Aslı Akbay: Türkiye'de seyirci gülmeye çekiniyor

Komedyen Aslı Akbay’la sahneye nasıl çıkmaya başladığını İngiltere ve Türkiye’deki şov dünyasını ve gelecek planlarını konuştuk. Akbay, "Türkiye'de seyirci gülmeye çekiniyor" dedi.

Abone ol

DUVAR- Stand-up röportajları serimizin bu haftaki konuğu Aslı Akbay. Stand-up kariyerine İngiltere’de başlayan, Edinburgh Fringe Festivali’nde beş ayrı şov düzenleyen ve Türkiye’nin ilk Açık Mikrofon gecesi Komikrofon Stand-up Şov’u başlatan Akbay aynı zamanda Çok Da Fifi adlı grupta kadın komedyenlerle beraber pek çok yerde sahne alan bir isim. Bu hafta Akbay’la bir araya geldik. Kendisine sahneye nasıl çıkmaya başladığı, İngiltere ve Türkiye’deki şov dünyasını ve gelecek planlarını sorduk.

Sahneye ilk çıktığınız günü bizimle paylaşır mısınız? Heyecan da mutlulukla beraberdir diye soruyorum; “Artık bunu yapacağım” demeye nasıl başladınız?

İnsan ilk sahneye çıkmaya başladığında, “Bu işi yapıyorum,” dememeli. Ben İngiltere’de stand-up’a başladım. Oradaki komedyenler “100 kere sahneye çıkmadan stand-up komediyi denedim bile diyemezsin,” derdi. Minimum 100 kere. Yeni başladığınızda, mekâna gittiğinizde sorarlardı kaç gösteri yaptınız diye. 100 sahneye ulaştıktan sonra insanlar sizi ciddiye almaya başlarlardı.

Ben Londralıyım, orada sahneye çıkmaya başladım. Bir sürü sahneye çıkıp 100 gösteriyi aşınca başka şehirlere de gittim. Dünyanın en büyük komedi festivali Edinburgh Fringe Festivali’ne beş farklı gösteri götürdüm. Edinburgh Fringe Festivalinde stand-up yapan ilk Türk olabilirim, hatta ilk Türk kadınımdır, kesinlikle bundan eminim. İki ya da üç kişilik gösterilerdi bunlar. Tek kişilik değildi. Tek kişiliği 2023’te yapacağım. 

Ben Edinburgh’a şov yapmaya gittiğimde, para kazandığımda bile kendimi komedyen olarak görmedim. Tam tersine oraya gittiğimde ne kadar tecrübesiz olduğumu daha iyi anladım. 100 gösteri ne ki. Oraya dünyanın en ünlü komedyenleri geliyor, Louis CK falan kimler kimler. Her neyse, ben Türkiye’ye yerleştikten sonra, Çok Da Fifi’yle beraber Türkiye’nin birçok şehrinde ve yurt dışında düzenli olarak gösteri yapmaya başladığımda ve bu işten düzenli bir gelir elde etmeye başladıktan sonra, artık bu işi bir meslek olarak yapıyorum, stand-up’çı oldum dedim.

Hayatınızın önemli bir kısmı İngiltere’de geçti. Türkiye’ye sonradan yerleştiniz. Bu farklılığın sizdeki yansıması nasıl oldu?

İngiltere’de doğup büyüdüm. İngiltere’de beni farklı kılan ailemin Kıbrıslı Türk ve Türk asıllı olmasıydı, Türkiye’de beni farklı kılansa İngiliz olmamdı. Anlayacağınız üzere ben her yerde yabancıyım, her yerde gurbetteyim. Bunu stand-up’ta da anlatıyorum. Dışarıda, okulda başka bir kültür ile karşı karşıyasın, eve geldiğinde ufak bir Türkiye’de. Her neyse, İngiltere’de yaptığım esprileri burada yapmaya çalıştım, kimse anlamadı. Şoka girdiler ne diyor bu diye. Ben esprilerimi yavaş yavaş Türkiye’ye uyarladım. Küfrü, şiddeti, bel altını azalttım, bir nevi sansürledim.

Türkiye’de stand-up komediye nasıl başladınız?

İstanbul’a 2014’te taşındım. Londra’da tanıştığım Ankaralı komedyen Ruşen Tuzcu ile beraber Türkiye’nin ilk komedi kulübü Old City Comedy Club’ta, Türkiye’nin ilk Açık Mikrofon’u Komikrofon’u düzenliyordum. Komikrofon’u farklı kılan şuydu; gösterinin MC’si vardı, yani gösteriyi stand-up komediye uygun bir şekilde sunan bir kişi vardı. Gerektiğinde seyirciyi yükselten, nabız tutan, gösterinin sevimli yüzü, seyircinin sesi olan bir MC’si vardı. Bunu o dönem kimse yapmıyordu. İkincisi herkese açıktı. İsmini yazdıran 5 dakika sahne alabiliyordu. Bunlar da Old City Comedy Club’ın sahibi Ali Biber’in sayesinde oldu.

'TÜRKÇE STAND-UP’A UYGUN BİR DİL DEĞİL'

Hem Türkçe hem İngilizce stand-up yapıyorsunuz. Dilin komediye olan etkisinden bahsedelim mi biraz?
Çok büyük bir fark var. İngilizce cümlelerde gramer olarak sürpriz sonda geliyor. Türkçede önceden söylüyorsun her şeyi, gizlemeye çalışsan da bir şekilde çıtlatıyorsun sanki. Türkçe stand-up’a uygun bir dil değil aslında. O yüzden Türkiye’de stand-up’çılar uzun uzun hikâye anlatıyor. Türkçede kısa şaka, yani İngilizcede one liner dediğimiz esprileri yapmak daha zor, yapan var tabii, mesela ekip arkadaşım Meltem Parlak, ama az kişi yapıyor.

Ülkeler arası komedi kültürü ve komedyenlerin farklılığı nasıl?

Türkiye’de durum çok farklı. Tabii stand-up İngiltere’de Amerika’da çok daha eskiye dayalı. Bir de çok fazla komedyen var. Her şey filtreden geçiyor. Kötüler eleniyor. İngiltere üç çeşit komedyen var. Şehir şehir gezip kulüplerde gösteri yapan biri grup var. İkinci tip daha enteldir. Televizyona da bir şeyler yazar, daha popüler olur. Üçüncü tipte işe yeni başlayanlar vardır. Bunların da kendi aralarında bir standardı mevcut. İlkinde opener’lar var.  O en tecrübesiz komedyen oluyor. Sonra middle var. Onun üstünde de headliner var. Herkes farklı para alıyor. Sistem çok temiz çalışıyor.

Peki seyirci? Seyirci de dil ve kültür gibi farklılık gösteriyor mu?

İngiltere’deki seyirci stand-up’a alışık. Stand-up orada hayatın içinde. Komedi kulüplerinde çokça rağbet görüyor. İngilizler çok komedyen izlediği için her şeye gülmezler. Onları şok etmen gerekiyor. Türkiye’de ise stand-up daha yeni yeni oturuyor ve seyircisi deneyimsiz. Güldür lan, kafasıyla geliyorlar bazen gergin gergin. Gülmeye mi geldin, beni yargılamaya mı geldin, Instagram’a story çekmeye mi geldin, sen niye geldin? Stand-up’a gülmeye gelmiyorsan gelme o zaman, evde otur, klavyenin arkasında saklanıp Ekşi Sözlük’te ona buna yağdır. YouTube’a gereksiz yorumlar yaz mesela.

Türkiye’de seyircinin bir kısmı gülemiyor bazen. Kadın bir komedyenin gösterisine gelen bir erkek gülmeye çekiniyor, yanındaki sevgilisi kıskanır mı diye. Tersinde de kız çekiniyor. Neymiş efendim s*k demişiz, olabilir. Bu gösteri +18. Rahatsız oluyorsan gelme. Demek istediğim şu ki, Türkiye’de insanların çoğu toplum içine girdiklerinde pek rahat değillermiş gibime geliyor. Gülebilmek için de rahat olmak gerekiyor. Bundan dolayı Türkiye’de seyirci gülmeye çekiniyor.

Fakat bazen, doğru şartlar sağlandığında, söylediğiniz her şeye gülenler de olabiliyor. Böyle olunca da bazı komedyenler kendilerini çok komik zannedebiliyorlar. Büyüdüğün, yaşadığın ülkeye uygun espri ile güldürmek nispeten kolay. Al o esprileri Edinburgh Festivali’ne git, dünyanın her ucundan gelen seyirci karsısında çık, aralarından kaç tanesini güldürebileceksin.

'TÜRKİYE’NİN KUTSALI BİTMEZ'

Zaman zaman komedyenlere yönelik bir cadı avı başlatılıyor. Üstelik sadece muhafazakârlar değil, kendilerini muhalif olarak tanımlayan kesimler de bu linç kültürüne ortak oluyorlar ve ortaya eski, eski olduğu kadar da güncelliğini yitirmeyen, “Her şeyin mizahı yapılmaz” diye bir laf çıkıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Türkiye’nin kutsalı bitmez. Ülke batar, ama kutsalı bitmez. Ona dokunma, bunu elleme, şunu yapma… Avrupa’da, Amerika’da kimsenin umurunda değil. Burada biri bir şey diyor, ülke ayağa kalkıyor. Saçma geliyor bana, alışık değilim.

Kadın komedyenlerden oluşan Çok Da Fifi diye bir grupta yer alıyorsunuz. Bu grup nasıl ortaya çıktı?

BKM Mutfak’ta Açık Mikrofon yapılıyordu. 2015’in 8 Mart’ı geldi, o gün sadece kadınları mı çıkarsak, dediler. Sırf kadınlar olarak bir gösteri yaptık ilk defa. 100-150 kişi geldi. Rağbet görünce ikinci kez de yaptık BKM Mutfak’ta. Sonra Old City Comedy Club kadınlar gecesi düzenlemek istedi ve bizi çağırdı. Sonra Ankara Komedi Festivali’nden Deniz Gölpınar’ın dikkatini çekti ve oraya çağırıldık. İsminiz nedir, diye sordu. Bir ismimiz yok tabii. WhatsApp’ta konuşurken, bir türlü karar veremezken, bizim kızlardan Hande Yögen, “Çok Da Fifi” olsun dedi. Öyle kaldı. Bence de güzel oldu.

Unutamadığınız bir sahne anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Pandemi öncesi Çok Da Fifi’yle Ankara Route’taydık. Dünyada salgın ortalığı yıkıp geçiyor. Burada da herkes gergin, ama gösteri tıka basa doluydu. Gösteriyi bitirdik, oradaki bir sürü kadın sahneye çıkıp bize sarıldı. Bizi güldürdünüz, eğlendirdiniz, dertlerimize ortak oldunuz, sağ olun dediler. Kadın olarak bu işi yapıyorsunuz, gurur duyduk dediler. Pandemiden kaynaklı kısıtlamaların başlamasından önceki son gösterimizdi.

Stand-up’a ilgi duyan, sahneye çıkmak isteyen gençlere buradan neler söylemek istersiniz?

Önce oturup 5 dakikalık bir stand-up yazın. Gidin bunu sahnede deneyin. Birkaç kere çıkıp deneyin. Ses kaydı alın. Millet neye güldü neye gülmedi anlayın, çünkü insan sahneye çıktığında hissettiği adrenalinden bazen çok iyi bir stand-up yaptığını sanıyor, ses kaydını dinlese kimsenin gülmediğini anlayacak aslında. Bu iş sadece sahnede öğrenilir. Başka yolu yok. Gitsinler Tuzbiber’in Açık Mikrofon gecelerine çıksınlar. Kadıköy Aylak’ta hafta da 3-4 kere yapılıyor. Bir Açık Mikrofon’un olması gerektiği gibi, ismini o gece yazdıran sahneye çıkabiliyor.

'RAPÇİ OLMAK İSTİYORUM'

Son zamanlarda neler yapıyorsunuz, yeni hazırlıklar var mı?

Ben rapçi olmak istiyorum. İngilizce rap’i çok iyi yapıyorum, ama Türkiye’de olduğumuz için Türkçe rap yapmam gerektiğini düşünüyorum. Birkaç müzisyen ve yapımcı ile görüşüyorum. Bakalım ne olacak. Bu arada elinde iyi söz veya beat’i olanlar bana ulaşabilirler. Beraber bir şeyler yapabiliriz. Tanışalım, ben Londralı, sevimli bir gangsterim. İyi bir mahallede yaşayıp, kötü mahallelerin çocuklarıyla büyüyüp, binbir çeşit olay yaşadım. Sokak kültürüne hâkim biriyim. Rap yaparak hikâyemi anlatmak istiyorum.

Yakınlardaki gösteri takviminizi bizimle paylaşır mısınız?

Şu an yaz tatilindeyim, gösterilere ekimde başlayacağım. Yaklaşan gösterileri Instagram hesabımdan duyuruyorum.