Ayasofya'nın camiye dönüşmesinin önü açıldı
Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti.
DUVAR - Danıştay 10’uncu Dairesi, Ayasofya’yı müze yapan 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek, Ayasofya’nın ibatede açılması önündeki engeli kaldırdı. Karara Danştay savcısından bir itiraz gelmezse, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararı ile Ayasofya camii olarak ibadete açılacak. Karar uyarınca idarenin 30 gün içerisinde Ayasofya'nın müze öncesindeki durumuna getirerek, tamamının camii olacak şekle dönüştürmesi gerekiyor.
'TAPU BELGESİNDE CAMİ VASFI İLE TESCİLLİ'
İptale ilişkin kararının gerekçesinde, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde bulunduğu, cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi.
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneğinin açtığı davada, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının iptaline oy birliğiyle karar veren Danıştay 10. Dairesinin gerekçesi açıklandı. Daire'nin 19 sayfalık gerekçesinde, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, ilgili mevzuat, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kapsamında değerlendirildiği belirtildi.
Gerekçede, Ayasofya'nın, statüsü muhafaza edilerek, hukuk düzeninde güvence altına alınan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğu kaydedildi.
Ayasofya'nın, vakfedenin iradesi gereği, sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğuna dikkati çekilen gerekçede, şu ifadeler yer aldı: "Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek tüzel kişiler kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayacı olduğu kuşkusuzdur.
Türk hukuk sisteminde kadimden beri korunarak yaşatılan Vakfa ait taşınmaz ve hakların vakfiyesi doğrultusunda istifadesine bırakıldığı toplum tarafından kullanılmasına engel olunamayacağı, vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır."
'DÜNYA KÜLTÜREL MİRASI SÖZLEŞMESİ'NE AYKIRI DEĞİL'
Gerekçede, Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilen Ayasofya'nın kullanım şeklinin iç hukuka göre belirlenmesinin önünde engel teşkil eden herhangi bir kuralın Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme'de yer almadığı belirtildi.
Danıştay 10. Dairesinin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde güvence altına alınan haklar arasında "vakıf kurma hakkı"nın açıkça yer almadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de sözleşmenin 11. maddesinde sadece birlik kurma hakkından bahsedilmesi rağmen bu maddeyi vakıf kurma hakkını da kapsayacak şekilde yorumladığı vurgulandı.
AİHM'in bazı vakıfların yaptığı bireysel başvuruda sözleşmenin ilgili hükümleri uyarınca mülkiyetin korunması hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları incelediği aktarılan gerekçede, AİHM'in Osmanlı döneminde kurulanlar dahil olmak üzere vakıfların korunan statülerinin bir sonucu olarak sahip oldukları taşınmaz ve hakların mülkiyet hakkı kapsamında korunmasını garanti altına aldığı ifade edildi.
Gerekçede, mülkiyet hakkının maliki olunan varlığı kullanma, değerlendirme ve yararlanma yetkilerini içerdiği açık olduğundan, vakfedenin vakfettiği mal ve haklarla ilgili iradesinin korunması, vakıf varlığının kullanılmasında bu iradeye uygun davranılması gerektiği kaydedildi.
Vakfedenin iradesine aykırı olarak vakıf taşınmazının vasfının değiştirilmesi ya da vakfedenin iradesi hilafına başka bir amaca hizmet edecek şekilde kullanılmasının AİHM içtihatlarıyla da bağdaşmadığına işaret edildi.
'BAŞKA AMACA ÖZGÜLENMESİ HUKUKA AYKIRI'
Gerekçede, bu malların, hiçbir kişinin özel mülkiyetinde olmayıp kamunun kullanımına ve istifadesine tahsis edildiği, hayrat taşınmazların, istisnalar dışında vakfın belirlediği kullanım şekli dışında bir kullanım amacına tahsis edilemeyeceği ifade edildi.
Belirtilen istisna hükümlere göre de hayrat taşınmazların, mümkün mertebe gayece aynı diğer hayrata tahsis edilmek zorunda olduğu kaydedilen gerekçede, "Vakıf hayrat taşınmazların temel özelliği, bunların amaç dışı kullanımlara karşı üçüncü kişiler yanında, bizzat Devlete karşı da korunmuş olmasıdır. Bu vakıfların Devletin koruması altında olması, Devletin istediği zaman ve istediği şekilde vakıf malları üzerinde tasarrufta bulunması anlamına gelmez. Devlet, sadece amacı doğrultusunda kullanılmasını teminen, vakıf mallarının kendisine emanet edildiği varlık konumundadır. Düzenleyici işlemlerle vakıf hayrat taşınmazların, başka bir amaca özgülenmesi mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Eski vakıf statüsü açıkça korunmuş olmasına rağmen, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı incelendiğinde, tapu kaydına göre mazbut bir vakıf olan Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfına, günümüzde Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'na ait ve vakfiyesi gereğince cami olarak kullanılması gereken hayrat taşınmaz niteliğindeki Ayasofya Camisi'nin müzeye dönüştürüldüğü belirtilen gerekçede, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, "Vakıf senedi hangi tarihte düzenlenmişse o tarihteki mevzuatın uygulanacağını" hükme bağlayan 864 sayılı Kanun'un 1. maddesine açıkça aykırı olduğu bildirildi.
NE OLMUŞTU?
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya için ilk olarak 2005'te Danıştay'a dava açmıştı. Dernek, Ayasofya'nın İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in şahsi mülkü olduğunu belirterek 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.
Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2005'te söz konusu Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini reddetmişti. Daire 2008'de ise Ayasofya Camisi'nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek, davayı reddetmişti.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onamıştı. Dernek, 2016'da tekrar Danıştay'a dava açmıştı.
Derneğin, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında ise 2018'de karar verilmişti. Yüksek Mahkeme, Ayasofya'nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, 'incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik' nedeniyle kabul edilemez bulmuştu. Bu kararla Danıştay başvurucu derneğin talebini uygun bulmuş oldu. (HABER MERKEZİ)