SETA, raporuna eleştirileri, “Bilimseliz. Metodolojimiz sağlam.
Tepkiler ideolojik” nutkuyla savuşturdu. Fakat SETA direktörü ve
gazete yazarı beyefendi bir köşe yazısıyla zaten gizli olmayan
maksadı bir güzel ifşa etti. Yazısı, raporun maksadını açıklama
bakımından da, rapordaki arızaların kaynağını açıklaması bakımından
da çok işlevli bir yazı. Parça parça bakalım.
MARJİNAL DEMESEYDİNİZ KİMSE UYANMAZDI!
“İncelediği” kuruluşların Türkiye’deki yayınları için özetle,
“…bunu yapmaya hakları var” diyor. Büyük bilgi gerçekten, kamuoyu
öğrenip rahatlamıştır. Sorun ne peki? Sorun şu cümlede:
“Dikkatimizi çekti; bu kuruluşlarda çalışan gazetecilerin önemli
bir kısmı daha önce BirGün, Evrensel, Sol gibi marjinal gazetelerde
çalışmış.”
Önemli bir kısmı, diyor. Ne kadar? Kaç kişiyi yazdığınız belli,
kimin nerede çalışmış olduğu belli, “önemli bir kısmı” ne kadar
mesela? Yüzde 5, 10, 30, 49, 51? Ne kadar? Ve önemli demek için
gerekli oran ne? Yüzde 5, 10, 30, 49, 51?
Kurallara uygun, objektif bir nicelleştirme peşinde değil,
oradan nitelik çıkarma çabasında hiç değil, yoksa sayısal verileri
sunmak hiç zor olmazdı, yer de kaplamazdı: “Yüzde X’i.” Bu
kadar.
Peşinde olduğu şey, “marjinal” lafını kullanmak. Elbette, üç
sol-sosyalist yayın adı anılırsa her şey yeterli olur.
Duygusal-ideolojik etki peşinde, özetle. “Çalıştırdıklarınızın
önemli bir kısmı geçmişte marjinal ideolojik yerlerde çalışmış
mirim, bilin yani.” Çünkü onlar bilmiyor!
EVRENSEL’E BİRGÜN’E KURBAN OLUN SİZ
Peki, bu İngiliz, Alman, Amerikan, Çin ve Rus kuruluşlarının
“bunu yapmaya hakları var” da, Birgün, Evrenel ve Sol gibi
gazetelerin yok mu? Bu gazetelerde çalışmış olmanın sakıncası ne?
Ve bu gazetelerin sakıncası ne? “Marjinal” diyor beyimiz. Marjinal?
Marjda, kenarda, ana akımda değil, merkezde değil. Ee? Başka?
Bunlar “sol” yayınlar. Ee? BirGün ve Evrensel, birer politik
hareketin faaliyeti çerçevesinde çıkan yayınlar. Ee? Çin için hak
olan, Amerikan için hak olan, Alman için hak olan, İngiliz için hak
olan, sol-sosyalist için niye nahak? Onlar kendilerini gizlediler
de siz mi keşfettiniz?
Rapordaki bir dert, “hükümeti eleştirme” derdi bu cümlede
kendisini ortaya koyuyor. Rapor, birçok gazetecilik işini ve birçok
gazeteciyi “hükümeti eleştirme” kriteriyle gazetecilikten ıskat
ediyor. Kriter bu olunca, Birgün ve Evrensel gibi sosyalist
yayınların “marjinal” sayılması normalleşiyor. Mesela 5N1K kriteri
kullanılsa övmeye çalıştığı gazeteler marjinal kalacak.
TERÖR VE LANETLEME SOPASI DA GÖSTERİLDİ
Buyurun, gazetecilik bilmezliğin ve başka hedeflerin ilk hileli
sözü:
“Soru sorduk; acaba bu medya kuruluşları ve gazeteciler
Türkiye’yi hedef alan bir terör saldırısından sonra taziyelerini
paylaşıp, terör örgütünü lanetlemişler mi?”
Bu ne yahu? Neyin bilimi bu? Terörün? Gazetecileri mi
araştırıyor, terör savcılığı basın bürosu olarak gizli bir kanuna
göre iddianame mi hazırlıyor? Gazeteci araştırıyorsan, bir terör
saldırısından sonra saldırı ne zaman oldu, nerede oldu, nasıl oldu,
saldırıyı kim yaptı, nasıl yaptı, neden engellenemedi, sonuçları ne
oldu, kim öldü, kim kaldı, arkasında kim var, nasıl aydınlatılır,
bunların peşine kim düştü, kim düşmedi, ona bakarsın. Kim kınadı,
kim taziye yayınladı diye bakacağın yer siyaset olur, diplomasi
olur, ama gazetecilik olmaz. Hangi kanunda yazılı gazetecinin
“terör saldırısından sonra taziye bildirmesi” gerektiği? Ya da
lanetlemesi? Taziyeyi kime bildirecek, kendini medya kayyımı atayan
size mi beyim, yoksa yaranmaya çalıştığınız başka devletlu güçlere
mi?
BİLİM DİYEN NE DEDİĞİNİ DE BİLİR
Gene bir cümle: “…çok sesli ve tarafsız habercilik yaptığını
iddia eden bu medya kuruluşlarının önemli bir kısmı marjinal bir
Türkiye karşıtlığı içerisinde.”
Şimdi, beyim, önce marjinal Türkiye karşıtlığı işini çözelim:
Marjinal Türkiye karşıtlığı içinde olan “bu medya kuruluşlarının
önemli bir kısmı” mı, yoksa daha önce söylediğiniz “önemli bir
kısım” gazeteci mi? Anlamak zor, metodolojisi öyle güçlü ki
beyimizin, Türkçe ona yetmemiş. Bilim için, hangi dilde yazıyorsan
o dilde düzgün cümle kurmak gerekir, iddianame için gerekmez,
iddianamelerden biliyoruz.
Peki ne diyor cümle? Kuruluşlara “marjinal” demeye cesareti yok,
taktik olarak da diyemez, çünkü gazetecileri onlara ihbar etme
görevini çıkarmış durumdan, o zaman gazetecilere marjinal diyecek;
onu kanıtlayacak örneği de yok, laf yuvarlayıp duruyor. Cümle cümle
olamıyor bir türlü.
“BAŞKA İŞLER PEŞİNDE”
Devam:
“Aralarında işini yapan gazeteciler de var ama hiç de az olmayan
sayıda gazeteci ise başka işler peşinde.”
Önemli, kısmı, bazıları, az olmayan sayıda, çoğu… bilimsel ya
laf ağızda dolaşıp duruyor. Kelimeleri ağızda yuvarlayınca
kendiliğinden düşünceye dönüşmüyor, ne diyorsunuz onu deyin önce.
Aralarında işini yapan gazeteciler varmış, siz gazeteciliği nereden
öğrendiniz peki? O koca raporda, hazırlayanların gazeteciliği
bildiğini çıkarabileceğimiz tek cümle yok. Gazetecinin işi
“hükümetin işlerini onaylamak, desteklemek, eleştirmemek” değil
mesela. Gazetecinin işi Kabataş yalanını alkışlayıp gezide
vurulanları unutarak, “gezi şiddet eylemleri” diye saçma cümleler
kurmak değil mesela. Ağaçlarla konuşmak değil, olmayan söyleşiler
yayınlamak değil, merkezden gelin emirle 10 gazeteyle beraber aynı
başlığı atmak değil. Ama size ne bunlardan? Gazetecilik
peşindekilerin derdi bunlar.
Üstelik bu cümle, raporun amacının “ilişki ağı haritası
çıkarmak, etki ölçmek” filan olmadığını, “gazeteci” olanla olmayan
arasında bir çizgi çekip listelemek olduğunu ilan eden cümle zaten.
“Fişledim, çünkü gazeteci saymıyorum onları” diye ilan ediyor bir
yandan, bir yandan “fişlemedim bilimsel çalışma yaptım” diyor.
Hangisini yersen.
Zaten kimsenin saklamadığı bilgileri bir araya getirince neyi
sobelemiş oluyorsunuz? O tepkiler kimse sobelendiği için değil,
“bilim” adı altında, iktidarla yakın (akçeli kısım dahil) ilişkiler
içinde, insanlar sanki suç işlemiş gibi hedef gösterme çabası doğru
olmadığı için.
SAKLAMBAÇ ÇAĞLARI GEÇTİ
Gizli bilgi toplamadınız ama gizli bilgi toplamış gibi yaptınız,
kamuya açık bilgileri aldınız ama, analiz gibi yan yana dizdiniz,
kafanızdan gazetecilik normu uydurup ona göre liste yaptınız. Buna
da bilim dediniz. Evet, her şey açık, kimse açıkça yaptığından
rahatsız filan değil, olsa açıkça yapmaz. Fakat savcının
görmediğini, polisin görmediğini, hükümetin görmediğini, okurun
görmediğini görmüş gibi yapıp, olmayan kurallar ve suçlar uydurup
gazetecileri hem iş verenine, hem hükümetine hem de okura ihbar
etme işine soyundunuz. Dün bilim diyordunuz, bugün “sobeledim!”
diyorsunuz. Bilimde sobeleme olmaz, filimde olur. Filim
insanlarsınız vesselam. Saklambaç oynama çağını geçti çoktan o
karalamaya çalıştığınız herkes.
O KURULUŞLARA DA YAZSANIZA
“Kendi çapında saygınlığı olan uluslararası medya kuruluşlarının
Türkiye uzantılarının marjinal ideolojilerce esir alındığının
gösterilmesi hoşlarına gitmedi.”
BBC’nin, DW’nin, VoA’nın, CRI’nin, Sputnik’in, Euronews'in
saygınlıkları “kendi çapında” olacak tabii, her devletin yayın
anlayışı kendi çapında olur zaten. “Marjinal ideoloji” dediğinizi o
kurumlara da bir raporla iletin bence, ilminizden faydalanmak için
bekliyorlardır. Esir alınmışlar madem, kurtarın lütfen. Ne anlar
onlar ideolojiden, marjinalden, haberden? Yazın raporlarınızı,
marjinalleri atar sizi alırlar belki işe.
“Sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz!” Ateş olsanız cürmünüz
kadar yer yakarsınız! Elinizden geleni ardınıza koymayın, kim
marjinal, kim gazeteci, kim bilimci, kim filimci, her gün
imtihandan geçiyor zaten. Çok geçmeden kendiniz bile anlarsınız.
Hem, esasen kendinizi fişlediniz siz, derdinizi, çapınızı,
hedeflerinizi, niyetinizi tarihe yazdınız.