Avukat Seda Zengin: Mahpusların tek talebi var, tecridin kaldırılması

PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması için cezaevlerinde başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi 100’üncü gününe yaklaşıyor. ÖHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Avukat Seda Zengin, “Taleplerin karşılanmayıp eylemci mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlardan siyasal iktidar sorumlu olacaktır” dedi.

Abone ol

DİYARBAKIR - İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi başlatıldı. 20’nci grubun devraldığı eylem, 100’üncü gününe yaklaştı.

Türkiye cezaevlerinde başlayan eylem sınırdışında da karşılık buldu ve 18 Aralık’ta Federe Kürdistan Bölgesi’ne bağlı Mahmur Kampı’nda kadınların öncülük ettiği açlık grevi eylemi başlatıldı. Mahmur Şehit Aileleri Derneği’nde sürdürülen eylem, 75’inci gününe girdi.

Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve cezaevlerinde süren açlık grevlerine destek amacıyla başlattıkları süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi 58’inci gününde devam ediyor. Kamptaki açlık grevi, Devrimci Gençlik Hareketi (TCŞ-Tevgera Ciwanên Şoreşger), Avrupa’da Kürt Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Kurdistan a Ewropa) ve Navenda Çanda Kürdistan (Kürt Kültür Merkezi) öncülüğünde yürütülüyor. 

Öcalan’a yönelik tecride karşı ilk olarak 12 Eylül 2012’de tüm cezaevlerinde açlık grevi eylemi başlatıldı. 68 gün süren eylem, PKK Lideri Öcalan’ın çağrısıyla sonlandırıldı.

2015 yılında diyalog süreci bitirildi ve bir kez daha Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüşmesi engellendi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamuoyunda kaygıların artması üzerine 50 Kürt siyasetçi, “Öcalan ile görüşme” talebiyle 5 Eylül 2016’da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Örgütü binasında açlık grevi eylemi başlattı. Eylem sonucunda kardeşi Mehmet Öcalan, 11 Eylül 2016’da İmralı Adası’na giderek ağabeyiyle görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonucunda 50 Kürt siyasetçi 8’inci gününde eylemlerini bitirdi.

LEYLA GÜVEN’İN BAŞLATTIĞI AÇLIK GREVİ

Öcalan’la görüşmelerin yeniden kesintiye uğraması üzerine, 8 Kasım 2018’de, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlattı.

Açlık grevi eylemi Güven’in ardından bütün cezaevlerine yayıldı.

HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç da partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında 3 Mart 2019’da açlık grevi eylemine dahil oldu. 

Taleplerin karşılanmaması üzerinde nisan ve mayıs aylarında 30 tutuklu ölüm orucu eylemi başlattı.

Farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan 8 kişi, tecridi protesto ederek yaşamına son verdi.

Eylem 200 gün sürdü. Öcalan’ın avukatları, 8 yıl aradan sonra 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde müvekkilleriyle görüşme sağladı. Öcalan’ın çağrısı üzerine 26 Mayıs’ta açlık grevi ve ölüm orucu sona erdi.

Bu deneyimler, bu hafıza 27 Kasım’da başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevlerinin daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gösterir nitelikte.

Açlık grevi hakkında bilgisine başvurduğumuz ÖHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Avukat Seda Zengin, “Açlık grevcilerinin tek bir talebi vardır, o da tecridin kaldırılması talebidir. Bu talebin yerine getirilme sorumluluğu ise siyasal iktidarındır” dedi.

Zengin ile açlık grevi eylemcilerinin taleplerini ve cezaevi koşullarını konuştuk.

ÖNCELİKLİ TALEP TECRİDİN KALDIRILMASI

Cezaevlerinde başlayan dönüşümlü-süresiz açlık grevi 3’üncü ayını geride bıraktı. Bu süre içinde açlık grevine katılanların durumunu yakından izleme imkânınız oldu mu? Açlık grevindeki mahpuslarla görüşebiliyor musunuz? 

Evet, oldu. Gerek müvekkillerimiz gerekse derneğimize yapılan başvurular dolayısıyla hapishanelere rutin bir şekilde ziyaretler gerçekleştirmekteyiz. Yaptığımız bu ziyaretler çoğunlukla hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine yönelik olmaktadır. Mahpusların yaşadıkları sorunları, yaşanan ihlalleri öğrenip yine mahpusların talepleri ile ve yaptığımız tespitler neticesinde suç duyuruları da yapmaktayız. Şu an itibariyle 27 Kasım’da hapishanelerde başlayan açlık grevi eylemleri 96. gününe girmiş bulunmakta. Hapishanelerde bulunan mahpuslar, 27 Kasım 2020 tarihinde başta İmralı Adası'nda bulunan Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit olmak üzere; tüm hapishanelere ve topluma yayılan tecrit ile bir bütün olarak hak ihlallerine karşı açlık grevine başladıklarını belirtmişlerdir. Mahpusların başlattıkları eylemin öncelikli talebi, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması ancak şunu da unutmamak gerekir ki; özellikle pandemi sürecinden itibaren gerek baskılarla gerekse hukukdışı uygulamalarla Türkiye’de bulunan tüm hapishanelere de bu tecrit hali yansımakta ve bu durum başta aileler olmak üzere tüm toplumu etkilemektedir. Hapishanelerde var olan sorunlar ve yaşanan hak ihlalleri zaten sürekli gündemde. Ancak içinde bulunduğumuz süreçte açlık grevi eylemi ve pandemi beraber düşünülünce kimi sorunlar var ki telafisi güç sıkıntılara yol açabilecek durumdadır. Örneğin; hapishane yemekleri yetersiz olmakla birlikte, çoğunlukla mahpuslar besin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaktadırlar. Hem besin hem diğer ihtiyaçların kantinden ya da dışarıdan temini zaten mümkün olmamakla birlikte kantinden alabilecekleri birtakım ihtiyaçlar da fahiş fiyata kendilerine satılmakta ve bu şekilde manevi olarak sömürünün yanı sıra maddi olarak da mahpuslar sömürülmektedir. Bunun yanı sıra temizlik eşyaları çok kısıtlı olarak verilmekte. Temizlik için tek bir çekpas ile fırçanın verilip, bu fırça ve çekpas ile hem koridor hem de tuvaletlerin temizlenmesi istenilmekte. Bu sebeple tek bir tane temizlik aracının verilmesi yüzünden hijyenik bir ortam da sağlanamamaktadır.

PANDEMİ BASKI İÇİN BAHANE OLDU

Açlık grevinin devam ettiği cezaevlerinde cezaevi idaresinin mahpuslara yönelik tutumunda değişiklik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu?

Tabii ki oldu. Son süreçte birçok hapishanede, hapishane idaresi başta olmak üzere infaz koruma memurlarının da baskıları artmış durumdadır. Her anlamda mahpusların yaşam şartları zorlaştırılmak istenmekte, bunun için de pandemiyi bahane olarak göstermektedirler. Mahpusların kaldığı odalarda aramalar detaylı olarak yapılmakta, aramalar yapılırken odalardaki eşyalar dağıtılmakta, sayımlar ve aramalar esnasında sayıca kalabalık bir şekilde infaz koruma memurları odalara girmektedirler. Yemekler konusunda günden güne sorunlar yaşanmaktadır. Yemeklerin kötü olmasının yanı sıra çok yetersiz ve besin değeri düşük yemekler yapılıp mahpuslara verilmektedir. Haberleşme ve iletişim noktasında yine mahpuslara kısıtlamalar fazlasıyla artmış bulunmaktadır. Kargolarının verilmemesi ya da geç verilmesi, aynı şekilde mektuplarının da gecikmeli gidip gelmesi, telefon ve aile görüşü noktasında çeşitli bahanelerle baskıların yapılması ve provoke etme çabaları vb. sorunlar grevden bu yana daha da fazla artmış durumdadır. Evet, grev öncesinde yaşanan hak ihlalleri mevcuttu ancak grevle birlikte pandemi de bahane edilerek mahpuslar ve aileleri üzerinde baskı kurulmaya çalışılmakta ve sindirilmeleri amaçlanmaktadır. Bu anlamda başvurulan diğer bir yöntem de disiplin cezalarıdır. Bu disiplin cezalarının öncelikli amacı, infazının bitmesine az kalan mahpusların infazlarını yakmak ve tahliyelerine engel olmaktır. Zaten ceza alıp yıllarca hapishanede kalan mahpusa bu uygulama ile aslında ikinci bir kez cezalandırma yapılmaktadır.

AÇLIK GREVİNE GİRENLER HÜCREYE KONULUYOR

Açlık grevindeki mahpusların ihtiyaçları karşılanıyor mu? İhtiyaçların karşılanmadı için girişimleriniz oldu mu?

Şu an hapishanelerde açlık grevinde olan mahpusların ihtiyaçlarının karşılandığını söylemek çok zor. Zaten normal şartlarda da gerek kıyafet gerek defter, kalem, kitap gibi eşyaların temini gerekse de besin konularında birçok sorun yaşarlarken; şu an açlık grevi dolayısıyla hapishanelerdeki uygulamalar ve tutumlar daha da sertleşmiş durumdadır. Görüştüğümüz birçok mahpusun söylediği üzere; açlık grevine giren mahpuslar hemen tek kişilik hücreye alınmakta, çok az miktarda ve yetersiz limon, şeker ve tuz verilmekte ki bazı hapishanelerde bu gıdalar verilmemekte, ayrıca verilen bu gıdalar da gecikmeli olarak verilmektedir. Hak ihlalleri konusunda değindiğimiz üzere; mahpusların da çoğu kez bu anlamda gıda temin etmeleri engellenmekte ya da kantin durumu (fiyatların pahalılığı, kantinde bulunmaması, yetersiz bulunması, gıdaların geç gönderilmesi, geç getirilmesi gibi) sebebiyle bu gıdaların temini zorlaşmaktadır. Şu aşamada zaten pandemi süreci hali mevcutken, açlık grevi eylemine giren mahpusların gıda temininin zor olması, ayrıca hijyen kurallarına dikkat edilmemesi mahpusların sağlıklarını olumsuz etkileyecektir. Bizler dışarıda alabildiğimiz tüm tedbirleri alıp olabildiğince dikkat etmeye çalışmamıza rağmen salgın dolayısıyla risk altındayken; hapishanelerde bulunan mahpusların öylesi koşullarda yaşamaya zorlanmaları, hukukdışı uygulamalarla baskı altında tutulmaları, özellikle tecrit hali mahpusların ciddi anlamda risk altında olmalarına sebep olmakta ve yaşamlarını tehlikeye düşürmektedir. Bu anlamda bizler hem mahpusların ihtiyaçlarının karşılanması hem de yaşanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılması; dolayısıyla gerek hapishane idaresiyle gerekse savcılarla görüşmeler almakta, bazı durumlarda da hukuksal yollara başvurmaktayız.

‘ADALET BAKANLIĞI HAREKETE GEÇMELİDİR’

Açlık grevinin bitmesi için mahpuslarla, siyasi partilerle ve ailelerle görüşmeleriniz oldu mu?

Tabii ki öncelikle şunu söylemek gerekir ki, kişilerin sağlığını hem fiziken hem ruhen etkileyen, yaşamlarında hem bugününe zarar veren hem de gelecekte olumsuz etkiler bırakan her türlü duruma karşıyız. Açlık grevleri de ne yazık ki böylesi olumsuz sonuçlara sebebiyet verebilecek bir eylem. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; eylemin bitmesi noktasında mahpusların tek şartı taleplerinin karşılanması. Taleplerinin karşılanmasıyla ancak grevi sonlandıracaklarını belirtmektedirler. Bu kapsamda gerek mahpuslarla yaptığımız görüşmelerde gerekse ailelerle yapılan görüşmelerde grevin sonlanması için taleplerin karşılanması gerektiğini, aksi halde eyleme devam edeceklerini belirtmektedirler. Bizler, hukukçular, insan hakları savunucuları olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Bugün itibariyle açlık grevcilerinin tek bir talebi vardır, o da tecridin kaldırılması talebidir. Bu talebin yerine getirilme sorumluluğu ise yine siyasal iktidarındır. Taleplerin karşılanmayıp, hapishanelerde devam eden süresiz-dönüşümlü açlık grevleriyle ilgili olarak, eylemci mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlardan da yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle öncelikle Adalet Bakanlığı'nın ve ilgili kurumların bir an önce harekete geçmesi gerekmektedir.

Daha evvel de defalarca belirttiğimiz üzere, mahpusların talepleri hukukidir ve açlık grevi eylemi konusunda yetkililerin, ciddi sağlık sorunları yaşanmadan gerekli tedbirleri alması ve mahpusların taleplerini değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna, temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu anlamda bir an önce Adalet Bakanlığını, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını harekete geçmeye davet ediyoruz.