Kapanma önlemlerinin gevşetilmesiyle Berlin’deki kafesini açan
Helga, ağustos ayında gelen elektrik faturasının şokunu yaşıyor.
Helga tüketiminin aynı olmasına karşın faturasındaki rakamlara
inanamıyor, çünkü geçen yıl aynı elektriğe 300 Euro öderken bu ay
480 Euro ödemek zorunda. Helga kendi tüketimini, yaktığı fırını,
ampulleri düşünüyor, ancak değişen bir şey yok sonucuna varıyor.
Peki bu 180 Euro'luk artış nereden çıktı? Üstelik Helga bu konuda
yalnız değil.
Faturaların yarattığı şok dalgası Londra’dan Madrid’e Berlin’den
Sofya’ya yayılmış durumda. Tüketicilerin basit ve net “Neden
elektrik faturam bu kadar yüksek geldi?” sorusuna elektrik
şirketleri de bir o kadar basit bir yanıt veriyor: Artan doğal gaz
fiyatları.
Elektrik şirketlerinin verdiği bu yanıt baştan sağma bir cevap
değil, son üç ayda Avrupa’da yaşanan olağandışı durumu özetliyor:
Gaz fiyatlarının rekor kıracak düzeyde artması ve bu artışın tepe
noktası tanımaması. Avrupa spot piyasalarında 1000 metreküp gazın
fiyatı 500 doların üzerinde seyrediyor. Bu, örneğin Almanya’daki
elektrik abonelerinin aynı miktardaki elektrik tüketimine geçen yaz
100 Euro öderken bu yaz 160 Euro ödemek zorunda kalmasına neden
oluyor.
Artan fiyatlar karşısında İspanya enerji vergilerini şimdiden
düşürdü, İngiltere’de özellikle faturalarını ödeyemeyecek durumda
olan tüketicilere hükümet yardımı gündemde. Avrupa gaz piyasasında
ne oluyor? Doğal gaz fiyatlarındaki bu rekor tırmanışın ardında ne
var?
ENERJİ TALEBİNDE ARTIŞ VAR
Elektrik faturalarındaki artış, aslında onunla alakalı bir başka
enerji kaleminde yaşanan gelişmeyle yakından ilişkili: Gaz
fiyatlarının arşa çıkması. Tıpkı Türkiye gibi Avrupa’da da elektrik
üretiminde doğal gaz hatırı sayılır bir öneme sahip. Doğal gaz
kömüre göre daha az karbon salımına neden olduğu için son dönemde
daha da rağbet görüyor. Peki bu az emisyonlu metanın fiyatı neden
artıyor?
Bu basit sorunun yanıtı çok katmanlı ve farklı sebeplerle
açıklanabilir. Durumu anlamak için arz ve talep cephesinde olanı
aktarmak gerekiyor. Pandemi sonrası ekonomilerin canlanması,
kapanan işlerinin açılması, ulaşımın artması, ekonomide finanstan
gıdaya hareketlenme demek. Yani bir önceki yıla göre (sıra dışı bir
yıldı, çünkü kapanma bazı ülkelerde neredeyse ekonomi çarklarını
durdurdu) canlanma artan talep demek. Üstelik bu durum Avrupa’ya
özgü değil. Örneğin üretim merkezi olarak görülebilecek olan
Asya/Asya Pasifik bölgesine giden sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG)
gemilerinin sayısında ciddi bir artış var. Gemilerin rotalarını
Avrupa yerine Asya pazarına çevirmesinin nedeniyse doğal gaz
fiyatlarının orada daha yüksek olması. Enerji ihracatçısı ülke,
aynı miktar gaza daha fazla ücret ödeyen Asya’yı Avrupa’ya tercih
ediyor. Buysa hali hazırda artan talebe karşın gaza erişememenin
ilk ayağını sunuyor.
İkincisi, iklim krizinin yarattığı koşulların enerji talebine ve
tüketime, üretime etkisi. İklim krizi, son on yılda daha görünür
biçimde dünyada hissediliyor, rekor kıran sıcaklıklar, orman
yangınları, aşırı yağışa bağlı sel bu durumun akla gelen örnekleri.
Sıcaklık kısmında ilerlersek, Hükümetler Arası İklim Paneli
Raporu’nda da altı çizildiği üzere sıcaklık değerleri Türkiye dahil
olmak üzere dünyanın pek çok yerinde rekor kırıyor. Bu analiz
bağlamında bu tespitin iki sonucu var: Soğutma için elektrik
kullanımında artış (klima/buzdolabı) ve kuraklık nedeniyle akar
suların debisindeki düşüş sonucunda hidroelektrik üretiminde
gerileme. Özellikle sıcak artışı, kışın sürekli çalışan kombi gibi
bazı şehir ve bölgelerde klimaların 24 saat çalışması anlamına
geliyor. Benzer bir durum gıda ve içeceklerin korunması için de
buzdolaplarının derecelerinin düşürülmesine uzanıyor. Buysa kış ile
yaz arasında tüketilen elektrik/gaz açısından durumun giderek
benzeşmesi demek. Talep cephesindeki bu yeni gerçek arz cephesi,
yani gaz akışında karşılık bulamadığındaysa basit iktisat devreye
giriyor: fiyat artışı. Arz cephesine bakalım.
ARADIĞINIZ HATTA ŞU AN ULAŞILAMIYOR: AYNI ANDA HATLARI BAKIMA
ALDIK
Avrupa’nın en büyük doğal gaz tedarikçileri: Rusya (yüzde 48),
Norveç (yüzde 24) ve Cezayir (yüzde 9). Arzın boru hatları
kısmındaki en etkili aktörü Gazprom. Gazprom Avrupa’ya işler
durumda olan şu hatlarla hizmet veriyor: Yamal Avrupa Hattı
(Rusya-Belarus-Polonya ve Almanya), Kardeşlik Hattı
(Rusya-Ukrayna-Macaristan/Slovakya), Kuzey Akım I (Rusya-Baltık
Denizi-Almanya), Mavi Akım (Rusya-Türkiye), Türk Akım
(Rusya-Türkiye).
Bu hatlardan Kuzey Akım II’nin yıl sonunda en az 6-20 milyar
metreküp ile hizmete girmesi gerekiyor, ancak var olan hatlarda da
bir sıkıntı yaşanıyor. Gazprom, Kuzey Akım I ve Yamal-Avrupa
Hattı’nı bakıma aldı. Buysa Avrupa’ya özellikle Almanya’ya giden
gaz akışında düşüş getirdi. Avrupa’dan Ukrayna üstünden giden
Kardeşlik Hattı’ndan akış artışı için Gazprom’dan talep gitse de
Gazprom bunu istenen oranda ve zamanda yapmaktan yana değil. Buysa
artan talep karşısında arzın yetersizliği demek. Üstelik diğer
önemli tedarikçi Norveç de Rusya gibi bakım nedeniyle arzını
azalttı.
İKLİM TEDBİRLERİNE ENERJİ ŞİRKETLERİNİN CEVABI
Bir diğer sorun daha dikkatle ele alınması gereken çevreyi
kirletme vergisiyle alakalı. Yeni yeşil Mutabakat ve
Karbonsuzlaştırma düzenlemesi uyarınca, AB karbon içerikli (doğal
gaz, kömür, petrol) enerji kalemlerinden elektrik üretilmesi
durumunda şirketlerden daha fazla vergi alıyor. Bu durum
şirketlerin bir süre sonra vergiyi fiyatlara yansıtmasına neden
oluyor, benzer biçimde spot fiyatlama süreçlerinde verginin
getirdiği baskı da fiyatlarda karşılık buluyor.
Arz sorunları, son karbon düzenlemesiyle birleştirildiğinde
dikkatle durumu ele almak gerekiyor. Zira, doğal gaz ve petrol
şirketleri bu yeni düzenlemeden hiç memnun değil. Üstelik pek çoğu
kapanmaları nedeniyle ciddi zarar etti. Burada şirketlerin
özellikle Gazprom’un bir strateji izlediğini söylemek lazım.
Öncelikle arz sıkıntısı yaratacağı kesin olduğu halde iki hattı
benzer tarihlerde bakıma aldı. İkincisi, Ukrayna üzerinden gaz
akışında ciddi bir artışa gitmedi. Bu adımla bir yandan gaz
fiyatlarının artışını sağlayıp geçtiğimiz yıl yüzde 70l’erin
üzerine çıkan zararını kapatıyor bir yandan da Ukrayna’yı
cezalandırırken Kuzey Akım II Hattı’nın ne kadar önemli olduğunu
göstermeye çalışıyor. Ancak yeni vergi politikası ve iklim
konusundaki önlemlere dönük stratejiler sadece Gazprom’a
yüklenemez. Burada enerji şirketleri, OPEC + da dahil, fiyatları
arz kesintisiyle yükseltip kâr marjlarını korumak ya da artırmak
istiyor. Ortaya çıkan arz darboğazı fiyatları artırıyor, artan
fiyatlar karşısında kömür gibi emisyon oranı yüksek metalara
yönelme başlıyor, ki gaz kullanımı devam dahi etse durum
değişmiyor, elektrik şirketlerinin üretim için gaz ve kömür
kullanımı karbon vergisi ödemelerini artırıyor. Şirketler bunu
tüketiciye yansıtıyor. Böylece tüketici, “İklim önemli ama benim
elektriğim de” deme noktasına geliyor.
Enerji üreticilerinin iklim krizi karşında “Haydi yenilenebilir
enerjiye” demesini beklemek tuhaf olurdu, ancak bu şirketler ilk
defa açıktan karşı strateji uyguluyor. Bunu da tüketiciler
üzerinden yapıyorlar. Bu durumda AB uygulandığı bu politikayı
gözden geçirmek durumda kalacak ya da bu tarz cin gözlülüklere
karşı, ek yardım paketleri, şirketleri cezalandırma tedbirlerine
başvuracak. Bu adım atılmazsa iklim krizine çare arayan siyasi
partiler, liderler, artan enerji faturaları nedeniyle
koltuklarından olabilir, dahası iklim gündemini de enerji
yönelimini de bir avuç şirket belirleyebilir. Avrupa’da artan gaz
fiyatları bu çerçevede gelecekte yaşanacaklar konusunda önemli bir
projeksiyon sağlıyor.