Aydın Sezer: Montrö’ye yorum farkı çıkaracak bir uygulama, savaş sebebi sayılır
Dış politika analisti Aydın Sezer Montrö Boğazlar Sözleşmesi için "Rusya’nın nasıl yorumladığı da önemli. Rusya, Montrö ile ilgili olabilecek sakat uygulamaları, 'savaş nedeni' de sayabilir" dedi.
ANKARA - Rusya analisti Aydın Sezer, Büyük Fotoğraf’ın 1 Mart tarihli yayınında, son dönemde Rusya’nın Ukrayna işgalinin ardından yaşananları bölgesel ve Türkiye özelinde mercek altına aldı.
Rusya'nın Donbass cumhuriyetlerini tanımasından sonra, bir haftada yaşanan çok hızlı ve öngörülemeyen gelişmelere değinen Sezer, “Tanımayı öngörmüştüm ama o gün olacağını öngörmemiştim. Donbass’taki anayasal sınırlara yönelik mutlaka bir operasyon yapacağını, buranın işgal edilerek burada Rusya’nın tanıdığı cumhuriyetlere verileceğini, sonraki süreçte de belki Kırım senaryosu kapsamında bu cumhuriyetlerin referandumla Rusya’ya katılımına yönelik beklentilerim vardı,” diyor ve ekliyor:
“Fakat bunu aşan boyuttaki müdahaleler -Kiev’in kuşatılmasından, askeri tesislerin bombalanmasına, hatta etnik Rusların yaşadığı Odessa, Harkiv gibi şehirlere özel saldırılar düzenlenmesine dek- çok fazla beklenmiyordu. Putin’in bu kadar ileri gideceğini hiç öngörmemiştim.”
BATI’NIN AMBARGOLARI
Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında Moskova yönetimine yönelik olarak Batılı ülkeler de koordineli bir şekilde ekonomik, ticari ve finansal ambargolar uyguladılar. Son olarak ABD Hazine Bakanlığı, Rusya Merkez Bankası ile işlem yapılmasına yasak getirdi ve Rusya Merkez Bankası ve Varlık Fonu'nun dolar rezervlerine erişimini kesti.
Hatta, Sezer’in de sözünü ettiği üzere, güçlü bir Rus lobisine sahip olan ve Ukrayna gibi kriz bölgelerine silah göndermeme politikası yürüten ve bu konuda Estonya gibi üçüncü ülkeleri de silah sevkiyatı konusunda uyaran Almanya, bir gecede 100 milyar euroluk ek savunma bütçesi açıklayan bir konuma geldi.
Alman hükümeti, ayrıca, ordu envanterinden 1000 adet tank savar ile 500 adet Stinger tipi hava savunma füzesinin Ukrayna’ya gönderileceğini açıkladı. Almanya yıllardır NATO’nun savunma bütçesinin artırılması çağrılarına karşı çıkmıştı.
Buna karşılık, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov yaptığı açıklamada “Batı ülkelerinin yaptırımlarına cevaplar, uygunluk ve çıkarlarımızın göz önünde bulundurulmasıyla oluşturulacak” yanıtını verdi.
Sezer, “Bu tavır değişikliğinin bedeli şu şekilde olacak: Alman silahları neo-Nazi bayraklarıyla Rusların karşısına çıktığında, Almanya’nın korkulu rüyası olan neo-Nazizim görüntüleri Alman halkını rahatsız edecek. Ukrayna’da bir neo-Nazi ordusu olduğunu bilmeyen, kabul etmeyenler belki bundan rahatsız olmayacak” diyor.
Sezer, Batı ambargolarının ekonomik boyutuna da değinerek, Avrupa’ya ulaşan doğal gaz fiyatlarının artabileceğine dikkat çekiyor:
“Ancak mesele Putin’in diz çöktürülmesi değil. Mesele, yüz binlerce mültecinin can pahasına çıktıkları yolculuk, savaşta sivil kayıpların yaşanacak olması... Batı’nın bu tavırlarıyla ne kadar iki yüzlü ve çifte standartlı bir 'medeniyete' sahip olduğunu gördük. Siz madem Rusya’yı ekonomik ambargolarla çökertme yolunu seçtiniz, o halde silah göndererek savaşın daha derinleşmesini, sivil ölümlerin artmasını mı istiyorsunuz? O halde Rusya’ya neden savaş ilan etmiyorsunuz? NATO’nun 5. maddesi hikâye. İngiltere savaş ilan edebilir. Madem ki BM Şartı’na göre gayri-hukuksuz bir işgal harekâtı söz konusu ve bu işgal kabul edilemez, Libya’yı bombalarken kimin peşindeydiniz? 10 yıldan beri Suriye’de insanlar ne çekiyor farkında mısınız? Afganistan’da terk ettiğiniz insanların haykırışını duymuyor musunuz? Derhal savaş açın, Ukrayna halkının sırtından medeniyetçilik ve insan hakları oyunları oynamayın. İnsanları ilkel-medeni insanlar diye ayırmayın. Putin ekonomik adımlarla bugünden yarına çöktürülemez.”
NÜKLEER ALARM SEVİYESİ
Öte yandan, Rusya birkaç gündür “nükleer alarm” verirken, Batı’da birçok kesim bu tehdidi oldukça provokatif buldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ordusunun stratejik nükleer gücünü "alarm seviyesine" geçirdiğini açıklaması üzerine, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise, bunun tehlikeli bir söylem ve sorumsuz bir davranış olduğunu söyledi.
Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, stratejik güçler, “Rusya’ya ve müttefiklerine karşı saldırganlığı caydırmak ve bir savaş esnasında nükleer silah kullanımı dahil olmak üzere saldırganı yenmek için kuruldu.”
Bununla birlikte, Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, Putin'in nükleer silahlar ve hipersonik füzeleri de kapsayan "caydırıcı güçlerini" özel savaş görevi durumuna geçirmesinin üzerine ABD'nin nükleer alarm seviyesini değiştirmediğini, “bunun için bir neden olmadığını” bildirdi.
Sezer, “Putin’in nükleer silahlar konusunu gündeme getirmesi konusunda Putin bu kadarını yapmaz diyorlar, ona kredi veriyorlar. Siz köşeye sıkıştığınız, tüm dünyanın, Avrupa’nın size karşı böylesine harekete geçtiği, Almanya ve İsveç’i bile nötr konumundan çıkarttığı bir ortamda neden yapmayasınız? Yapsın anlamında da söylemiyorum. Bugün Ukrayna’da sığınakta ölen bir çocuğun acısını içinde yaşayan biriyim. Demek istediğim şu: Ukrayna’da sokak veya gerilla savaşıyla Putin’i diz çöktüremezsiniz. Bu sorumsuzca bir davranış olur. Neden Minsk anlaşmasına tamam diyen Zelenskiy'i son dakika yolundan çevirdiniz? Burada iki yüzlü bir tutum var,” diyor.
AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ
Tamamen Rus sermayeli olmakla birlikte bir anonim şirket olan ve Mersin’de inşaatı süren Akkuyu nükleer santrali konusu da son günlerde medyanın gündeminde yerini almış durumda.
“Ruslar yüzde 49 hisseyi politik risklerden kaçınmak için Türklerin üstlenmesini istiyorlardı. Türkiye bunu yıllardır üstlenmedi. Batı’nın uyguladığı ambargo, Rus firmalarının yürütmekte olduğu inşaatı, eğer Batıdan getirilecek ekipman varsa etkileyebilir. Ama asıl sorun, Rusya’nın ambargo nedeniyle yaşayabileceği olası bir iktisadi kriz durumunda Türkiye’den 3 milyar dolar eşdeğerindeki yüzde 49’luk hisseyi almasını istemesi, aksi taktirde inşaatın 2023 yılına yetişmemesidir. Bu da sanayinin tüm enerji arz güvenliği planlarını etkiler,” diyor Sezer.
SOSYALİZM-KAPİTALİZM ÇELİŞKİSİ Mİ?
Konunun bir sosyalizm-kapitalizm çelişkisi olarak sunulmasını da eleştiren Sezer, “Rusya zaten kapitalist sistemde bir ülke. Buna kapitalizm arasındaki iç çelişkilerin zirveye çıktığı bir nokta olarak bakmak gerekir. Putin sosyalist birisi değil, Rusya da sosyalizmin kalesi değil. Rusya’dan dövizler kaçarken, kol kanat gerdiğiniz ama şimdi ambargo uygulamaya çalıştığınız oligarklara son on senedir hangi sebeplerle ülkenizde kucak açtınız, paralarını akladınız, vatandaşlık verdiniz?” diye soruyor.
Putin’in bir Saddam, Rusya’nın da bir Irak, Libya veya Suriye olmadığına dikkat çeken Sezer, Putin’in önlenmesi için Ukrayna’ya Minsk anlaşmasını uygulatma konusunda baskı yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
“Bu anlaşma, Almanya’nın formülüydü ve bu anlaşmayı imzalatmış olsaydı silah endüstrisine bu kadar bütçe ayırmasına, Ukrayna halkının sırtından Rus oligarşisine savaş açılmasına gerek kalmayacaktı,” diye ekliyor.
TÜRKİYE’YE YANSIMALARI VE MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ
Uzmanların üzerinde uzlaştığı bir diğer nokta ise, bu krizin Türkiye’ye yansımalarının da kaçınılmaz olacağı. Sezer’e göre, Moskova’ya yatırımları olan Türk iş çevreleri, turizm, fındık ve narenciye ihracatı ilk aşamada etkilenecek.
“Türkiye’nin derhal Rusya’ya karşı hava sahasını kapatıp, Batı ittifakının yanında yer alması, hatta dahası Boğazları tamamen Rus gemilerine kapatıp Batı’nın savaş gemilerine açması gerekiyor,” diyor Sezer.
Öte yandan, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin uygulanması konusunda halen resmî açıklamalara karşı spekülasyonlar yoğun şekilde yapılıyor. Burada da açmazlar iki noktada düğümleniyor: Türkiye Rusya'nın dünyaya açılan bir kapısı olur mu? Ya da Rusya'yı karşımıza almamızın maliyeti olur mu?
Sezer’e göre, Türkiye’de hükümet Montrö’yü keşfetti, ama yanlış keşfetti:
“Montrö, Rusya’nın ve sonradan Ukrayna’nın da taraf olduğu milletlerarası bir konvansiyon. Rusya zaten bu maddeleri imzalamış ve onaylamış. Aynı anlaşmaya atıfta bulunulacağı için bizim nasıl yorumladığımız kadar Rusya’nın da nasıl yorumladığı önemli. Rusya, Montrö ile ilgili olabilecek sakat uygulamaları, 'savaş nedeni”'de sayabilir. Montrö’den savaş gemileri geçmesi konusunda uyarıda bulunmanıza gerek yok, anlaşma zaten belli. Bugün için sekiz gün önceden bildirimde bulunan bir Rus savaş gemisi bal gibi de buradan geçer. Türkiye’nin Montrö ile ilgili tasarrufuna, ancak Türkiye savaşa taraf olursa Rusya karşı çıkar. O durumda Türkiye Montrö ile ilgili her şeyi yapabilir. Bunun dışındaki tüm şartlarda Rusya’nın hassasiyeti, Türkiye’nin Boğazları üçüncü ülke gemilerine kapatmasına odaklanıyor. Montrö, özünde kıyıdaş devletlerin güvenliğini sağlayan bir sözleşmedir. Montrö’de üç tane ayrı rejim var: yakın savaş tehdidi, barış ve savaş konumu. Montrö’ye yorum farkı çıkaracak bir uygulama, savaş sebebi sayılır. Konu bu kadar net.”
ARABULUCULUK ÇABALARI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın pazartesi günü kabine toplantısı ardından, "Montrö Sözleşmesi'nin verdiği yetkiyi, krizin tırmanmasının önüne geçecek şekilde kullanma kararındayız. Ne Ukrayna’dan ne Rusya’dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz” açıklamaları ışığında Türkiye’nin arabuluculuk çabaları yeniden gündeme geldi.
Erdoğan, yaptığı açıklamada, “Bu süreçte barış ve istikrarın temini için diplomatik girişimlerimizi sürdürdük, sürdürüyoruz,” dedi.
Buna karşılık, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, "Bütün ülkeleri boğazlardan savaş gemisi geçirmemesi konusunda uyardık" diyerek bugüne kadar Boğazlar’dan herhangi bir geçiş ve geçiş talebi olmadığını kaydetti.
Türkiye’nin halen devam ettirdiği arabuluculuk önerileri konusunda, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi müdürü Andrey Kortunov’un Arab News’a yaptığı açıklamasına değinen Sezer, Rusya’nın müzakere masasına Türkiye’nin dahil olmasına yanaşmadığının, zira masada iki Zelenskiy görmek istemediğinin altını çiziyor.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ne Ukrayna’dan ne Rusya’dan vazgeçeriz” şeklinde yineleyen açıklamalarını önemsediğini ve doğru bulduğunu belirten Sezer, dolduruşlara gelinmemesi ve tarafsızlık politikasının sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Bizim derhal ya Batı yanında yer alıp Rusya’ya ambargo uygulamamız, ya da derhal Putin’i ikna edip 'arkadaş biz komşuyuz, ben gerçekten tarafsızım, sizi nasıl ikna edebilirim' diye sormamız gerekiyor. Bu durumda bize iletilecek ilk talep de Ukrayna’ya İHA-SİHA satışının durdurulması olacak kuşkusuz. Bu bir tercih meselesi,” diyen Sezer, Türkiye’nin Batı’ya yanaşmasının salt Montrö’nün uygulanmasıyla mümkün olamadığına dikkat çekiyor.
“Bunun için örneğin Rus yapımı S-400’lerden vazgeçtiğinizi açıklamanız veya Akkuyu nükleer santralini millileştirmeniz gerekiyor. Net bir perspektif ve bakış sergileyemiyoruz,” diye ekliyor Sezer.