Tam adıyla Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde teğmenlerin 'Mustafa Kemal’in Askerleriyiz' sloganı atması çarşıyı pazarı öyle bir karıştırdı ki, siyasîlerin ne dediklerine kulak kabarttığımız kadar ne zaman dediklerine de dikkat eder olduk.
Yeni Türkiye’nin -resmî adıyla- cânım ülkemiz Okyanusya’nın Gerçek Bakanlığı yetkilileri(1) bile ne açıklama yapacaklarını şaşıra yazdılar. Hanlar hanı Kısıl Han’dan müsâadesiz def-i hâcet dahi etmesi imkânsız, Milliyetçi Hakaret Partisi Reis-i Umûmî Muâvini İsmail Özdemir, evvel emirde teğmenlere sahip çıkıp “Genç Teğmenlerimiz kanun, nizam, amir ve başkomutanlarına sadıktır, vazifelerinin farkındadır. Bu gençler, Türkiye’nin beka mücadelesinin savunucuları olduğu kadar küresel ülkülerimizin de şerefli üniforma altındaki geleceğidir. Kendilerine güvenimiz tam” diye açıklama yapmıştı ama Kısıl Han, bir hışımla X’e sapladığı mesajında kılıç çekip nümâyiş yapan mülâzım-ı sânî güruhunun alayına ayar çekip “İşbirlikçi ve istismar siyasetine bel bağlayan güdümlü figüranların milli güvenliğimizi ve milli varlığımızı tehdit eden eylem ve söylemlerinde maalesef bir tırmanma gözlenmektedir. Türk milletinin sabrını sınayan, tahammül eşiklerini zorlayan, sinir uçlarını tahrip ve tahriş eden zararlı ve zillet bir kampanya devamlı canlı tutulmaktadır. Dış bağlantılı bir operasyon mekaniği aleni şekilde devrededir.” deyiverince, genel merkezin hangi emrine göre düşünmek zorunda olduklarına karar vermekte zorlanan Ülkücü câmia da apışıp kaldı.
MHP’deki ilk gün karmaşası AKP’de de ayniyle vâki. Parti sözcüsü Ömer Çelik yemin törenini müteakip açıklamasında teğmenlere sahip çıktı. Muhalefeti askerî vesâyetçilik yapmakla suçlayan Çelik: “Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yeni mezunlarını vermiştir. Bu gençler, Türkiye’nin geleceği için yetiştirilmiştir. ‘Hükümete kılıç çekti’ diyenler vesayeti diriltmek istiyor. TSK’nın geleceği için yetiştirilmiş teğmenlere hakaret kabul edilemez.” dedi. Rivayet o ki – İsmail Saymaz’ın aktardığına göre- Erdoğan bile ilk gün yemin töreninde yaşananlarla ilgili olarak “O görüntüler benim de hoşuma gitmedi. Ben orada yokken oldu. Ama askerlerimizde Anadolu’nun mayasını gördüm.” demiştir. Devrisi günlerde ağız değiştiren The Reis, 21. İmam Hatipliler Kongresi’ndeki konuşmasında yepisyeni düşüncelerini fâşetti biz şahsının-yurttaşlarına: “Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Şimdi, bunlarla ilgili olarak da gerekli bütün şu anda araştırmalar hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez bunlar da temizlenecek. Biz buralara durup dururken gelmedik. Bu 30 kişi olabilir 50 kişi olabilir, kim olursa olsun bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil. Bunları temizleyeceğiz.”
Canım ya! İki gözümün çiçeği; gönlümün Özel’i, Normalleşme ve Yumuşama Tanrısı Kayra Han oğlu Ülgen Han’ım da “Sizin akıl önderiniz fesli deli Kadir’in ’Keşke Yunan kazansaydı’ dediği gibi ‘Trikopis’in askerleriyiz’ mi diyeceklerdi? Elbette Mustafa Kemal’in askerleri onlar!” diyerekten şakkadanak yapıştırıvermiş cevabı. Breh breh breh!
ÂLEMİ KEL KENDİLERİNİ SIRMA SAÇLI SANANLAR
Muhalif kesim, taze teğmenlerin elde kılıç attıkları 'Mustafa Kemal’in Askerleriyiz' sloganının AKP döneminde cumhuriyetçi-ulusalcı muhaliflerin ürettikleri bir siyasî slogan olduğunu unutmuş görünüyor; daha doğrusu “-muş gibi” yapıyor; “yalandan e..” yok terbiyesizlik etmeyim de “tacâhül-i ârif” sanatı yapıyorlar diyeyim. Handiyse bunun bir siyasî slogan olmadığına yemin kassem edecekler: Kılıç çekip “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye nümâyiş edenler asker, Atatürk de asker ve ülkenin kurucusu. Ee, şimdiki askerlerin, eski asker, Başkomutan ve Cumhurbaşkanı’nı bu şekil yâd etmelerinde ne sakınca var?
Evirip çevirmenin, yana yatıp çamura batmanın, kıvırmanın gereği yok. AKP’nin orduyu siyasallaştırdığı eleştirileri size ait değil miydi yoksa?
ÂLEMİ KÖR KENDİLERİNİ ŞAHİN BAKIŞLI SANANLAR
Taze teğmenlerin elde kılıç attıkları 'Mustafa Kemal’in Askerleriyiz' sloganından işkillenen Cumhur-Hempası kesimler -vazgeçtik öncesindeki milyon tane örnekten- en son Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin’e bir baksalar ya: 23 Nisan müsâmeresinde şiir okuyan veled misali heyecanla okuduğu -okumaya çalıştığı- konuşmasını AKP’nin siyasî söylemleriyle süsleyen Orgeneral Arif Çetin’in siyasî sözlerinden rahatsız olmuyorsanız Teğmen Ebru Eroğlu’dan da rahatsız olmayacaksınız.
Kesinkes, iki aya kalmaz ikâmet ettiği siteye yönetici seçilecek olan mütekait Arif Paşam sizin “Türkiye Yüzyılı”nızdan bahsettiğinde bunun bir siyasî slogan olduğunu unutmuş görünüyor; daha doğrusu “-muş gibi” yapıyor; “yalandan e..” yok terbiyesizlik etmeyim de yine “tacâhül-i ârif” sanatı yapıyorsanız 'Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’i de duymayacaksınız.
“Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsun?” mu dediniz? Hiddetlenmeyin efendim! Çocuklar sizin Diyanet İşleri Başkanı’nı elde kılıç görünce bir yanlış anlaşılma olmuş, onlar da kılıçlarını çekivermişler.
Hocaları sayılırım; sakinleştiririm gençleri ben: “Ebru, çok ayıp! Sen bir 'teğmen'sin o ise 'Erbaş'! Dengin mi evladım o senin?"
Ne diyorduk; evirip çevirmenin, yana yatıp çamura batmanın, kıvırmanın gereği yok. “..ilim irfan yuvalarıyla uğraşan bir ordunun kabiliyetlerini nasıl yitirdiğine, dışarıdan çok içeriyle uğraşarak milletin nazarında nasıl yanlış yere oturduğuna hep birlikte yakın zamanlarda şahitlik ettik.” eleştirileri size ait değil miydi yoksa?
Erdoğan, “Kılıç çeken kendini bilmezler temizlenecek” dediğine göre, törendeki eylemi tertip eden gencecik çocuklar mesleklerinden atılacaklar sanırım. “Yapmayın etmeyin!” desem; “Yasa, yasa!” diye “…yine topraklarda sürtülmese alınlar” desem; yine “Yasa diye, yasa diye, yasalar tepelenmese” desem; “Gencecik çocukları siyasî çekişmeler yüzünden işsiz güçsüz bırakmayın!” desem?
Ben de bilirim ki “Bihûde figanlar yine, bihûde eninler!”(2) Bihûde, yine filler tepişecek, yine çimenler ezilecek; fatura, hayatının ve kariyerinin başındaki Ebru Teğmen ve arkadaşları ile onların ailelerine kesilecek.
Keyifli günler…
NOTLAR:
(1) Okyanusya, George Orwell’ın 1984 romanın geçtiği ülke; Gerçek Bakanlığı da görevi duyuruları ve yapılacak etkinlikleri hazırlamak, gazete ve dergi çıkarmak olan -aslında gerçekleri saptırmak, yalan haber üretmek olan- bakanlık.
(2) Tevfik Fikret Doksabeş’e Doğru. Ceyhun Atıf Kansu’nun Türkçesiyle “Boş yere çığrı çığlık, boşuna bu inilti”