Hayır avlayamadı. Benim böyle bir beklentim yoktu. Çünkü, Rıza
Çalımbay’ın dört yıldır inşa ettiği aynı oyunu Abdullah Avcı,
neredeyse üç haftada inşa etti. İki teknik direktör defansif bir
stratejiyle bu maçın taleplerini karşılamaya çalıştı. İkisi de
defansın merkezini üç oyuncuyla kapattı ve merkezin önüne de iki
oyuncu yerleştirdi. Eğer beş oyuncuyu sürekli topun gerisinde
tutarsanız, hücum aksiyonlarınız ister istemez etkisiz hale gelir.
Avcı bu stratejiye mecburdu ama Çalımbay ise kendini yenilemediği
için buna mahkûmdu.
Çalımbay oyunun gerisinde defansın merkezini kapatmak için daimî
üç oyuncu bulundururken, oyunun ilerisinde de sırf ortaları
değerlendirmek için sürekli üç oyuncu bulundurdu. Bu vaziyet
Çalımbay’ın çok örgülü, çok geçişli ve rakip yarı sahasında
bulunmasını sağlayan, olgun bir oyun ihtimalini ortadan kaldırıyor.
O neden Sivasspor, kenara taşıdığı her topu, hedef gözetmeden,
ortalamaya çalışıyor.
Eğer Avcı’nın vakti olsaydı ve ikinci bölge yapılanmasını
bitirebilseydi, bu maçta Çalımbay’ı avlar ve hatta hezimete de
uğratırdı. Çünkü Çalımbay’ın oyunu tam bir Rus ruleti. Her an
herkesi yenebilir ve her an herkese yenilebilir.
Türk futbolunun yüzyıllık yapısal arızası, sorunu ya da geleneği
belki de en doğru tanımlama oyun pratiği, topu kaleye en yakın
mesafeye taşımak felsefesine dayanır. Buradaki felsefe sözcüğü sizi
ürkütmesin, ben başka bir ifade kavramı bulamadığım için felsefe
sözcüğünü kullandım. Amacım aslında yanlış ya da doğru, sürekli
tekrarlanan tutarlı bir pratiğe vurgu yapmaktı. Türk futbol
anlayışı ya da geleneği ya da istikrarlı oyun pratiği, topu kaleye
en yakın mesafeye taşımak için adına orta yapmak ya da orta kesmek
adı verilen vuruşa korkunç bir bağımlılık gösterir.
Topu kaleye en yakın mesafeye taşımak, doğal olarak gol vuruşunu
hatta golün kendisini garanti altına almıyor. İşte bundan sonra
dananın kuyruğu kopuyor ve maç öncesi tasarlanan planlar rafa
kaldırılıyor. Çünkü orta ile gelen top ya dışarı çıkıyor ya da
düştüğü yerde kör bir vuruşla uzaklaştırılıyor. Uzaklaştırılan kör
top ikinci top olarak nadiren atak sürekliliğine dahil oluyor.
Genellikle de aynı top rakip için hazırlıksız bir kontra atak
imkanına dönüşüyor. Türk futbolunun karakteri kaotiktir dediğimde
kastım budur.
İlk yarıdaki tek gol hem şaka hem de ironi gibi... Sivasspor,
sağ kanat atağını uzun bir topla sol kanada taşırken yarı yolda
Ekuban’a teslim etti. Ekuban, topu kendi koşu yoluna pürüzsüz
şekilde hazırlamak için topa üç kez diziyle dokundu ve bu
hareketleri yaparken etrafında tek Sivasspor’lu oyuncu yoktu.
Ekuban, topu uzunca bir süre sürdü ve sol tarafta deplase olan
Abdulkadir Ömür’in önüne bıraktı. Ekuban koşusuna devam etti ve
Abdulkadir Ömür, yönü ve şiddeti kusursuzca ayarlanmış bir pasla,
Ekuban’a final vuruşu yapma imkanı sağladı ve Trabzon öne
geçti.
Sivasspor’un golü ise tipik bir fizik kuralı hatasıydı.
Gradel’in şaşırtıcı şekilde ekarte ettiği iki Trabzonlu oyuncudan
sonra, ortaya kestiği top, önce, Yatabare’den sekti, sonra Marlon
ve Hakan’ın tam ortasına düştü. Hakan’ın deyim uygunsa burunlu
yaptığı vuruş Trabzonspor filelerine gitti.
Avcı’nın doğru yolda olduğunu söylemek gerekir.