Aşı için 2 hafta kapatma önerisi
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Sarp Üner, Türkiye’nin COVID Veri Şeffaflığı Endeksi’nde 100 ülke içinde yüzde 20 oranıyla 97’nci sırada olduğunu söyledi, kötü pandemi yönetimi ve aşıyla ilgili sağlıklı açıklanmayan verilerin tereddüde sebep olduğunu ifade etti. Üner “Yeterli aşı olduğunda, iki haftalık kapatma artı aşılama daha iyi sonuç verebilir. Bu aşılama için ekip sayısı artırılmalı” dedi.
Günsu Durak
ANKARA – Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü salgınından kurtuluşun reçetesi olarak görülen aşı 13 Ocak itibariyle Türkiye’de de uygulanmaya başlandı. İlk etapta sağlık çalışanlarına yapılacak aşının daha sonra risk gruplarına göre kademli olarak toplumun büyük kesimine uygulanması bekleniyor. Ancak aşının çok hızlı geliştirilmesi, farklı üretim ve etkililik oranları kimi tereddütleri de beraberinde getiriyor. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü’nde 2014’ten bu yana Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Sarp Üner ile aşı tereddüdünün nedenlerini ve aşılama planı kapsamında neler yapılabileceğini konuştuk.
‘ZORUNLU AŞI DA ÇÖZÜM DEĞİL’
2019’da Dünya Sağlık Örgütü sağlığa küresel tehdit olarak 10 madde yayınladı ve listeye aşı tereddüdünü de ekledi. Bu Türkiye’de de son yıllarda çok tartışılıyor. COVID-19 bağlamında düşününce insanların kararsızlıklarını etkileyen sebepler neler olabilir?
Öncelikle, aşı tereddüdüyle aşı karşıtlığı/reddi farklı. Aşı tereddüdü, bazı aşılara, bazı aşıların doz aralıklarına, yapılma yaşına karşı gelişen bir tepki. Tereddüt duyanlar da homojen bir grup değil. Gruplar çok farklı yapıda olabiliyor, grupların sosyo-demografik özellikleri, eğitim düzeyleri ve nedenleri çok farklı olabiliyor.
Bu tereddüdü yaşayanları nasıl ele alacağız?
Temelde bunları 3 grupta toplayabiliriz. Birincisi, ‘böyle bir hastalık yok, ben risk altında değilim, dolayısıyla aşı olmama da gerek yok’ diyenler. İkincisi, aşının güvenliğinden endişe edenler, bununla ilgili bazı soru işaretleri olanlar. Bence bugünkü yaşanan aşı tereddüdü çok büyük oranda bununla ilgili, çünkü yeni bir aşı. Son grupsa dini ya da felsefi nedenlerden ya da komplo teorilerinden dolayı kararsızlık yaşayanlar. Mevcut bütün bilimsel kanıtları yok farz edip, bilimsel dayanaktan uzak, kendi inandıkları veya inanmak istedikleri şeylere göre itiraz edenler. Tabii, aşı karşıtı lobiler, yasal boşluklar da sıralanabilir ama şunu vurgulayayım: Aşının zorunlu olması da bir çözüm değil. İnsanlar, ailesinin, çevresinin aşıya karşı deneyimlerinden ve tutumlarından etkileniyor. Komşuya bu ilaç iyi/kötü gelmiş, ben de kullanayım/kullanmayayım diyebiliyor. Öte yandan, uygulama şekli (ağızdan veya enjeksiyonla) kararı zorlaştırabiliyor. Bunların yanı sıra aşının yapıldığı yer önemli, ekipmanlara olan güvenilirlikle ya da bunların nereden ve nasıl geldiğiyle ilgili tereddütler olabiliyor.
‘TÜRKİYE’NİN ŞEFFAFLIK SORUNU PANDEMİ BAŞLADIĞINDAN BERİ SÜRÜYOR’
IPSOS’un düzenlediği 37. dönem anketine göre Türkiye’de ekim ayında “Aşı olurum” diyenler yüzde 51 iken, aralık ortasında bu yüzde 38’e düşüyor, aralık sonunda yüzde 44’e çıkıyor. Bu yüzde değişimleri dikkat çekici değil mi?
Tabii. Kamuoyunda aşının güvenilirliğiyle ilgili şeyler paylaşıldıkça insanların yaklaşımı değişiyor. Son dönemdeki hafif bir artışa rağmen, ‘yaptırırım’ diyenlerde nispeten düşme var. Bahsettiğiniz çalışmada “kararsızlar” kısmen aynı kalmış, ‘aşı yaptırmam’ diyenlerin sayısı aynı dönemde yüzde 18’den yüzde 24’e çıkmış. Önemli bir artış bu.
Bu değişimde sanıyorum ülkelerin uyguladıkları politika da etkili.
Evet kesinlikle. Örneğin dünyada bağımsız COVID Veri Şeffaflığı Endeksi geliştirildi. Burada dört değişken var. Ülkelerin pandemi sırasında paylaştıkları, pandemiyi nasıl yönettikleri ve bilgi paylaşımlarındaki şeffaflıkla ilgili bir indeks.
Biz ülke olarak nasıl bir yerdeyiz?
Türkiye yüz ülke içinde 97’nci sırada. 10 aylık sürenin sonunda bu indeksi oluşturanlar şöyle düşünmüşler: Bir ülke yeteri kadar şeffaflıkla verilerini paylaşıyorsa 10 aylık dönem sonunda yüzde 70’e ulaşması gerekir. Türkiye’ninki yüzde 20’nin altında. Şimdi bu uluslararası kıyaslama yapılan bir indeksti. Bizim şeffaflıkla sorunumuz pandemi başladığından bu yana sürüyor. Kamuoyuyla çok az, kısıtlı veri paylaşıyorlar. Yani güvensizliğin nedeni şeffaf olunmaması.
En baştan şunu söylemem gerek: şu anda herkesin aşı olması lazım. Pandemiyle mücadele edebilmek için ilacımız yok. COVID-19, ölüm nedenleri arasında 2020 yılında ilk 10 neden arasına rahatlıkla giriyor. Elimizde toplumsal bağışıklığı sağlamak için bir tek aşı var. Aşı olma konusunda hemfikiriz ama güvenli, etkili aşı olmamız lazım. Bunun önünde hiçbir ekonomik, sosyal engelin ve ortaya konmamış sonuçlar engelinin olmaması lazım.
Aşı olma konusunda haklısınız, ancak aşı tereddüdü var.
Bizdeki bir sıkıntı Sinovac’ın, Çin’den getirilen aşının henüz sonuçlarının açıklanmamış olması. Bu aşı adayının bilimsel süreçleri geçirmesi, sonuçlarının bilimsel olarak ortaya konması, değerlendirilmesi ve raporlanması sonrasında başlanması gerekir. Çünkü bu durum, tereddüt yaratıyor.
‘CORONAVAC FAZ-3 ÇALIŞMASI 0-14 GÜN ARALIĞINDA’
Endonezya’da Coronavac’ın 65 yaş üstüne uygulanması tartışma konusu, İngiltere’de de ikinci dozun vurulma süresinin uzatılacağı açıklandı. Türkiye’de önümüzdeki dönemde bunların tartışıldığını görür müyüz?
Sinovac’ın 5 ülkede (Endonezya, Brezilya, Şili, Türkiye, Çin) faz-3 çalışması var. Hepsinde 0-14 gün uygulanmış. Prosedür bu. Aynı şey İngiltere’deki için de geçerli. Birincisi, faz-3 için 5 ülke ayrı ayrı değil, bütün olarak değerlendirilmeli. 5 ülkedeki toplam çalışmaya bakarsanız farklı yaş gruplarından 18 yaş altı, 60 yaş üstü, sağlık personeli var, diğerleri var. Hepsinin sonucunu bir arada ortaya koyup ondan sonra kimlerin nasıl aşılanacağına karar vermek lazım.
Peki ülkelerin dozları deneylerden farklı bir zamana yayması durumu etkiliyor mu?
Elbette. Bir kere Sinovac'ta faz-3 çalışmaları 0-14 olduğu için bunu 0-28 gibi uzatmak çok doğru değil. Böyle bir kararda; 0-28 gün için yeni bir faz-3 çalışması yapılması gerek. Faz-1 ve faz-2’deki 0-28 günle ilgili iyi sonuçların faz-3’ünü yapmadan genel uygulamaya geçilmesi doğru değil. Bu doğru olsaydı bizim hiç faz-3 çalışması yapmamıza gerek olmazdı. Çünkü biz 10 binlerce kişiyi farklı bir sistemde aşılıyoruz. Öte yandan, bizdeki inaktif aşı için tek dozda bir koruyuculuk zaten yok. Yani hangi parametrelerle acil kullanım onayı alınıyorsa o şekilde uygulanması lazım.
65 YAŞ ÜSTÜNE GÖNÜL RAHATLIĞIYLA ‘ BU AŞIYI YAPTIR’ DİYEMİYORUM
Peki Coronavac’ın 65 yaş üstüne uygulanması konusundaki tartışmalar?
Brezilya’da ve Çin’de belli sayıda 60 yaş üstü, Coronavac için faz-3’e katıldı. Bilimsel dergiden de bu sonuçların raporlandığını görmeliyiz. Bu olmadan aşılama yapılmamalı. Sinovac firması 5 ülkenin sonucunu değerlendirip sıralarsa buna bağlı olarak 65 yaş üstü kişiler güvenle kullanabilir. Fakat şu anda ben şunu söyleyeyim: Bana bir +65 olan bir büyüğüm ‘ben bu aşıyı yaptırayım mı?’ dediği zaman gönül rahatlığı içinde ‘yaptır’ diyemiyorum, çünkü verileri görmedim. Ülkede birkaç aşı seçeneği olması lazımdı.
‘AŞI YAPTIRMAYANA HAİN DİYELİM’ DİYEREK SORUN ÇÖZÜLMEZ
Halk sağlığı konusu devreye girdiğinde aşı tereddüdü hakkında ne yapılabilir(di)?
Sağlık Bakanlığı’nın bence şunu yapması lazımdı, nasıl İPSOS ya da çeşitli araştırma kuruluşları araştırma yapıyorsa, Sağlık Bakanlığı’nın Toplum Bilimleri Kurulu da tereddütlü gruplarla ilgili çalışma yapıp onlara yönelik ikna edici yaklaşımda bulunması lazım. Genel olarak aşı tereddüdünü alırsak insanların en çok güvendikleri kesim sağlık çalışanı. Bunun için öncelikle sağlık çalışanının da buna inanıyor olması ve gerekli bilgi donanımına ve iletişim becerisine sahip olması lazım.
Kullandığınız dil çok etkili. ‘Yaptırmayana hain diyelim’ diyerek sorunu çözemezsiniz. Düzgün iletişim kurulmalı. ‘Niye yaptırmıyorlar?’ın araştırılması lazım. Araştırıyorlarsa da bunu paylaşmadıkları için bilmiyoruz.
Uygulamada bir de gruplandırma var. Örneğin aşılamada öncelikli grup sağlık personeli ile 65 yaş üstü. Planlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk gruptaki kişi sayısı yaklaşık 9 milyon. Henüz o kadar aşı ülkeye gelmedi. Sağlık personelinin aşısının yapılması kolay. Fakat 65 yaş üstü için randevu sistemiyle aşılama yapılması çok uygulanabilir gibi gelmiyor. Sistem karışık. Planlamanın uygun yapıldığını düşünmüyorum, ama zaten şu an o kadar aşı olmadığı için de…
‘İKİ HAFTALIK KAPATMA ARTI AŞILAMA DAHA İYİ SONUÇ VEREBİLİR’
Türkiye’nin ileriki zamanlarda aşılama planlamasına dair düşünceleriniz nedir?
Aslında halk sağlığı altyapısı, birinci basamak sağlık sistemi iyi olan ülkelerde (ör. İsrail) daha hızlı aşılama yapıldığını görüyoruz. Birinci ve ikinci doz aşılamanın hızlı gitmesi önemli. Benim gördüğüm bizde mevcut uygulama sisteminde birinci basamak çok fazla ön planda değil. Aile hekimlerinin rolü daha fazla olabilir. Aile hekimlerine daha fazla sorumluluk verilebilirdi. Nereden baksanız yirmi bin üzerinde aile hekimi var. Hastanın randevu sistemiyle onlara gelmesi işi yavaşlatabilir. Daha çabuk aşılama yapılacak sistem olması gerek. Yeterli aşı olduğunda, iki haftalık kapatma artı aşılama daha iyi sonuç verebilir. Bu aşılama için ekip sayısı artırılmalı. Ayrıca evlerde veya daha rahat yapılıp izlenebileceği yerlerde üniteler kurulabilir.