İnsanların kaderini kestirebilmek için, avuç içlerine bakan falcılar gibi, kentlerin de nasıl olduğunu anlayabilmek için meydanlarına ya da simgesel yapılarına bakmak yeterli. Hatta burada falcı gibi, ayrıntıların gizemini de pek okumak gerekmiyor. Simgesel anıtın üstünü kazıyın, bir ağaç gövdesini enine keser gibi, mesela onu ayakta tutan bir sütununu, bütün yaşanılmış zamanı seçebilirsiniz. Eski Roma'yı, Hıristiyanlığı, İstanbul fethini, caminin müzeye dönüştürülmesini, yani ince ve özenli fırça darbeleriyle kurtarılmış olan ve kalın, vulgar, hoyrat, umarsız ve belki keyifle yeniden yapılacak badana, size her şeyi anlatacak.
Sadece o binanın başına gelmişi olanı da değil. Bir sürü adıyla bütün İstanbul’u anlatıyor, bu kenti, ülkeyi anlatıyor. Bu yüzden mesela ‘Sultangazi’ gibi bir semti olan bir kentin, ana meydanında 1500 yıl önce yapılmış, bir ‘gayrımüslim’ eserinin durması mümkün olabilir miydi?
Sahiden yakışmıyordu, ne o öyle?
‘Birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz bu günlerde’, 567 yıl önce kazandığımız bir zafere ihtiyacımız olduğu da apaçıktı. Sağ olsun muhalefet, iktidarı itekledi de hep beraber, kente zaten uzun zamandır hiç yakışmayan, bir dünya mirasını, badanaya açtık.
Kent başka birilerinin eline geçtiğinde, kentin simgesel alanları da onların eline geçer. Bu yüzden yapılan sadece şu anki iktidara özgü bir şey de değil. Burada ironi yapmıyorum. Anadolu’da Hıristiyanlara ait bir çok eser, eski Roma ve daha önceki Anadolu uygarlıklarının, pagan tapınakların sütun ve sütun başları o ustaların kesiği, güzel yontulmuş kayalarıyla inşa edilmiştir. Bunu 21. yüzyılda yapınca biraz garip durabilir ama herkes kendinden bekleneni yapmıştır, çok şükür…
Herkesin yüzyılı kendinedir ve siz, kendinizi 21. yüzyılda zannetmiyorsunuzdur herhalde?
Bazen çok naifsiniz…
Kentin simgesel alanları, o kent kiminse ona benziyor. Bu yüzden İspanya devrimi sırasında, anarşist işçiler, anarko-sendikalistler, Barcelona kentinin simgelerinden, Gauidi’nin ünlü binalarından birini, herkes için aşevine çevirdi. Bu binadan herkes yararlanıyordu artık. Kimse aç kalmıyordu.
Ve Barcelona’da işçi komünlerinin ürettiği biralar, kentin her yerinde ücretsiz olarak halka dağıtılıyordu.
Yani nasıl bir kentin varsa, öyle bir simgesel yapın var.
‘Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet abi… Bir mendil niye kanar Ahmet abi…'