülkede son 15 yılda yapılan yatırımlar bunu gösteriyor. Kentler için de durum böyle. O kadar büyük bir para dönüyor ki 2017’de Ankara Asfalt Belediyesi 6,4 milyar olan bütçesinden 700 milyon TL’sini asfalta döktü. Bu paraya ilçe belediyelerinin döktüğü asfaltın parasını, EGO’ya giden paraları eklerseniz ücretsiz toplu taşımanın kaynağı bile çıkar.
SEÇİM KAZANMA STRATEJİSİ
Asfalt ve betonlaşma konusunda AKP’nin eline kimse su dökemez. Durum böyle olunca muhalefet asfalt ve beton derse AKP kazanır. Muhalefet kazanmak istiyorsa asfalt ve beton dışında, imar artışı dışında bir belediyecilik önermek zorunda. Kaldı ki asfalt-betona karşı durmadıkça iktidarı besleyen muslukları açık bırakmaya devam etmiş olacak. Kamu kaynaklarının iktidarın asfalt ve beton politikasına değil, halka aktarılacağını söylerse de kazanma şansını yakalayacak.
Peki imar artışı dışında bir belediyecilik var mı? Bunu siyaset hiç bilmiyor. Çünkü bakmıyor. O yüzden Ovacık’ı görmüyor. O yüzden hiçbir sosyal demokrat bir Vedat Dalokay’ı, Ahmet İsvan’ı, Asfalt Osman’ı deviren İhsan Alyanak’ı, Adana’da İnönü Parkı'nı savunurken vurulan Ege Bağatur’u hatırlamıyor. Kalkıp “imar artışı müteahhite avanta olamaz, halka döner bakın Karayalçın’ın Dikmen Vadisi projesine” diyemiyor.
Siyasetin görmemesi tabii ki bir bahane olamaz.
Mesele şu ki onların görmediğini bizim gördüğümüzü ortaya koymamız gerekiyor. Hem de her koşulda!