'Avrupa deyip getirdiler, korona deyip geri yolluyorlar'
Pazarkule sınır kapısında bekleyen mülteciler: Önce bizi kandırıp buraya gelmemize sebep oldular. Şimdi de korona virüsünden dolayı bizi geri gönderiyorlar. Gelirken bütün eşyalarımızı paraya çevirdik. Nereye gidelim?
İZMİR - Türkiye’nin aldığı tek taraflı sınırları açma kararı üzerine mülteciler, Avrupa ülkelerine gitme umuduyla sınır kapılarına yönlendirildi. Korona salgını ile birlikte bu sefer de terk ettikleri kentlere geri gönderilmeye zorlanan mülteciler, bir kez daha arafta bırakıldı.
Çok sayıda mülteci, şartlar giderek zorlaştığı için sınırda barındıkları kampı terk etmek durumunda kalıyor. Pazarkule sınır kapısından ayrılmaya karar veren mülteciler, Göç İdaresi tarafından tahsis edilmiş araçlarla hiçbir sağlık taraması yapılmadan İstanbul Esenler Otogarı’na bırakılıyorlar. Otogara getirilen mültecilere sivil toplum örgütlerinin desteğiyle bazen günde bir öğün yemek temin edilerek, gitmek istedikleri yerlere biletleri tedarik edilmeye çalışılıyor. Esenler Otogarı’nda korona virüsüne karşı savunmasız durumda bekleyen mülteciler için hiçbir önlem alınmadığı gibi ateş, ishal ve kusma şikayetleriyle hastanelere başvuranlar, kimliksiz oldukları gerekçesiyle geri çevriliyorlar.
Avrupa’ya gitme umuduyla evlerini, işlerini terk etmeye teşvik edilen insanlar, ellerinde ne varsa satıp paraya dönüştürdükleri için çoğunun artık dönecekleri bir evi de yok. Sınırdaki kampta bekleyişlerini sürdüren binlerce mülteci de insanlık dışı koşullarda yaşam savaşı vermeye devam ediyor. Kampta kalmaya devam eden mültecilerden edindiğimiz bilgilere göre, yemek dağıtımı şimdi daha da azaltılmış durumda ve acil durumlarda bile sağlık hizmetine erişimleri yok. Çadırları ellerinden alınan mültecilerin çoğu açık alanda yatıyor. Kampta kalan ve telefonlarını şarj etmelerine izin verilmeyen mültecilere ulaşmak ise giderek imkansız hale geldi.
Yaşadığı zor koşullara rağmen Pazarkule sınır kapısını terk etmemekte kararlı bir mülteci, “Burada da kalsam, geldiğim şehre de dönsem hepsi aynı benim için” diyor.
İNSANİ BİR FACİA DAHA YOLDA!
Konuştuğumuz mültecilerden Muhammed: “Burada bir facia yaşanıyor. Ne yemek var ne ekmek. Artık buradan hiç çıkamıyoruz. Kapıyı üstümüze kapattılar. Herhalde bizi burada öldürmeyi düşünüyorlar. Soba yok, elektrik yok, telefonlarımızı şarj edemiyoruz. Şarjımız bittiğinde ne yapacağız bilmiyoruz. Türkiye’ye ve bütün Avrupa devletlerine sesleniyoruz: İnsani bir facia daha yolda!” diye özetliyor içinde bulunduğu durumu.
ŞU ANDA AKŞAM SAAT: DOKUZ VE BEN ÇOCUKLARIMA YEMEK ALAMADIM
Kimliklerinin olmadığını, bu nedenle hastaneye dahi kabul edilmediklerini paylaşan başka bir mülteci, “Telefonumuzu şarj edemiyoruz. Bazı görevliler telefonlrımızı şarj etmek için bizden para istiyor. Ekmek bulamıyoruz. Çoğu kişi sadece bir kek, bir meyve suyu ile günü geçiriyor. Sabah erkenden yemek kuyruğuna girdim. Şu anda akşam saat dokuz ve ben hala çocuklarıma yemek alamadım!” diyor.
NE OLUR SESİMİZİ DUYUN!
Ailesiyle birlikte Denizli’den Pazarkule’ye gelen Mustafa da her şeyini satıp paraya çeviren mültecilerden biri. Gitmek için çok çabaladıklarını ama Pazarkule’ye geri dönmek zorunda kaldıklarını söyleyen Mustafa, şunları anlatıyor:
“Burada kaldığımız her gün gaz bombası attılar. Çoluk çocuk gaz altında kaldık. Yiyecek ekmek bulamıyoruz. Sabah erkenden yemek almak için kuyruğa giriyoruz. Yemek alana kadar zaten akşam oluyor. Bazılarının kuyrukta durmaya gücü yetmiyor. Çadırlarımızda ısıtıcı yok. Sabaha kadar buzdolabı gibi donuyoruz burada. Hiçbir yere dönemiyoruz, burada kaldık. Çok zor şartlarda yaşamaya çalışıyoruz. Her şeyimizi satıp paraya çevirdik. Paralarımızı da Yunanistan polisi aldı. Arkamızda hiçbir şey bırakmadık ki oraya dönelim. Artık dışarıya da bırakmadıkları için ekmek de alamıyoruz. Ne Türk askerleri, ne Yunan askerleri derdimizi dinlemiyor. Bir taraftan bu şartlardan kurtulmak istiyoruz bir taraftan da gidecek yerimiz olmadığı için geri dönemiyoruz. Ne olur sesimizi duyun.”
BÜTÜN EŞYALARIMIZI PARAYA ÇEVİRDİK, NEREYE GİDELİM?
“Geçemezsem de burada kalacağım, geri dönmeyeceğim” diyen Hiba, “Avrupa’ya geçme ümidiyle buraya geldik. Ama şu anda bizim için hiçbir ümit kalmadığını biliyoruz. Şimdi bize diyorlar ki “'ize zaman veriyoruz geri dönebilirsiniz.' Önce bizi kandırıp buraya gelmemize sebep oldular. Şimdi de korona virüsünden dolayı bizi geri gönderiyorlar. Gelirken bütün eşyalarımızı paraya çevirdik. Nereye gidelim?” diye soruyor.
ARTIK GİDECEK BİR YERİMİZ DE YOK
Sınırda bekleyişini sürdürenlerden birisi de 3 yıl önce Afganistan’dan Türkiye’ye gelen Seyit. 25 yaşındaki Seyit, Nevşehir’den Avrupa’ya gitme umuduyla çıktıklarını ama bunun artık neredeyse imkansız hale geldiğini anlatıyor:
“Bu yolda çok çileler çektik. Yaşlı bir amca sizi sınır kapısına kavuşturacağım diye bizden kişi başı 100 lira aldı. Sevinerek arabaya bindik. Ama sonra Pazarkule yerine bizi bir köprüde bıraktı. Paralarımızı da alıp bizi indirdi. Sonra nehirden geçtik. Bir adam bize ekmek getireceğini söyledi ama o da Yunan polislerini çağırdı. Gece yarısı bizi ormana bıraktılar. Böyle iki kez elimizdeki bütün paraları bitirdik. Bu kampta daha ne kadar dayanırız bilmiyorum ama artık gidecek bir yerimiz de yok. Burada da kalsam, geldiğim şehre de dönsem hepsi aynı benim için.”