Askerler 12 Eylül’de sola vurdu, siyasi İslâmın yolunu açtı

Gazeteci Murat Yetkin, 40. yıldönümünde 12 Eylül askeri darbesini yazdı: "Askerler 12 Eylül’de sola vurdu, siyasi İslâmcılığın önünü açtı. Bunu ne sola vurmak ne İslâmcılığa yol vermek için yaptılar, dert başkaydı, ona geleceğim. Ama abartılan bir 'komünizm tehlikesini' din istismarıyla engellemek ABD’nin Sovyetleri “çevreleme” projesinin bir parçasıydı."

Abone ol

DUVAR - Gazeteci Murat Yetkin 12 Eylül darbesinin 40. yıldönümü nedeniyle kaleme aldığı yazısında dare öncesi çatışm ortamına göz yumulduğunu yazdi. YetkinReport'taki 'Askerler 12 Eylül’de sola vurdu, siyasi İslâmın yolunu açtı' başlıklı yazının bir bölümü şöyle:

Umarım yakında yayınlanacak “Darbeler Kitabı” hazırlığım bitmek üzere. Sadece Türkiye’deki darbe ve darbe girişimlerini değil, bizi ilgilendiren coğrafyadaki darbe girişimleri ve darbeleri çalışıyorum epeydir. Ve birbirleriyle ilişkilerini, ortak noktalarını, ayrılan noktalarını… Türkiye’deki darbe girişimi ve darbelerin -15 Temmuz 2016- hariç nasıl olduğu ayrıntılarıyla yazıldı; ben ne olduğu, neden olduğu ve ne tür sonuçlar doğurduğu üzerinde durdum ve yazarken beni de şaşırtan örnekler buldum. Kitapta çok daha fazlasını bulacaksınız umarım ama bugün 12 Eylül 1980 askerî darbesinin kırkıncı yılı ve o yüzden 12 Eylül’le ilgili kısmından şu saptamamı paylaşmak isterim. Askerler 12 Eylül’de sola vurdu, siyasi İslâmcılığın önünü açtı.

Bunu ne sola vurmak ne İslâmcılığa yol vermek için yaptılar, dert başkaydı, ona geleceğim. Ama abartılan bir “komünizm tehlikesini” din istismarıyla engellemek ABD’nin Sovyetleri “çevreleme” projesinin bir parçasıydı. Polonya’da, Çekoslovakya’da Macaristan’da Katoliklik, Yunanistan’da Ortodoksluk, Türkiye, Pakistan, Afganistan’a Sünnî İslâm üzerinden yürütüldü. NATO’nun Soğuk Savaşı kazanması gerekiyordu; Kenan Evren, Türk Silahlı Kuvvetlerini bu stratejiye alet etti.

'13 EYLÜL GÜNÜ KESİLEN TERÖR'

12 Eylül’le ikinci defa askerler tarafından başbakanlıktan devrilen Süleyman Demirel, bir mülakatımızda 11 Eylül günü kan dökülen sokakların nasıl olup da 13 Eylül’de süt liman olduğunu soruyordu. Kast ettiği, 1978’de üstelik Bülent Ecevit’le anlaşarak “zararsızdır” diye Genelkurmay başkanı yaptıkları Evren ve üst komutanların, daha o tarihten itibaren darbe hazırlığına giriştikleri ve silahlı kutuplaşmanın tırmanmasına izin verdikleriydi. 2012’de açılan 12 Eylül davası iddianamesinde Aralık 1978’daki Kahramanmaraş Katliamıyla Türkiye’nin “iç savaş benzeri” bir çatışma ortamına “sürüklenmesine göz yumularak”, halkın askerin yönetime el koymasını adeta bekler hale gelmesinin amaçlandığı görüşüne katılıyorum. Evren’in darbe planı talimatının 1979’da verdiği artık biliniyor, çok kanlı bir yıldı.

12 Eylül yönetimin aldığı ilk karar, kendi deyimleriyle kardeş kavgasını yatıştırmaya yönelik bir karar değil, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşü üzerinde Demirel ve Ecevit’in kaldırmayı reddettiği vetoyu, ABD isteğiyle kaldırma kararıydı.

“Günde yirmi kişi” faciasına “halkın askerin yönetime el koymasını bekler hale” getirmek için kasten meydan verildiği bugün geriye bakınca daha açık görülüyor.

YAZININ TAMAMI