Trabzonspor'un hücum planına ilişkin, eleştirilerimi saklı ve baki tutmak kaydıyla, şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim; Avcı’nın bir hücum planı var ve takım bütün maç boyunca bu planın işçiliğini yapıyor. Sol koridorda bu planın handikabı, İsmail Köybaşı gibi duruyor. Nitekim Avcı ona bir devre bile tahammül etmedi. Sağ koridorda da sorun Abdulkadir Ömür’dü, Avcı ona da müdahale etti. Ama bana bakılırsa, sol kanatta esas sorun, Nwakaeme’in her pozisyon için, kanadın taç çizgilerine kadar oyuna genişlik sağlaması ve bir o kadar da kaleden uzak bir mesafede topla buluşmasıdır. Bu durum üç oyuncuyu birinci derecede etkiliyor. Hamsik, ince işler yapmak yerine dar alana sıkışıyor ve Cornelius bu mesafenin uzaklığı nedeniyle kolayca marke ediliyor. Esasen bu karmaşa en çok Bakasetas’ı etkisizleştiriyor.
Avcı, Nwakaeme’yi ceza sahasının çeperlerinde topla buluşturmayı planlamadıkça, bu sorun devam edecektir. Oysa Nwakaeme’ye yapılan ilk servisten sonra, Hamşik ve Bakasetas, Nwakaeme’ye içeri kat etmesi için gerekli zamanı ve alanı üretebilirler.
Sağ koridora Yusuf Sarı’yı mutlaka monte etmek lazım. Üstelik onunla Bruno Peres arasında da harika bir ilişki kurmak elzemdir. Bu iki oyuncunun yetenekleri, tek yeteneğe dönüşürse, Trabzonspor hücum da tutulamaz hale gelir. Yusuf Sarı’yı bu oyuna en etkili hücum silahı olarak monte etmek Trabzonspor’un çehresini değiştirecektir.
Avcı hâlâ göbek hücumları için özel bir planlama yapmış değil. Sanırım bunun nedeni, savunmayı çok geride organize ediyor olmasıdır. Çünkü defansın koruyucu kontrolü ve katılımı olmaksızın sonuç alıcı göbek hücumlarını üretmek pek mümkün olmaz.
Avcı’nın oyunu reel ve uygulanması mümkün bir oyun ama kimi sözünü ettiğim eksiklikler hızla giderilmesi koşuluyla.
Fatih Terim kendine ait bir plan yapmadan maça çıkmayı akıllı bir taktik olarak değerlendirmiş! Çünkü Galatasaray’ın bütün hücumları, Trabzonspor’un tamamlayamadığı atakları sonrası gerçekleşti. Bu tipik bir şark kurnazlığıdır. İlerde hızlı ve çabuk oyuncuları görevlendir, rakipten kapılan toplarla ani ve şok baskınlar yap. Bu anlayışın futbol oyun prensipleri açısından ancak basit bir taktik değeri olabilir. Bunu oyunun tümümün yerine ikame etmek, gelecekten umut kesmiş bir umutsuzluk olur.
Aslında ilahi bir tesadüf olarak, bu basitlik ilk yarım saatte iki gol ile buluştu. Buna zar atmak denir ve atılan zarlar şansı zarlar oldu. Emre’nin golü Edgar’ın kırk yılda bir yapacağı bir hatadan doğdu. İkinci gol de en az birinci gol kadar metafizik karakterliydi.
Maçın 70. dakikasından sonra her iki takımda aşırı yorgun düştü ve maç ve oyun zıvanadan çıktı. Belki de Terim bu sahneyi daha ilk dakika da umut etmişti.
Her şeye rağmen Trabzonspor, güçlü bir oyuna sahip ve gelecek için ciddi umutlar veriyor. Ama Galatasaray’ın geleceğini öngörebilmek melek olmayı gerektirir.