'Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı' başladı

Türkiye İş Bankası'nın düzenlediği 'Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı'nda tarihten arkeolojiye, ekonomiden yapay zekaya, bilimden kültür-sanata birçok konu ele alınıyor.

Abone ol

DUVAR - Türkiye İş Bankası’nın Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümü vesilesiyle düzenlediği ‘Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış’ başlıklı uluslararası konferans başladı. İş Kuleleri'ndeki toplantı salonunda gerçekleşen konferansta yurt içinden ve yurt dışından konuşmacılar tarihten arkeolojiye, ekonomiden yapay zekaya, bilimden kültür-sanata ve spora geniş bir yelpazede pek çok konuyu geçmişten geleceğe uzanan bir yaklaşımla ele alacak.

Konferansta, tarihçi ve filozof Yuval Noah Harari, New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve Nobel ödüllü iktisatçı Thomas J. Sargent, Roma La Sapienza Üniversitesi’nde Avrasya Tarih, Türk Dili ve Tarihi dersleri veren ve ‘Atatürk’ isimli bir kitabı bulunan İtalyan akademisyen Fabio L. Grassi, MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee, UNESCO eski Genel Direktörü Irina Bokova birer konuşma yapacak.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Prof. Dr. Burcu Özsoy, Dr. Doğan Çetinkaya, Prof. Dr. Çiğdem Gündüz Demir gibi isimler de değerlendirmelerini ve yorumlarını dinleyicilerle paylaşacak.

'1923 ÖNCESİ VE SONRASIYLA SEMBOL BİR TARİH'

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılının hem öncesi hem de sonrasıyla sembol bir tarih olduğuna dikkati çekerek, Lozan Barış Antlaşması ile İzmir İktisat Kongresi'nin, Türkiye'nin milli egemenliğini ve iktisadi bağımsızlığını gelecek vizyonuyla şekillendirdiğini söyledi.

Gerçek hürriyetin iktisadi bağımsızlıktan geçtiğine işaret eden Ersoy, "Ekonomi o kadar önemliydi ki, daha Lozan sonuçlanmadan, İzmir'de bir iktisat kongresi toplanacaktı. İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi, yeni bir dönemin başlangıcıydı. Burada bağımsız bir iktisadi yapıya kavuşmasının ilkeleri belirlenmiş, yol haritası çıkartılmıştı. İzmir'de alınan kararlar, benimsenen ilkeler doğrultusunda, 20 Ağustos 1924'te Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle kurulan Türkiye İş Bankası, Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankasıdır. Zamanın zor şartlarında 1 milyon lira sermayeyle 26 Ağustos’ta Ankara’da kurulan Türkiye İş Bankası, Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından Celal Bayar'ın kurucu genel müdürlüğünde 10 personel ile mütevazı bir şekilde çalışmaya başlamıştı" ifadelerini kullandı.​​​​​​​

Bakan Ersoy, Atatürk'ün Hindistan Hilafet Komitesi tarafından Milli Mücadele'ye yardım amacıyla gönderilen parayı en uygun şekilde kullanmanın yollarını ararken Türkiye İş Bankasını kurma fikrinin ortaya çıktığını aktardı.

Atatürk'ün bankanın kuruluşunda yaptığı konuşmaya da değinen Ersoy, konuşmanın şu bölümünü aktardı:

"Halkımızın bugünkü mütevazı imkanlarına tasarruf mefhumunu getirecek ve faaliyetini halk için genişletecek bir müesseseye ihtiyacımız vardı. Sermayenin azlığına bakarak cesaretiniz kırılmasın. En kuvvetli sermaye, zeka, dikkat, iffettir; teknik ve metodik çalışmaktır. Bu inançla işe sarılınız, mutlaka başarırsınız. Başarı kazanmayı eğer milli bir onur meselesi yaparsanız, muhtaç olduğunuz enerjiyi bol bol yüreklerinizde bulacaksınız."

'CUMHURİYET'İN KURUCU KADROLARININ IŞIĞI ÖNÜMÜZÜ AYDINLATIYOR'

Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye İş Bankası'nın faaliyet alanının sadece finansla sınırlı olmadığına da vurgu yaparak, "Kültür alanında da önemli çalışmalara imza atılmaktadır. İş Bankası özellikle de kitap yayıncılığında çok uzun yıllardır bir marka değerdir. 1956 yılından bu yana Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ülkemizin kültürel birikimine katkılar yapmaktadır. Öte yandan banka, elde ettiği kazancın bir bölümünü kültür sanat alanına tahsis etmektedir" şeklinde konuştu.

10. Uluslararası Atatürk Kongresi'nin 29-31 Ekim'de Türkiye İş Bankası katkılarıyla gerçekleştirileceğinin altını çizen Ersoy, Türkiye'nin iktisat tarihiyle ilgili bildirilerin sunulacağı toplantıya tüm ilgilileri davet etti.

Ersoy, kongrede Türkiye'nin yeni yüzyılına yönelik önemli açılımlar olacağına işaret ederek, şunları söyledi:

"Burada, ülkenin 100 yıl önceki kurucu iradesinden, Mustafa Kemal Atatürk ve yönetim ekibinin, çalışma ve fikir arkadaşlarının ortaya koyduklarından alınan ilhamın, bugünün değerleriyle buluşturulmasıyla dile getirilecek olanların Türkiye'nin yeni yüzyılına yönelik önemli açılımlar sağlayacağına inancım tamdır. Cumhuriyet'in kurucu kadrolarının ışığı daima önümüzü aydınlatmaktadır. O manevi destekle bugünü yaşanır kılar, geleceği inşa ederken eğitimden kültüre, sağlıktan bayındırlığa, dış politikadan savunmaya, teknolojiden bilişime, spordan çevreye her alanda aziz milletimizin hak ettiği bütün gelişmeleri kat edeceğiz. Türkiye Yüzyılı'nı, milli ve manevi değerlerimizle temellendirip, çağdaş normlarla iç içe kılacağız. Atatürk ve arkadaşlarının, 1920'lerin zor şartlarında ortaya koydukları daha gelişmiş, daha büyük, daha güzel Türkiye ideali yolundaki gayretlerinin iradesiyle ilk yerli otomobil TOGG'u imal eden, Atatürk Kültür Merkezi'ni yeniden inşayla seçkin bir kültür sanat merkezi haline getiren irade aynıdır."

BALİ: HAYATIMIN EN ŞEREFLİ DÖNEMİ

Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali ise “Bugün Cumhuriyetimiz'in 100’üncü yaşı dolayısıyla bir arada olmanın heyecanını paylaştığım kıymetli misafirlerin huzurunda ülkemizin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmak hatta bizzat onun himayesinde yeşerip, onun gösterdiği ufku kendisine istikamet olarak belirleyen; eksilmeden alnının akıyla bugüne gelen bir müessesenin inisiyatifiyle hayatımdaki en önemli övünç kaynaklarından biridir. 100 yıla yaklaşan bu kutlu yürüyüşünün 37 yılına filen hizmet vermiş olmak hayatımın en şerefli dönemini ifade ediyor. Bu gururu göğsümde bir nişan gibi taşımaya devam edeceğim. Çünkü bu kurum bu anlayışla çalışmak bir yaşama biçimidir” diye konuştu. 

'BU BULUŞMA ZAMANI VE ZEMİNİ BAKIMINDAN ÇOK BÜYÜK ANLAM TAŞIYOR'

Bali, “İş Bankası büyük kurucusunun da işaret ettiği gibi tarihimizde ekonomi bakımından başlı başına yer almış ve en önemsiz addedilen bir servetin bile ekonomik hayatta fert menfaatine değil bilakis ulus menfaatine kullanılmasından çıkabilecek olan büyük neticeleri evrensel bir surette fiilen göstermiştir. Bugün burada toplanmanın Cumhuriyetin ikinci yüzyılına adım atarken Atatürk vizyonundan bahsetmenin amacına uygun olarak biz öyle ifade ediyoruz Cumhuriyetin bir yaş küçük kardeşi olarak Türkiye İş Bankası kurucusunun iktisadi bakımından ileri görüşlülüğünün başlı başına ispatıdır. Dolayısıyla, bu buluşma gerek zamanı gerekse zemini bakımından çok büyük bir anlam taşıyor” ifadelerini kullandı.

Atatürk’ün iktisat vizyonuna da değinen Bali, “Atatürk’ün iktisat vizyonunun çok ehemmiyetli bir yönüne daha değinmek isterim. Atatürk için iktisadi hayat denilen şey daima insani, sosyal, kültürel ve gündelik hayata içkin olup toplum yaşamının kalbinden doğmaktadır. İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı açılış konuşmasında ekonomiyi şöyle tanımlamıştır: ‘Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir’. Cumhuriyet’in ilk 15 yılındaki bütün iktisadi başarılarda bu heyecan ve hassasiyet kendini göstermiştir. Vefatından bir sene evvel açılışını yaptığı Nazilli Basma Fabrikası’nda çalışmaya başlayan makinelerin sesini ‘İşte, halka canlılık veren gerçek musiki’ diye tanımlayan bir heyecan” dedi.

Adnan Bali, sözlerini şöyle tamamladı:

“Atatürk’ün iktisat yaklaşımının temelinde toplum yaşamının yer aldığına ilişkin, Celal Bayar’ın aktardığı bir anekdotu da burada paylaşmalıyım. Celal Bayar, Ankara’dan İstanbul’a doğru birlikte çıktıkları bir tren yolculuğunda Eskişehir’e yaklaşırlarken Atatürk’ün kendisine ‘bizim Eskişehir Fabrikası ne oldu?’ diye sorması üzerine aklında iki yer olduğu, bu iki yerin de ayrı ayrı fayda ve mahzurları olduğu cevabını verir; Atatürk de bunun üzerine ‘bu işi beraber yapalım’ diyerek treni Eskişehir’de durdurur. Planladığı ilk yerin Porsuk suyunun yanında, arazisi daha ucuz, geniş bir saha olduğunu; diğerininse şehrin hemen yakınında, fabrika tesisi için daha maliyetli bir mıntıka olduğunu ifade eden Celal Bayar’a ikinci yeri işaret ederek ‘burada yapacaksınız’ diyen Gazi, bu tercihinin esbab-ı mucibesini şöyle açıklar: “Tren geçtikçe halk istasyonun hemen yanındaki fabrikayı görecek. Morali yükselecek. Bu yüzden parası ne olursa olsun, burada yapılmalı.” İlk genel müdürümüzün naklettiği hikâyedeki Eskişehir Şeker Fabrikası da dahil olmak üzere, kurulduğu günden itibaren pek çok sahada iştirak ettiği yüzlerce müesseseyle, kurucusunun salık verdiği ‘teknik ve metodik çalışmasını’ bilen ve işine ‘bu kanaatle’ sarılan Türkiye İş Bankası, yalnızca banka muamelatı yapmamış; aynı zamanda memleketi sanayi, ticaret, ziraat ve bayındırlıkta yükselten işlere imzasını atmıştır.”

GRASSİ:

Roma Sapienza Üniversitesi’nde Avrasya Tarihi ve Türk Dili dersleri veren ve “Atatürk” isimli kitabı bulunan İtalyan akademisyen Fabio L. Grassi ise Atatürk’ün kendi çağının bir insanı olarak inanılmaz bir iyimserliğe sahip olduğunu belirterek, “Batı medeniyetinin hem başarılarını hem attığı önemli adımları yorumlamakla birlikte hatalarının da farkındaydı. Batılı elitler batının, dünyanın geri kalanını yönetme hakkı olduğunu düşünüyordu. Atatürk ise pek çok kültür ve medeniyetin dünyada bir arada yaşayabileceğine inanıyordu. Batı medeniyetini incelemek, irdelemek büyük bir vizyondu ama bunu gerçekleştirirken kendi ülkesinin özelliklerinin hiçbir şekilde ortadan kaldırılmasına da izin vermeyecekti” dedi. 

'MARATONA HAZIR DEĞİLSENİZ KISA KOŞULARI DA KAYBEDERSİNİZ'

New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve Nobel ödüllü iktisatçı Thomas J. Sargent de ABD’nin Trump ve Biden döneminde, 1945’ten bu yana sürdürülen küresel ticaret politikasından vazgeçtiğini ve bunun ülkenin geneli, ticaret ortakları ve müttefikleri için faydalı olmadığını belirterek, hükümetlerin piyasaların ürettiğine müdahale etmek için büyük adımlar attığını söyledi. Rekabetin, piyasalarda dengeyi sağlamak açısından önemine değinen Sargent, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Rekabet gücü sınırlar, verimliliği artırır ve bunun düşmanı da tekellerdir. Tekeller fiyatları yükseltir, tüketicilere zarar verir, tekelleşmiş endüstrilerde çok az üretim gerçekleşir. Tekeller ve korumacılık tüketicilere zarar verir. İnsanları tekellerin etkisinden kurtarmaya çalışan politikaları beğeniyorum. Çin’den bir atasözü vardır ve aslında Atatürk de bunu biliyordu. Benim ülkemdeki devlet adamlarına bakınca, bunu unuttuklarını görüyoruz: ‘Uzun bir maratona çıkmaya hazır değilseniz kısa mesafeli koşuları da pekâlâ kaybedersiniz’.” (HABER MERKEZİ)