Asgari ücret yüzde otuz arttırıldı. Bu ülkenin mal ve hizmet üretimini yapan, çarkları döndüren işçi sınıfının en büyük ücret kesimine sadece yüzde otuz artış geldi.
Bu artış ile asgari ücretli için elektrik tüketmek bile hayal.
Abartı gelmesin bu size, patronlar elektrikte uçan kuşu bahane edip zam alırken, fiyatları böylece katlarken işçilere sadece yüzde 30 daha fazla verecekler.
Zaten bu makas o kadar açıldı ki… Hesabını yapalım mı?
1 Ocak 2022’de asgari ücret yüzde 50 artarken peşkeşe gelen elektrik zamları ile asgari ücretli elektrik alamaz hale geldi. Düşünün, yüzde 50 artış almış bir asgari ücretlinin birinci kademe elektrik faturası yüzde 58, ikinci kademe ise yüzde 137 arttı. Aradaki fark yüzünden elektrik alamaz oldu.
Asgari ücretli bakkala gitti, bakkalın birinci kademe elektrik faturası bu altı ayda yüzde 111 arttığı için bakkalın yansıtmak durumunda kaldığı maliyeti ödeyemeyince alışverişi azaltmak zorunda kaldı. Markete gitti, orada altı ayda elektriğe gelen ikinci kademe yüzde 181 artışı fiyatlara yansıyınca alışverişi de yapamadı.
Zaten satın aldığı ürünlerin de elektrik fiyatları artmıştı. Tarımsal sulama yüzde 102, sanayi ise yüzde 237 zamlandı.
Genel aydınlatmayı da dolaylı ödüyordu zaten. Ama ondaki yüzde 315’lik artış yüzünden sokağa bile çıkmak bir dert idi.
Şimdi asgari ücrete yeni gelen yüzde 30 ile mesken birinci kademeye yetişti sanki. Peki yüzde 111 ticarethane ve diğerlerine yetişti mi? Hayır.
Asgari ücretli 1 Ocak’ta yüzde 50 ve şimdi gelen yüzde 30 zam ile onun ihtiyacını üreten sanayinin elektrik artışını, onu satan ticarethanenin artışını, onu üreten çiftçinin elektrik fiyat artışını karşılayamıyor.
AMA ZAM YÜZDE 95
1 Aralık ile 1 Temmuz arasında toplam zammın yüzde 95 olduğun söyleyen olacaktır. Bu doğru ama eksik bir bilgi. Çünkü asgari ücretli aldığı zamdan fazla zammı elektriğe daha ilk günden ödedi. İkincisi de yılın ikinci yarısında zam gelmese bile bu artış bir tek birinci kademe meskeni karşılıyor!
Dolayısıyla, çalıştığı halde açlık sınırında yaşayan asgari ücretli daha yoksul. Ama bir de sepetine bakalım, o sepet de fena.
ELEKTRİK FATURASI SEPETİNİ DUYDUNUZ MU?
Bu ülkede bir çalışan sadece kendi faturasını ödemez. Neo-kapitalizm ile geçmediğiniz köprünün bile faturasını ödüyorsunuz. Ama burada acayip bir durum var. Bu ülkede herkesin bir enerji sepeti var ve içinde belli miktarlarda kendi mesken faturası, aldığı ürünün içinde yer alan tarım, sanayi ve ticarethane faturası ile genel aydınlatmadan oluşan bir sepet var. Bunu siz bilmiyorsunuz ama ödüyorsunuz. İşte bu sepet 1 Aralık’da 5 TL 3 kuruşa doluyordu. Şimdi birinci kademelerle 13 lira 9 kuruşa, ikinci kademelerle 14 lira 66 kuruşa doluyor. Birinci kademe sepette artış yüzde 156, ikinci kademe sepette artış ise yüzde 187.
Peki bu altı ayda asgari ücret toplam ne kadar artış almış oldu? Yüzde doksan beş!
Bu ne demek? Yüz birimlik maaşı 195 birim olurken, 100 birimlik elektrik faturası 256 birim olmuş. Aradaki 61 birim yoksullaşma, yoksunlaşma olarak karşımıza çıkmış. İkinci kademede durum daha vahim.
Bu matematik böyle sürer gider ama burada bağlayalım ve bunun özetini aşağıdaki tablodan görelim.
BELEDİYELER VERİMLİLİK EVİ KURSA?
Sayılar sadece sayı değildir. O sayıların arkasında bir dram vardır. Yoksulluk günlük temel ihtiyaçları kısmen ya da tamamen karşılayamama durumu ve enerji de artık bu listede yer alıyor. Bu uçurum toplumun varlıklarını üreten işçi sınıfının bel kemiğinin aşırı yoksullaşması demek. Bu ülkede denetim de olmadığına göre asgari ücretin altında maaş alan yüzbinler içinse durum daha feci.
Daha önce yoksullaşma için yazdığımız yazıda ücretsiz ulaşımı, aş evlerini yerel yönetimlere tavsiye etmiştik. Şimdi buna verimlilik programlarını da eklemek gerekecek. Çünkü bu zamla insanların elektrikleri kesilecek ve enerji fiyatları ile ücrete yapılan zammın arasındaki fark kadar enerjiyi verimli kullanacak çözümlere ihtiyacımız var. Bunun için aş evleri gibi enerji verimliliği evleri kurabilirler. Nasıl bir şey mi? Biraz hayal kurun ve söylediklerimiz ile sınırlı düşünmeyin öncelikle. Yapılacak şey toplumda enerji yoğun işlerin beraber yapılabileceği işlik gibi yerler. Birbirimizi görüp dayanışmayı örgütleyebileceğimiz, yardımlaşabileceğimiz yerler düşünün. Aynı işi evde ayrı ayrı yapmak yerine beraber yapalım mesela. Böylece verimlilik çözümleri bu evlerden çıksın, insanların evlerine aksın. Dedik ya, önce hayal kurmak gerekiyor, zoru olası hale getirecek enerjiyi içimizden dışa vurmak gerekiyor….
Asgari ücret, son gelen yüzde 30 artış ile 6 ayda yüzde 95 artmış oldu. Ama bir asgari ücretlinin elektrik faturası sepetindeki kalemlerin maliyeti yüzde 156 ila yüzde 187 arttı. Aradaki fark yoksullaşmaya gitti. Elektriğe zam gelirse bu fark daha da açılacak. Ama sorun bu da değil. Sorun her nemden zam sonucu çıkartan enerji şirketlerine teslim ettiğimiz bir enerji alt yapısı. Diğer bir sorun ise enerji patronlarını dinleyen siyasetin asgari ücretliyi yok sayması.
Asıl sorun da belki bu, enerji patronlarını tek varlık olarak gören, üreteni yok sayan o sırça köşk siyaseti. Tabii bir de kamulaştırma kampanyası yapamayan bizlerin de günahı yok değil hani.