Avrupa'da '101 Aksaçlı'ya destek

Kültür Forum Sözcüsü Osman Okkan: "Türkiye’deki dürüst, namuslu insanların ortak paydalar etrafında birleşerek mücadele vermek durumunda oldukları uzun vadeli bir çalışma gerektiriyor. Böyle bir Türkiye'nin AB içerisinde kendisine saygın bir yer açabileceğine de inanıyoruz."

Abone ol

DUVAR - '101 Aksaçlı' imzasıyla Temmuz ayında 'yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor' denilerek iktidara ve muhalefete yapılan çağrıya Avrupa'dan destek geldi. 

Türkiye’de demokrasinin yeniden yapılandırılması ve bölgede barışın güçlenmesi için merkezi Köln’de bulunan Türkiye-Almanya Kültür Forumu öncülüğünde, Uluslararası Yazarlar Derneği PEN’in Almanya Merkezi, Alman Gazeteciler Derneği (DJU), Alman Gazeteciler Birliği (DJV), Alman Kitap Yayıncıları Birliği Kurumu’nun da katılımıyla 6 Ekim’de Berlin’de “Akdeniz'de Barış-Türkiye’deki Demokratlarla Dayanışma” çağrısı kamuoyuna sunuldu.

101 Aksaçlı'nın çağrısına destek veren isimler arasında yönetmen Fatih Akın, yazar Doğan Akhanlı, Alman Yazarlar Birliği Başkanı Regula Venske, Alman Yeşiller Partisi eski eş genel başkanı Cem Özdemir, Alman Sendikalar Birliği çatı örgütü DGB yetkilisi Safter Çınar, sanatçı Zülfü Livaneli, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, eski HDP milletvekilleri Ziya Pir ve Ahmet Türk, Alman gazeteci ve yazar Günter Wallraff, gazeteci Aydın Engin, yazar Oya Baydar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen, Artı Gerçek Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç yer aldı.

İmzacılardan toplantıya katılanlar, yaptıkları kısa konuşmalarla ve Ahmet Türk, Nesrin Nas, Ahmet Faruk Ünsal da gönderdikleri mesajlarla Türkiye’deki duruma ilişkin değerlendirmeler yaptılar.

Willy Brandt House’da yapılan basın toplantısı ile duyurulan çağrının amacı hakkında gazeteci ve aynı zamanda Türkiye-Almanya Kültür Forumu sözcüsü Osman Okkan şu bilgileri paylaştı:
“Toplantımız, Türkiye'deki '101 Aksaçlı' bildirisinin bir yansıması olarak görülebilir. Bildiri Türkiye'de de geniş yankı bulmuştu. Yurt dışında yaşayan bizlerin de böyle bir girişime katkıda bulunması gereğine inandık. Bunun için bir çağrı yaptık. Çünkü bu bildiri bizce Türkiye'de çok uzun zamandır ilk defa bir uzlaşma demokrasisine doğru çok geniş kesimlerin desteğini alabilecek, ortak paydaları içeren bir bildiriydi. Nitekim ilk imzalayanlar arasında çok değişik politik gruplardan, etnik hatta dini gruplardan insanların olması, inançlı insanların dahi bu bildiriye destek vermesi önemli bir göstergeydi. Yurt dışındaki çağrı da beklediğimizden daha fazla ilgi gördü. Yalnız Almanya, diğer Avrupa ülkeleri değil ABD'den de bu bildiriyi destekleyenler oldu. Yüzlerce yeni imza katıldı. Bu da bize büyük destek oldu ve yurtdışındaki yazar, gazeteci, sanatçı arkadaşlarla görüşmelerde bunu Avrupa kamuoyuna duyurmanın yararlı olacağını düşündük. O yüzden de böyle bir toplantı yapmaya karar verdik. Çünkü böyle bir uzlaşma demokrasisine giden bir platform Türkiye'de İstanbul veya Ankara belediye seçimlerinde gördük ki neredeyse kendiliğinden oluştu. Bunun da yurtdışında yankılarının bulması doğru olur diye düşündük. Çünkü bu, yeni bir tartışma kültürü getiriyor. Avrupa'daki Türkiye kökenli insanlar ve gruplar arasında tartışma kültürünün çok yaygın olduğunu söyleyemeyiz. Ama bu bir adım olabilir diye düşündük. Basın toplantısı da bizce pandemi koşullarına karşın beklenenin üstünde ilgi gördü. Günlerdir Avrupa'daki sivil toplum kuruluşlarından, Alman siyasi partilerinden 'biz katılamadık bundan sonraki adımlara katılmak istiyoruz' biçiminde dilekler alıyoruz. Yeni, değişik öneriler ulaşıyor, öte yandan basının ilgisi de sürüyor.”

AKİT VE AYDINLIK'TAN SUÇLAMA

Toplantıdan günler önce Yeni Akit ve Aydınlık gazetelerinde katılımcıları ve çağrıya öncülük eden kurum olan Türkiye Almanya Kültür Forumu’nu "Türkiye aleyhine yurt dışında toplantı yapmak"la suçlayan haberler çıktı. Osman Okkan bu haberlere yönelik de şunları söyledi: “Basın toplantısının çağrısı yapıldığı anda Türkiye’deki bazı iktidar yanlısı yayın organlarında ve sosyal medyada saldırılar başlayınca bizim küçük ekibimiz ‘demek doğru yoldayız’ dediler. Gerçekten akıl almaz yalanları içeren bu saldırıları hazırlayan, yayımlayan, gazetecilik etiği ile hiçbir ilişkisi olmayanları kaldıysa vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz. Hem Türkiye’deki hem buradaki imzacılara; barışa, demokrasiye, insan haklarına inançlarını belirten kişilere ve onların ailelerine gelecek her türlü zarardan bu yayın organlarını birinci derecede sorumlu tutmak gerekir” şeklinde yorum yaptı.

Basın toplantısının ve çağrının ardından dün itibariyle de Almanya Başbakan’ı Angela Merkel’e iletilmek üzere bir mektup hazırladı.

'AB AÇIK VE KESİN OLMALI'

Kültür Forum Sözcüsü Osman Okkan, mektup hakkındaki görüşlerini de şöyle özetledi: “Gerek Türkiye'deki '101 Aksaçlılar'ın gerekse bizim verdiğimiz mesajların Can Dündar'ın deyimiyle 'Berlin Dayanışması'nın kalıcı izleri olacaktır diye umuyoruz. Çok farklı görüşten, politik, etnik ve inanç gruplarından, Türkiye'de mütedeyyin diye nitelendirilen inançlı kesimden gelen olumlu tepkiler bizi çok sevindirdi. Bir bölümü isminin yayınlanmasını istemedi. Ama belirttikleri görüşler o kadar önümüzü açan ve bu tartışmaya katkı sunan görüşler ki bunlarla çok daha sağlam ve olumlu adımlar atılabileceğine inanıyoruz. İnsan haklarının, demokrasinin çiğnendiği, başta Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ahmet Altan olmak üzere yazarların, politikacıların, gazetecilerin, sanatçıların onun ötesinde on binlerce insanın çeşitli suçlamalarla hapiste tutulduğu bir Türkiye yerine demokratik, insan haklarına saygılı bir Türkiye'nin oluşabileceğine inanıyoruz. Elbette bu, kısa vadeli bir mücadele değil. Türkiye’deki dürüst, namuslu insanların ortak paydalar etrafında birleşerek mücadele vermek durumunda oldukları uzun vadeli bir çalışma gerektiriyor. Böyle bir Türkiye'nin AB içerisinde kendisine saygın bir yer açabileceğine de inanıyoruz. Ancak şu andaki iktidarın Avrupa tarafından kesin bir dille uyarılması gerekliliği de ortada duruyor. Şimdiye kadar AB'nin uğursuz Mülteci Anlaşması ve silah ticareti dolayısıyla yaptığı ödünsel yaklaşımları yanlış buluyoruz. Avrupa'nın AKP iktidarına karşı çok daha kararlı ve kesin bir dil kullanması gerektiğine inanıyoruz. Eğer AİHM'in Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan hakkında verdiği kararları uygulamamakta direnirse AB görüşmelerinin kesilmesinden değil ama Avrupa Konseyi'nden çıkarılması konusunda işlemlerin başlatılması gerektiğini savunuyoruz. Sayın Merkel’e yazdığımız mektupta da bu görüşleri savunmaktayız. Açık, kesin ve dürüst bir dilin Türkiye’deki iktidara da topluma da gerçekleri daha iyi anlatacağı görüşündeyiz.”