Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üçüncü toplantısının bu hafta başında yapılması bekleniyor. İkinci toplantı 18 Aralık 2023 günü yapılmıştı, üçüncüsünün de bu hafta yapılıp 2024 yılı asgari ücretinin en geç 31 Aralık 2023 günü açıklanması gerekiyor.
Yeni asgari ücretin ne kadar olacağı yönündeki tartışmalar da sürüyor, komisyonda işçi kesimini temsil eden Türk-İş, bir ücret açıklamasında bulunmadı, işveren kesiminden bir açıklama bekliyor. DİSK de bir ücret telaffuz etmedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise, memur zammına ilişkin bir süre önce yaptığı açıklamada, şunları söylemişti:
“Memur ve memur emeklilerimiz için enflasyon hedeflemelerine göre Ocak 2024’te yapılacak artış yaklaşık yüzde 50'ye yaklaşacaktır. En düşük devlet memuru maaşı 22 bin 17 liradan yaklaşık olarak 33 bin lira seviyelerine çıkacaktır."
ARADAKİ FARK İKİ KAT
Temmuz-Kasım 2023 enflasyon oranı yüzde 33,65 oldu. Aralık ayı enflasyonunun da yüzde 3 dolayında çıkması halinde yüzde 36-37’lik bir farkın memur aylıklarına yansıması gerekiyor. Bunun üzerine de yüzde 15’lik toplu sözleşme zammının eklenmesiyle memur ücretlerine 2024 yılında yapılacak zam oranı yüzde 50 dolayında olacaktır.
Çalışma Bakanı Işıkhan’ın da ifade ettiği gibi en düşük memur maaşı, 33 bin liraya yükselecektir. Mevcut asgari ücret ise 11 bin 402 liradır. Asgari ücretin 14-15 bin liraya çıkacağı öne sürülüyor.
Bu durumda da yeni asgari ücret, en düşük memur aylığının çok altında kalmış oluyor. Mevcut durumda, yani 2023 verilerine göre, 22 bin lira olan en düşük memur aylığı, 11 bin liralık asgari ücretin iki katı kadardır. Diğer bir ifade ile asgari ücret, en düşük memur aylığının yarısına denk düşüyor.
Aslında 2011 yılından itibaren en düşük memur aylığı, asgari ücretin iki katına çıkmaya başlamıştı. 2011’de en düşük memur aylığı 1.270,45 TL, asgari ücret ise 629,95 TL idi. 2012’de bu rakamlar, 1.450 TL ve 740 TL olmuştu.
2024’te de en düşük memur aylığı 33 bin lira, asgari ücret de 15 bin liraya dahi çıksa iki katından daha fazla bir fark meydana gelmiş olacaktır.
ASGARİ ÜCRET- MEMUR MAAŞI İLİŞKİSİ
Geçmişte ise asgari ücret, en düşük memur aylığından daha yüksekti. 1969 yılından itibaren en düşük memur aylığı asgari ücretin altında kaldığı için 1974 yılında yasal bir düzenleme yapıldı.
1974 yılında çıkarılan 12 sayılı KHK (Kanun Hükmündeki Kararname) ile en düşük memur maaşının asgari ücretten aşağıya olamayacağı hükme bağlandı. Ancak Özal döneminde en düşük memur maaşının asgari ücretten aşağıda olamayacağı yönündeki ilişki kesildi. Fakat daha sonra 657 sayılı yasada yapılan bir değişiklikle en düşük memur maaşının yan ödemelerin toplamı ile birlikte asgari ücretten aşağı olamayacağı hükme bağlanmış oldu.
Görüldüğü gibi eski mevzuatta asgari ücretle en düşük memur aylığı arasında bir ilişki ve denge gözetiliyordu. Daha doğrusu, asgari ücret genelde yüksek belirlendiği için en düşük memur aylığı da yan ödemeleri de dahil etmek suretiyle asgari ücret düzeyine çıkarılıyordu.
Şimdi ise en düşük memur aylığı asgari ücretin altında kalmıyor tam aksi asgari ücret en düşük memur aylığının yarısı seviyesine iniyor. Sendikaların asgari ücret ve en düşük memur aylığı arasındaki bu ilişkiyi gözeterek yeniden gündeme getirmesi ve asgari ücretin de en az en düşük memur aylığı düzeyinde olması için çaba göstermesi, mücadele etmesi gerekiyor.
SENDİKALARIN TALEPLERİ NE OLMALI?
Sendikaların asgari ücretle ilgili taleplerini şöyle sıralamak mümkündür:
- Asgari ücret, en düşük memur aylığından aşağı olmamalıdır. Bu iki kesim arasındaki ilişki yeniden kurulmalı ve yasal anlamda güçlendirilmelidir.
- Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işveren ve hükümet kanadı 5’erden 10 kişiyle temsil edilip toplantı karar sayısı için 10 rakamı yeterli olmaktadır. Emek kesiminin sınırlı temsili dikkate alındığında ya hükümet kanadından gelenlerin sayısı azaltılmalı ya da komisyonun 10 olan toplantı karar sayısı yükseltilmelidir. İşveren ile hükümet temsilcilerinin karar çıkartma imkanı ortadan kaldırılmalıdır.
- Ayrıca komisyon kararları kesin olmamalı, tıpkı idarenin diğer işlemleri gibi yargı denetimine açık hale getirilmeli, uyuşmazlık halinde ise işçilere genel grev hakkı tanınmalıdır.
- Asgari ücretin altında çalıştırma ile ilgili cezai müeyyideler arttırılmalıdır.
- Komisyonda emek örgütleri ağırlıkları oranında temsil edilmelidir. Mevcut durumda Türk-İş emek kesimini tek başına temsil etmektedir. Diğer işçi konfederasyonları da ağırlıkları oranında temsil edilmelidir.
- Asgari ücret, işsizleri de doğrudan ilgilendirmektedir. İşsizlik ödeneği ile asgari ücret arasındaki bağ dikkate alınmalı, bu ödeneğin alt sınırının en az asgari ücret kadar olması gerektiği vurgulanmalıdır. Mevcut uygulamada işsizlik ödeneği, süre ve prim miktarı ile bağlantılı olarak asgari ücretin yüzde 40 ile yüzde 80’i oranında bağlanmaktadır.
- Keza en düşük emekli aylığı da, asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
- 2001’de yapılan Anayasa değişikliğinde asgari ücretin saptanmasında çalışanların geçim koşullarının da dikkate alınması ibaresi kondu. Sendikalar bunun üzerinde ısrarla durmalıdır.
- 1967’de kabul edilen 931 sayılı İş Kanunu’nda asgari ücretle ilgili bilimsel verilerin toplanması konusunda bir büro kurulması öngörülmüşse de bu büro hiçbir zaman hayata geçmemiştir. O nedenle TÜİK’in gerçekçi olmayan verileri dikkate alındığında bilimsel verilerin saptanması açısından sendika ve akademik kurumların da içinde yer aldığı özerk bir yapıya ihtiyaç vardır.
- Türkiye, ILO’nun asgari ücretin saptanmasında işçinin ailesini de dikkate alan 131 sayılı sözleşmesini onaylamalıdır. Mevcut iş mevzuatında sadece bir işçi dikkate alınmaktadır.