Avrupa’daki faşist dalga ve Türkiye’nin seçimi
İtalya seçimleriyle birlikte Avrupa’daki faşist gelişme ivme kazandı. Bu çerçevede Türkiye’nin 2023’teki “İslamcı faşizm mi, demokrasi mi” seçimi de Avrupa'yı yakından etkileyecek.
Atilla Özsever
İtalya’da 25 Eylül 2022 Pazar günü yapılan seçimlerden aşırı sağcı “İtalya’nın Kardeşleri Partisi” (FdI), birinci parti olarak çıktı. Bu faşist parti, yüzde 26 oyla birinci parti olurken ittifak halinde olduğu diğer aşırı sağcı partilerle birlikte yüzde 44’lük bir blok oy orana sahip bulunuyor.
Eski başbakanlardan Silvio Berlusconi’nin Forza İtalya (İleri İtalya) partisi ile Lega partisi de bu aşırı sağcı bloğun içinde yer alıyor. FdI’nin kadın lideri Giorgia Meloni’nin başbakanlığa atanması ve hükümeti kurması bekleniyor. Böylelikle aşırı sağcı bloğun parlamentoda çoğunluğu sağlaması mümkün olacak.
Faşist İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nden sonra ikinci sırada yüzde 19 oyla sosyal demokrat çizgideki Demokrat Parti geliyor. Sosyal demokrat, sol ve AB yanlısı partilerin oy toplamı ise yüzde 26 oldu. Bunun dışında yüzde 15.5 oyla popülist Beş Yıldız Hareketi ve diğer küçük partiler geliyor.
100 YIL SONRA FAŞİZM
İtalya’da 100 yıl aradan sonra yine faşistler iktidarı almaya hazırlanıyorlar. Faşist lider Benito Mussolini de, Ekim 1922’de Roma Yürüyüşü sonrasında iktidarı ele geçirmişti. Faşist partinin kadın lideri Meloni, Mussolini hayranlığı ile tanınıyor. Meloni, Mussolini döneminde kullanılan “Tanrı, vatan, aile” sloganlarını seçim meydanlarında da sıkça kullandı.
Keza İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nin logosunda yer alan alev simgesi de, Mussolini’nin parti logosunda vardı. Meloni başta olmak üzere partinin diğer yöneticileri de, Mussolini ve geçmiş faşist liderleri anmak için her yıl düzenlenen törenlere katılıyorlar.
1920’ler İtalya’sında ekonomik bunalım, siyasal kriz, işçi sınıfının yaygın grevleri, burjuvazinin “devrim” korkusu, liberal demokrasinin çaresizliği ve solun bölünmüşlüğü, faşizmin oluşmasında rol oynayan faktörlerdi.
Günümüz İtalya’sında faşist partinin birinci parti çıkmasında ise, hızla yükselen enflasyon, gençler arasındaki yüksek işsizlik, Kuzey Afrika’dan gelen göç dalgası, pandemi sürecinde yetersiz sağlık sistemi, Rusya-Ukrayna savaşının yol açtığı enerji krizi gibi faktörler rol oynadı. Ayrıca solun bir blok olarak hareket etmemesi de önemli bir etkendi.
AVRUPA’DAKİ DİĞER FAŞİSTLER
Yine Avrupa’nın önemli bir ülkesi olan İsveç’de 11 Eylül 2022 tarihinde yapılan seçimlerde Neo-Nazi kökenli İsveç Demokratları Partisi’nin yüzde 20.5 oyla ikinci sırada yer alması da dikkat çekici.
Macaristan’daki Orban yönetimi ile Polonya’daki hükümet de aşığı sağcı, faşizan nitelikli iktidarlar. Fransa’da da aşırı sağcı, faşist eğilimli Marine Le Pen’in partisi de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalmıştı.
Almanya’da sosyal demokratların ağırlıklı olduğu bir koalisyon hükümeti iş başında olsa da Rusya- Ukrayna Savaşı nedeniyle askeri harcamalarını artırıp militarist eğilimleri yükselen bir hükümet söz konusu.
Avrupa’daki bu faşist dalga nereye evrilebilir, daha güçlü ve kurumsal bir faşizm tüm kıtayı kapsar mı, şu anda kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ancak Avrupa burjuvazisi ve uluslararası kapitalist sistemi yönetenler, mevcut ekonomik krizi aşma noktasında yeni “liberal demokratik” çözüm önerileri getiremiyorlar, tıkanmış gözüküyorlar.
O nedenle uluslararası burjuvazi, 1920’lerde, 1930’larda olduğu gibi “faşizm” kartını yeniden ileri sürebilir mi? Tartışmalı bir durum. Tabii ki işçi sınıfı ve diğer anti-faşist güçlerin örgütlü olarak bu girişime nasıl cevap verebileceği de bir diğer önemli konu.
TÜRKİYE: İSLAMO FAŞİZM Mİ, DEMOKRASİ Mİ?
İşte bu koşullarda Türkiye’de 2023 yılında yapılacak bir seçim, hayati bir önem taşıyor. Türkiye’deki seçim, sadece kendi ülkemiz için büyük bir önem taşımıyor, aynı zamanda Avrupa ve dolayısıyla dünya için de ciddi bir öneme haiz bulunuyor.
Türkiye’deki demokrasi güçlerinin ve solun önündeki tarihi görev, otoriter, İslamo faşist bir düzenin yerleşmesini önleyerek daha demokratik, laik, sosyal bir hukuk düzeninin yaşama geçirilmesini sağlamaktır.
Erdoğan, AKP ve Cumhur ittifakı, 2023 seçimleri sonunda yenilgiye uğratıldıkları takdirde Türkiye rahat bir nefes alacağı gibi Avrupa’da da faşizan rüzgarlara bir set çekilmiş olacak, demokrasi cephesi daha güçlenmiş bir hale gelecek. Aksi halde Türkiye’yi ve Avrupa’yı daha zor günler beklemekte.
İşte bu anlamda ülkemizdeki demokrasi güçleri, büyük bir sorumluluk taşıyor. Türkiye’deki bu mücadelenin başarıya ulaşması, Avrupa’daki anti-faşist güçlere de büyük bir moral destek verecektir…