Avrupa Konseyi’ne İstanbul Sözleşmesi çağrısı: Bildirimin yasallığı incelensin

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine yönelik tepkiler büyüyor. Türkiye’nin dört bir yanında protesto edilen karar için hukukçular “yok hükmünde” diyor. Barolar, sivil toplum örgütleri ve bağımsız kişilerin iptal talebiyle Danıştay’a taşıdığı kararı, Avrupa Konseyi'nin ivedilikle işleme alınması da tepki çekiyor. Eşitlik için Kadın Platformu Platformu (EŞİK), bildirimin iç hukuk ve uluslararası hukuka göre yasal olup olmadığının incelenmesi için Avrupa Konseyi’ne çağrı yaptı.

Abone ol

DUVAR- 20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanan 9 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği duyuruldu. Ülke genelinde tepki çeken kararın alınma yöntemi de hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. Sözleşmeye taraf olma kararının Meclis tarafından alındığını belirten hukukçular, sözleşmeden çıkılmasının da yine Meclis’te verilecek karara bağlı olduğunu vurguluyor.

İstanbul Sözleşmesi için “Bir gün ışığı düzenlemesidir” diyen avukat Selin Nakıpoğlu, gece karanlığında gelen bir Cumhurbaşkanı kararı ile sözleşmenin geçersiz kılınamayacağını savunuyor. Nakıpoğlu, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sözleşmeyi kaldırma yetkisi vermediğine dikkat çekerek “Kimse Anayasa’nın üstünde değildir, sözleşme yürürlüktedir” diyor.

Sözleşmenin tartışmaya açılması ve kaldırılması gibi hamleler, şiddet faillerini cesaretlendireceği için tepki çekiyor. Hak savunucuları, sözleşmenin feshedilmesi durumunda kadınları, LGBTİ+’ları ve çocukları hedef alan erkek şiddetinin artacağı görüşünde. Kararı “son derece hatalı ve tehlikeli” bulduğunu söyleyen avukat Nakıpoğlu, toplumsal cinsiyet ayrımına dayalı şiddetin meşrulaşacağını belirtiyor.

‘TCK 103 VE 6284 KÂĞIT ÜSTÜNDE KALABİLİR’

Öte yandan İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması için çıkarılan Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun'un, fesih kararından nasıl etkileneceği de tartışma konusu. 8 Mart 2012’de TBMM Genel Kurulu'nda oy birliğiyle kabul edilen 6284 Sayılı Kanun 20 Mart 2012’de yürürlüğe girdi. Avukat Selin Nakıpoğlu, sözleşmenin feshedilmesi durumunda TCK’nin 103 maddesinde düzenlenen “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçların”, nafaka hakkının ve 6284 Sayılı kanunun kâğıt üzerinde kalabileceğini söylüyor: “Sözleşmeden imza çekilirse 6284 sayılı yasa, dayanaksız kalır. Nahide Opuz kararı ile AİHM nezdinde tazminata mahkûm olan bir ülke için geçen 13 sene de boşa geçmiş olur. Hezimet olur.”

YASAL BOŞLUK OLUŞUR

Tepkiler üzerine 20 Mart Cumartesi günü Twitter'dan bir açıklama yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, "İstanbul Sözleşmesi’nin vazgeçilmez bir hukuki metin olmadığı" mesajını vererek şöyle demişti: “Kadın haklarının teminatı, Anayasamız başta olmak üzere, iç mevzuatımızdaki mevcut düzenlemelerdir. Hukuk sistemimiz ihtiyaca göre yeni düzenlemeleri hayata geçirebilecek kadar dinamik ve güçlüdür.” Bakan Zümrüt Selçuk’un bu sözlerini eleştiren kadın hakları savunucuları, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasıyla bir yasal boşluk oluşacağına dikkat çekiyor. Bakan Zümrüt Selçuk’un beyanına katılmadığını ifade eden Nakıpoğlu, “İlk imzacı olmakla övünen bir taraf devlet on senede nasıl bu hale geldi ki sayın bakan böyle vahim bir açıklama yapıyor?” diye soruyor.

Selin Nakıpoğlu

Selin Nakıpoğlu, sözleşmenin erkek şiddetine maruz kalan kadınların, LGBTİ+’ların ve çocukların koruyucusu olduğunu hatırlatarak şöyle devam ediyor: “İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetini önlemek isteyen devletlerin izlemesi gereken yol haritasıdır. Sözleşmeden vazgeçmeye niyetlenmek ‘Toplumsal cinsiyet eşitliğini içime sindiremedim’ demektir. Sözleşmeden imzayı çekmek evrensel hukuk değerleriyle bağını koparma yolunda hızlı adımlarla yürümektir.”

AF ÖRGÜTÜ: KARARIN LGBTİ+’LARLA İLİŞKİLENDİRİLMESİ VAHİM

Tepkiyle karşılanan fesih kararına ilişkin bir açıklama da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan geldi. Açıklamada, “Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir” denildi ve sözleşmeden bu nedenle çıkıldığı ifade edildi. İletişim Başkanlığı’nın LGBTİ+’ları hedef gösteren açıklaması uluslararası kamuoyunda da geniş yankı buldu. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi de açıklamaya tepki göstererek şu ifadeleri kullandı: “Türkiye yetkililerinin, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını LGBTİ+ topluluğuyla ilişkilendirmeye çalışarak, karara ilişkin öne sürdüğü temelsiz ve tehlikeli gerekçe, yapılan hatayı daha da vahim hale getiriyor.”

Ece Ünver

Konuyla ilgili GazeteDuvar’a değerlendirmede bulunan Af Örgütü Türkiye Direktörü Ece Ünver ev içi şiddetin arttığı bir dönemde sözleşmeden çıkılmasının kabul edilemez olduğu görüşünde. Sözleşmenin feshedilmesi kararının Türkiye’deki milyonlarca kadın, LGBTİ+ ve kız çocuğu için felaket sonuçlar doğuracağını belirten Ünver, kararın 21 gün önce ilan edilen “İnsan Hakları Eylem Planı” ile çeliştiğini belirtiyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları eylem planında tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplumun, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin işbirliğiyle, bu mücadeleyi sürdüreceğine yönelik açıklamalarda bulunmuştu.”

YARGIYA TAŞINDI: FONKSİYON GASPI

Kararı barolar, sivil toplum örgütleri ve bağımsız kişiler yargıya taşıdı. İstanbul, Ankara, Antalya başta olmak üzere ülkenin farklı kentlerinde kararının iptali için Danıştay’a davalar açıldı.

İstanbul Barosu avukatlarının Danıştay’a yaptığı başvuruda, "yetki yönünden hukuka aykırı olan fesih kararının fonksiyon gaspı niteliğinde olduğu" belirtildi. Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Anayasa’nın 90/1. maddesi uyarınca kabul edilen uluslararası sözleşmelerin Cumhurbaşkanlığınca feshine ilişkin verilmiş bir yetki yoktur. Yasama yetkisi de, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile verilemez. Bu nedenle davaya konu işlem yetki yönünden yok hükmünde olup hukuka aykırıdır.”

‘AVRUPA KONSEYİ’NİN HIZLICA İŞLEME ALMASINA ŞAŞKINIZ’

Cumhurbaşkanı tarafından alınan fesih kararı 22 Mart Pazartesi günü Avrupa Konseyi’ne gönderildi. 23 Mart Salı günü başvuruyu işleme aldığını duyuran Avrupa Konseyi, çok hızlı bir biçimde harekete geçtiği için eleştirildi. 300’den fazla kadın ve LGBTİ+ örgütünün bir araya geldiği Eşitlik için Kadın Platformu Platformu (EŞİK), Avrupa Konseyi’ne bir mektup yazarak sözleşmeden çekilme girişiminin iç hukuk sistemine aykırı olduğunu belirtti. EŞİK yaptığı çağrıda, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hukuki açıdan incelenmesi gerektiği belirtildi.

Selen Lermioğlu

EŞİK'ten Selen Lermioğlu, Avrupa Konseyi’nin süreci başvuruyu incelemeden işletmesine üzgün ve şaşkın olduklarını ifade ederek “Hukuki açıklamaları ve dayanakları koyarak dedik ki bu karar Meclis’e ait olmadığı için yasal olarak paralellik ilkesine uymuyor” dedi. Avrupa Konseyi’ne yollanan çağrı metninde toplumun büyük bir kesiminin İstanbul Sözleşmesi’ni desteklediği ve sözleşmenin uygulanmasında ısrarcı olduğu belirtildi. İktidarın sıkça dile getirdiği “sözleşme kutuplaşmaya sebep oluyor” söylemine dikkat çeken Lermioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kutuplaşma için birbirine yakın oranlar gerekir. Toplumsal desteğin yüzde 90’dan fazla olduğu bir sözleşme nasıl kutuplaşma yaratabilir? Yaptığımız çağrıda 79 baronun 77’sinin birleşerek ‘Bu yasal değildir’ dediğini ve kararın iptali için dava açtığını, iş dünyasından spor kulüplerine kadar toplumun her kesiminin karara itirazı olduğunu dile getirdik. Bu konu hukuken bir anlam taşımıyor olabilir. Ama en azından bu kararın, toplumsal muhalefete rağmen alındığına dair bir not düşmek istedik.”

‘KADIN VE LGBTİ+ ÖRGÜTLERİ DE BAŞVURABİLİR’

Lermioğlu, sözleşmenin feshedilmesi girişiminin tehlikeye attığı kadın ve LGBTİ+ hakları savunucularının da mektup yazarak konuyu Avrupa Konseyi’ne taşıyabileceklerini söylüyor.