Türkiye’de kadın voleybolunun eriştiği seviye, kadın voleybolunun son dönemdeki gelişimindeki Giovanni Guidetti etkisi, ligin kalitesi, kadın voleybolunun aslında ülkenin lokomotif sporu olması gerektiğine dair bu köşede klavyem döndüğünce bir şeyler karalamaya çalıştım. Eğrisi oldu, doğrusuna denk geldi ama hep onursal kaptan Uğur Vardan’ın dediği gibi gördüğümü çaldım. Şu an olduğu gibi. Tek fark bu kez aynı şeyi gören çok insanız. Hepimiz bir dünya yıldızı görüyoruz. O sebeple de üzerine tuşa basıp da iki kelam etmezsek olmaz. Kahramanımız Ebrar Karakurt. Dün Olimpiyat Oyunları’nda son şampiyonu Çin’i nefes bile aldırmadan yıkan Sultanlar’ın ana dişlisi, Milletler Ligi’nde herkesi kendisine hayran bırakan sayı makinesi. Henüz 21 yaşında. Ve bir yıldız sporcudan daha fazlası. Hem de bu seviyeye pek de kolay olmayan bir yoldan gelerek bunu başardı.
Her özel sporcu gibi Ebrar da alışılagelmiş bir yapıya sahip değil. Yapabileceklerinin sınırı olmadığının farkında olduğu için kendi beklentisinin altında kalmayı sevmiyor. Bu sebeple de her spor insanı tarafından anlaşılamıyor. VakıfBank altyapısından çıkıp da kısa kariyerinde birçok takımda forma giymesi de belki de bundan. Dediğim gibi hikaye pek de kolay olmayan bir yoldan başladı.
Ebrar, kadın voleybolunun altyapısının en parlak sporcularından biriydi. Lakin yönetilmesi kolay olmayan bir sporcu gibi algılanıyordu. Zaten yakın voleybol takipçilerini bir kenara bırakırsak, Türk spor kamuoyunun Ebrar’la tanışması tam da bu gerekçelere uygun bir şekilde 2017 yılında olmuştu. Kiralık olarak oynadığı Bahçelievler Voleybol Kulübü’nün Yeşilyurt Spor Kulübü ile oynadığı maç, Ebrar’ı ilk ve son defa duyduğumuz maç olabilirdi. Hakemden kırmızı kart görmüş olması, rakip taraftar ve oyuncularla girdiği diyalog, şeref tribününde çıkan kavga, spor dünyamızdan bir yıldızın çok erken kaymasına neden olabilirdi.
Ama Ebrar o kadar parlak bir yıldız, o kadar özel bir yetenek ve doğal olarak da o kadar büyük bir ego ki rakipleriyle değil kendisiyle mücadele etmeye devam etti. Tarzıyla, tavrıyla, yaptıkları ve yapmadıklarıyla hep farklı oldu. Bunu dikkat çekmek için de yapmadı aslında. Bu onun doğasında vardı. Dedim ya yapabileceklerinin sınırı olmayan bir sporcu Ebrar Karakurt. Dolayısıyla da hep farklı oldu. Tabii eğer Türkiye gerçekten olması gerektiği gibi bir voleybol ülkesi olsaydı, değeri daha çok anlaşılabilirdi. Yine de her fırsatta tüm Türkiye’ye bir şekilde kendisini anlatmanın bir yolunu buldu. Kah saçlarının rengi ile verdi mesajını, kah sosyal medyasında paylaştıklarıyla kah sayılarıyla kah maç içindeki tavırlarıyla kah kariyer projesini hayata geçirerek.
Henüz 21 yaşında olmasına ve performansının zirvesinde olmasına karşın sadece kendisine odaklanmamayı tercih etti. Voleybolun beşiği olan İtalya’ya transfer olması da durduramadı onu. Çocuk yaşında kurduğu kız çocuklarının yoluna ışık olmanın hayalini hayata geçirdi ve kendi adını verdiği voleybol akademisini kurdu. Hayalim dediği Ebrar Karakurt Akademisi’nde kız çocuklarının yeterli desteğe sahip olamadıkları için sporu bırakmalarına engel olmaya niyetlendi. Yoluna 70 kardeşiyle başladı. Kendi tecrübelerini onlara aktarmaya başladı. Öyle sadece 'adımı vereyim namım yürüsün' de demedi. Bulduğu her boşlukta onların yanında aldığı soluğu. Pandemi girdi araya ama bu da Ebrar’a engel olamadı. Çevrimiçi oldu buluşmalar. Sanırım Olimpiyat sonrasında başlayacak İtalya macerasının da en büyük tanıkları yine akademisinin üyeleri olacak.
Bunun yanına takımlarda koçluk yapan SosyalBen Vakfı gönüllülerinin koçluk becerilerini profesyonel antrenörlerin rehberliğinde geliştirmek için de akademisine bir parça ekledi. Bu sayede sadece iyi birer sporcu değil, iyi birer birey yetiştirmeye gayret ediyor. Hem de bunu bu kadar genç yaşında yapıyor.
Yani Ebrar Karakurt bir taraftan Türkiye voleybolunun önemli figürlerinden biri haline dönüşürken diğer yandan ise Türkiye sporunun tarihinde kendisine bir yer hazırlıyor. Kendisine şiar edindiği Anton Çehov’un dediği gibi “Aşılmasına imkan olmayan hiçbir duvarın olmadığına’ inanarak atıyor adımlarını. Belki de bu sebeple voleybol salonunda bu kadar ‘acımasız’, hayalleri konusunda bu kadar inatçı, hedefleri konusunda ise bu kadar limitsiz. Yürüyedur Ebrar, yürüyedurun Filenin Sultanları. Neticenin bir önemi yok, sizin gösterdiğiniz haticeye bakmaya devam edeceğiz.