Yer Türkiye. Kahramanımız Sinan Şamil Sam, nam-ı diğer Boğazın boğası. 2000 yılında profesyonel olduğu kariyerinin 16'ncı maçında Polonyalı Przemysław Saleta’yı 7'nci raundda nakavtla yenerek Avrupa Boks Birliği’nin ağır sıklet kemerini beline takmıştı. İşte o anda Türkiye’de klasikleşen ‘Gurur duyulan’ sporcu oldu. Tüm Türkiye onunla gurur duyuyordu. Boğazın boğası, Avrupa’yı titretiyor, milli hamaset duygularımız zirve yapıyor, Sinan Şamil adeta bir milli kahramana dönüşüyordu. Sinan, bu kemerini iki kez korurken , 2 yıl sonra yani 2004’te bu kez Dünya Boks Konseyi’nin Dünya Kıtalararası Ağır Sıklet Boks Şampiyonu unvanını omzuna nakşediyordu. Rakip Rus Denis Bakthov’du. Sinan Şamil’e kemeri kazanmak için 10 raunt yetmişti.
O sıralarda İtalya’da genç bir savunma oyuncusu Milan altyapısında serpilmeye çalışıyordu. Bu çocuğun adı Davide Astori’ydi. 1987 Bergamo doğumlu Astori, Milan’ın sözleşmeli oyuncusuyken pişmesi için Serie C1 kulüpleri Pizzighettone ve Cremonese kulüplerine kiralandı. 2008-09 sezonu gelip çattığında ise Astori artık kendisini göstereceği bir yer bulmuştu. Milan onu bir diğer Serie A kulübü Cagliari’ye satmayı kabul etmişti.
Astori için yeni bir sayfa açılırken Sinan Şamil için ise bir devir kapanıyordu. Kariyerinin son maçına 2008’de çıkmıştı Sinan Şamil. Avrupa şampiyonluğunu alarak şaşalı kariyerine son noktayı koymak istiyordu. Ama kariyeri tartışmaların gölgesinde berabere biten bir maçla olmuştu. Astori yeni bir hikaye yazmaya başlarken Sinan Şamil için sonun sinyalleri geliyordu. Çoğu zaman rakiplerinin yoklamaya çalıştığı karaciğeri, artık onu yokluyordu.
2011 hem Astori hem de Sinan Şamil için pek de iyi bir yıl olarak hatırlanmayacaktı. Sinan Şamil, hayata gözlerini yummasına neden olacak karaciğer rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılırken, Astori ise Napoli maçında ayağını kırıyordu. Astori üç ay sahalardan uzak kalırken Sinan Şamil ise bu kez ecelle, kazanmasının neredeyse imkansız olduğu bir boks maçına başlamıştı. Dört yıl süren maç 30 Ekim 2015’te mağlubiyetle noktalanmıştı. Sinan, profesyonel kariyerinin beşinci ve sonuncu mağlubiyetini aldığında artık geri dönüş kalmamıştı.
Sinan Şamil, hayata gözlerini yumarken Astori ise artık efsane olacağı noktaya doğru ilerliyordu. Sinan’dan gelen kötü haberden bir yıl sonra Astori’nin kaptanlığına kadar yükseleceği Fiorentina transferi gerçekleşmişti. İşte o tarihten 2018’e kadar Astori, Fiorentina formasıyla 107 maça çıktı. Bir kez de İtalya Milli Takım formasını giydi.
Ama o da çok erken üzdü sevenlerini. Fiorentina'nın 31 yaşındaki kaptanı ve stoperi uykusunda hayatını kaybetti. Davide Astori, Udinese maçı öncesi kaldıkları otelin odasında ölü bulundu. İtalyan futbolcunun otopsi raporuna göre uykusundayken bradiaritmi nedeniyle, kalbinin durana kadar yavaşlaması sonucunda hayatını kaybettiği öğrenildi.
Peki, bu iki spor adımını bir yazıda birleştiren konu ne? Tabii ki gördükleri saygı. Yaşarken değil, öldükten sonra. Yazının başında demiştim ya iki haber düştü ajanslardan peşi sıra diye. İlkinde şu yazıyordu. Ölmeseydi bir gün sonra takımıyla sözleşme yenileyecek olan Astori’nin Fiorentina ile olan sözleşmesi süresiz uzatıldı. Kulüp, İtalyan oyuncunun alacağı ücreti eşine ve kızına ödemeye devam edeceğini açıkladı. Ayrıca, 31 yaşındaki oyuncunun giydiği 13 numaralı formanın ise emekliye ayrıldığı bildirildi.
Sonra bir başka haber daha düştü ajanslara. Karaciğer yetmezliği ile tedavi gördüğü hastanede yaşamını üç yıl önce yitiren Sinan Şamil Sam'a verilecek şeref aylığına onay çıktı. 2009 yılında çıkan Fiorentina'nın 31 yaşındaki kaptanı 'ndan 2018 Mart ayına kadar yararlanamayan Sinan Şamil Sam'ın evrakları yaş sınırına takıldığı için 2,5 yıldır bekletiliyordu. Sam'ın ailesi, sonunda maaştan yararlanabilme hakkını, canları yanlarından ayrıldıktan ancak 2.5-3 yıl sonra elde edebiliyorlardı.
Bir tarafta mağduriyetin hemen giderilmesi için alınan aksiyon, diğer tarafta devletin prosedür dehlizlerinde yıllarını yitiren değer. Türkiye’de sporun ve sporcunun hiçbir değeri yoktur. Bu topraklar ne sporu ne de sporcuyu sever. Biz başarının meftunu, kavganın ise müptelasıyız. Gerisi mi? Lafügüzaf.