Avukat Benan Molu: AİHM'in Kavala kararı kesin ve bağlayıcı, derhal tahliye gerekiyor

AİHM'nin Osman Kavala kararını değerlendiren avukat Benan Molu, "Karar kesin ve bağlayıcı. Osman Kavala için derhal tahliye kararı verilmesi gerekiyor" dedi.

Abone ol

DUVAR - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğuyla ilgili 2019 yılında verilen ihlal kararını uygulamayan Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesini de ihlal ettiğine hükmetti.

Avukat Benan Molu, "Karar bugün itibari ile kesin ve bağlayıcı. Büyük Daire kararı olduğu için ve herhangi bir başvurucu ya da hükümet tarafından yapılabilecek bir itiraza kabil değil. Dolayısı ile kesin ve bağlayıcı olan bu kararın istinaf mahkemesine sunulması ve Osman Kavala için derhal tahliye kararı verilmesi gerekiyor" dedi.

'AİHM BU YOLA ÇOK NADİR BAŞVURUYOR'

Türkiye'nin, İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2019 yılında Osman Kavala ile ilgili vermiş olduğu kararı yerine getirmediğini söyleyen Molu, "Böylece kesin ve bağlayıcı olan kararların uygulanması ile ilgili sözleşmenin 46'ncı maddesini ihlal etti. Bununla ilgili öncelikle 2019 tarihli karara bakmak gerekiyor. 2019 tarihli kararda mahkeme, Osman Kavala’nın bir insan hakları savunucusu, bir iş insanı olarak yürüttüğüne, tamamen yasal ve meşru olan faaliyetlerin tutuklanması için delil teşkil edemeyeceğine karar vermişti. Bu sebeple de özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini tespit etmişti" dedi.

Benan Molu

AİHM'nin çok nadir olarak bu yola başvurduğunu belirten Molu, "Sözleşme'nin 18. Maddesi altında Osman Kavala’nın yine yürüttüğü bu insan hakları faaliyetleri sebebiyle susturulmak ve cezalandırılmak amacıyla tutuklandığını yani tutukluluğunun siyasi bir tutukluluk olduğuna karar verdi. Bu kararla birlikte de bu ihlalin ortadan kaldırılabilmesi için sözleşmenin 46. Maddesi uyarınca Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması gerektiğine karar verdi. Fakat bu karar hala uygulanmadığı için bu süreçte Osman Kavala beraat etmiş olmasına rağmen serbest kalacakken tekrar tutuklandığı, en son 25 Nisan'da da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırıldığı için bu süreç bugün bu noktaya gelmiş oldu" diye konuştu.

'BAKANLAR KOMİTESİ, TÜRKİYE'NİN ARGÜMANLARINI İNANDIRICI BULMADI'

Avrupa Konseyi'nin Türkiye’ye karşı bir ihlal prosedürü başlattığını hatırlatan Molu, kararla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

"Azerbaycan’dan sonra bütün Avrupa Konseyi tarihinde ikinci kez bu yola başvuruldu. Türkiye’nin Bakanlar Komitesi'ne ve İnsan Hakları Mahkemesi'ne sunduğu 2 temel argüman vardı. Bunlardan bir tanesi zaten 'Biz AİHM kararlarını uygulamıyor değiliz, uyguluyoruz bu kararları, bakın zaten Osman Kavala beraat etti 've 2019 tarihli o tutukluluk kararından beraat kararı vererek buruda aslında kararı yerine getirmiş oldu.

Şimdi ikinci argüman da şu; 'Osman Kavala daha sonrasında ikinci ve üçüncü kere tutuklandı. Bunlarla ilgili yapılmış bir AİHM başvurusu yok. Dolayısıyla verilmiş bir AİHM kararı yok ama başvuru yapılmış olsaydı dahi ikinci ve üçüncü tutuklulukta ileri sürülen deliller ve istinat edilen suçlamalar 2019 tarihli karara konu tutukluluk farklı. Dolayısıyla artık 2019’lu tarihli kararın kapsamına giren bir delil ve istinat söz konusu değil. Farklı olaylar ve farklı tutukluluklar' diyordu.

Fakat Bakanlar Komitesi bunu daha ihlal prosedürü başlatmadan bile inandırıcı bulmadı. Ve dedi ki 'Hayır, biz bunu inandırıcı bulmuyoruz. İkinci tutukluluk ilk tutukluluğun devamı niteliğinde. Ve Osman Kavala'yı siyasi sebeplerle özgürlüğünden alı koymanın bir aracı olarak kullanıldığını düşünüyoruz. Buna dair inandırıcı ikna edici deliller var elimizde' dedi.

Ve en nihayetinde bütün ulusal, uluslar arası kurumların tepkisine rağmen Bakanlar Komitesi'nin verdiği o ara kararlara rağmen ve aynı şekilde AİHM'in bağlayıcı olan 2019 tarihli kararına rağmen Osman Kavala serbest bırakılmayınca 2 Şubat 2022 itibariyle resmi olarak ihlal prosedürü başlatılmış oldu. Ve Bakanlar Komitesi dedi ki, 'Ben senin verdiğin kararı uygulatamadım o yüzden sana geri gönderiyorum. AİHM de bugün açıkladığı kararla zaten bunu tespit etmiş oldu."

'HÜKÜMETİN ARGÜMANI TAMAMEN ÇÜRÜTÜLDÜ'

Kararın önlemli iki noktası olduğuna dikkat çeken Molu, sözlerine şöyle devam etti:

"Birincisi zaten hükümetin 'Biz bu kararı yerine getirdik, uyguladık' argümanını tamamen çürütmüş olması. Mahkeme bunu açıklıkla söylüyor. Hem verilen tutuklama kararı hem de daha sonrasında hazırlanan iddianamede yeni bir delil ya da bu tutuklamayı haklı kılacak bir şüphe durumunun olmadığını söylüyor. Bütün bunları zaten kullanılan bu delillerin hepsinin 2019 tarihli kararında çürütüldüğünü söyledi.

Ve buna rağmen 2019 tarihli kararda çürütülmüş olmasına rağmen ve Kavala hakkında verilen bir beraat kararı ve onun dışında serbest bırakılmasını söyleyen diğer kararlara rağmen komitenin aldığı ara kararlara rağmen 4 yılı aşkın süredir Osman Kavala’nın hala cezaevinde tutuluyor olmasının bir kötü niyet taşıdığını söyledi mahkeme ve dedi ki, 'Avrupa Konseyi sistemi taraf devletlerin sözleşmeye taraf olan ülkelerin tamamen iyi niyeti üzerine kuruludur. Fakat burada Osman Kavala’yı ısrarla cezaevinde tutuluyor olmasının artık bir iyi niyet görmüyoruz ve bütün bu kararlara rağmen hala cezaevinde tutuklu olması bir kötü niyet göstergesidir.'

'KARAR KESİN VE BAĞLAYICI'

Karar bugün itibari ile kesin ve bağlayıcı. Büyük Daire kararı olduğu için ve herhangi bir başvurucu ya da hükümet tarafından yapılabilecek bir itiraza kabil değil. Dolayısı ile kesin ve bağlayıcı olan bu kararın istinaf mahkemesine sunulması ve Osman Kavala için derhal tahliye kararı verilmesi gerekiyor.

Hem sözleşme sisteminde hem Avrupa Konseyi statüsünde ihlal prosedürünün düzenlendiği bir dizi yaptırım ön görülüyor. Oy kullanımının askıya alınması, toplantıya katılımın engellenmesi, temsilci gönderilmesinin engellenmesi gibi en üst yaptırım da konsey üyeliğinin Askıya alınması ve konsey üyeliğinden çıkartılmak. Ama bu aşamaya ne zaman gelinir bunlar hangi sırayla uygulanır buna dair bunda bir belirlilik yok. Dolayısıyla çok uzun vadede bunları yaşayarak göreceğiz."