Yeni mimari, artık doğanın içine, doğanın üstüne inşa etmekten değil – ki bu bir yer kapmadır-, doğayı inşa etmekten söz ediyor. Doğanın hareketli güzelliği ve estetik işleyişi içinde, insan tasarımının doğaya fiziki ve estetik uyumunu yakalamak, yeni mimarinin temel hedefi oldu.
İklim krizi ve endüstrinin doğadaki şuursuz ve acımasız tahribatı, hızla daha fazla insanın ekoloji politikaları konusunda bilinçlenmesine, doğaya ve yaşama mümkün mertebe en az zararı verecek üretim önerileri ve projelerinin kamuoyunda yoğun biçimde tartışılmasına yol açıyor.
İnşaat sanayii, dünyanın bütün ülkelerinde farklı seviyelerde olsa da, doğa düşmanlığını hâlâ sürdürüyor ve canlıların ortak zenginliği, dahası ta kendisi olan doğayı kapitalistlerin sermayelerini maksimize edecek bir sömürünün zemini ve kaynağı olarak görmeye devam ediyor.
İnşaatçıların tahribatına dur diyen sesler ve en aza indirgeyecek öneriler ise bu sektörün en yakınında iş gören ama sanata da yakın duran mimariden geliyor.
Onbinlerce yıl önce insanlık barınma sorununu, doğanın içinde doğayı inşa ederek, doğa inşa ederek çözüyordu. Doğayı inşa etmek ya da doğa inşa etmek derken, doğaya doğal malzemeler eklemek, işlenmiş malzemeyi en az seviyede tutmak, doğada, doğaya doğanın yerine geçme amacı olmadan doğa eklemeyi kast ediyorum.
Doğaya fiziksel ve estetik uyumu azami seviyede olacak yapılaşma projeleri üreten ekolojist mimarlık büroları artık inşaat dilinin değişmesi gerektiğinin bilincine varmış olmalı.
Yeni mimari, artık doğanın içine, doğanın üstüne inşa etmekten değil – ki bu bir yer kapmadır-, doğayı inşa etmekten söz ediyor.
Doğanın hareketli güzelliği ve estetik işleyişi içinde, insan tasarımının doğaya fiziki ve estetik uyumunu yakalamak, yeni mimarinin temel hedefi oldu.
Khlebnikov ve bir edebiyat anekdotu
28 Haziran 2022, Rus fütürist şair Velimir Khlebnikov’un yüzüncü ölüm yıldönümüydü. Khlebnikov, en sevdiğim şairlerden olmanın yanı sıra, benim yazı hayatımın başlangıcında önemli bir yer tutar. Şöyle ki, 1987 yılında, Bolu, Gerede cezaevinde uzunca bir süre Khlebnikov’un şiirlerini Rusça’dan değil ama Almanca’dan Türkçe’ye çevirmekle uğraşmış, bir de onun hayatına ve şiirine dair bir derleme yapmıştım.
Sonrası da 2016’ya kadar uzanan bir anekdota dönüştü bu uğraşımın.
1987’de Metris’ten Gerede’ye geldiğimde siyasi koğuşta benden önce oraya gelmiş ve geleceğin en önemli edebiyat editörlerinden biri olacak olan Selahattin Özpalabıyıklar da vardı. Hemen arkadaş olduk. Koğuştaki kıdeminden olsa gerek o, küçük bir yazı masasına sahipti ranzasının dibinde. Khlebnikov çevirmek için uygun ortamdaydım. Ben Khlebnikov’un dizelerini Türkçeleştirip ranzamdan aşağı doğru yüksek sesle okuyordum, Selahattin de el yazısıyla kağıda geçiriyordu. Sonra voltada bazen saatlerce çevirdiğim şiirleri konuşuyor, Türkçe’de olmayan ama Khlebnikov'un şiirlerindeki müzikalite, ritim ve göndermelere cuk oturan yeni kelimeler de üretiyorduk. Selahattin, el yazısı ile 41 adet A4 formatında sayfa tutan çevirilerimi önerileriyle zenginleştirmiştir. Bu 41 sayfayı imzaladıktan sonra bir zarfa koyup Murat Belge’ye gönderilmesi talebimle cezaevi idaresine verdim.
29 sene sonra 2016 yılında Murat Belge beni aradı. Bu çevirilerimi kitaplığında bulduğunu ve yapmakta olduğu Nazım Hikmet hakkındaki bir araştırmada yararlanacağını söyledi.
Ve Birikim dergisinin 330’uncu (Ekim 2016) sayısında Murat Belge – Ahmet Tulgar imzalı Rus Fütürizmi: Maleviç ve Khlebnikov başlıklı bir dosya yayımlandı.
Büyük şair Khlebnikov’u edebiyat dostluğunun bir örneği olan bu anekdot ile anmak istedim.
Survivor deyip geçme…
Sadece Survivor deyip değil, kitle kültürü de deyip geçmeyin. Kitle kültürü de, popüler kültür gibi önemli sosyolojik ve politik göstergelerin kaynağıdır.
TV8’de yayımlanan Survivor adlı yarışmada, yarışmacılar zor yaşam şartlarında sportif oyun performansları üzerinden puan alır ve yarışmada elenmemelerini sağlayan dokunulmazlıklar elde ederken, bir yandan da izleyicilerin gönderdiği sms’lerle eleme potasından kurtuluyorlar. Yarışmada sonucu her bir yarışmacının kişisel performansı ile izleyicilerin müdahalesi hangi oranlarda belirliyor ölçmek zor. Survivor’un 2022 şampiyonu geçen Perşembe akşamı belli oldu. Ve kadın yarışmacılardan Nisa, şampiyon oldu. Oysa sportif performansı çok daha yüksek birçok başka yarışmacı vardı bu sene yarışmada. Ama izleyicilerin, her bir yarışmacının oyun dışındaki hayatlarını ve birbirleriyle ilişkilerini izledikleri ve değerlendirdikleri anlaşılıyor. Buna Survivor terminolojisinde, yarışmacıların Dominik Cumhuriyeti’nde bir adada kalıyor olmasına istinaden ada hayatı deniyor.
Bu yılki finalde Nisa ile yarışmanın en yüksek sportif performanslı oyuncularından milli boksör Adem Kılıçcı yarıştı.
Nisa’nın taraftarları görece genç, kadın izleyicilerken, Adem daha yaşlı ve erkek izleyiciler tarafından destekleniyordu.
Nisa’nın Çekya yurttaşı olması, iyi Türkçe konuşamaması, annesinin Çek olması yarışma boyunca diğer yarışmacıların taraftarlarınca milliyetçi bir söylemle sosyal medyada gündeme getirilirken, Nisa’nın taraftarları da rakip yarışmacılara başka kulplar takıyordu.
Yarışmanın izlenme oranı, ne kadar büyük ve farklı kesimlerden bir insan topluluğunun bu sosyolojik göstergeli olayda sample - örneklem oluşturduğunu gösteriyor.
Yarışmada ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri bence, sportif performansın genç kuşaklar için toplumun daha yaşlı kesimindeki kadar önemli olmadığını gösteriyor.
Gençler hayranlık değil sempati duymak istiyorlar izlence kahramanlarına.
Ve politik ya da hiyerarşik değil sivil, denk bir sempati ilişkisi oluyor bu.
Bir beyaz yakalı firma yöneticisi dostum, büyük şirketlerin bunun farkında olduğunu ve artık ürünün reklamını değil, tüketiciye sempatik ve iyicil görünecek doğa dostu sosyal kampanyalarının reklamını yapmaya ağırlık verdiğini söyledi geçenlerde.
Siyasetçiler, Survivor izliyor mudur acaba?
Haftanın şarkısı
Bu haftanın şarkısı Almanya’nın en önemli sol protest şarkıcılarından biri olan Hannes Wader’den, Noch Hier…