1960’lı yıllarda tanınmış bestecimiz Timur Selçuk’un “Ayrılanlar için” isimli bir parçası vardı. 1964 yılında 45’lik bir plak olarak piyasaya çıkan bu şarkı, o dönemin gençliği arasında çok tutulmuştu.
Bu hafta sonu aşkla ilgili yazımızı da, ayrılanlar için yazmayı düşündük. Aşk, sevgi gibi kavramların kavuşmak, birlikte olmak gibi yaşantılarının yanı sıra ayrılmayı da içeren konuları vardır. Değerli şairimiz Attila İlhan’ın da dediği gibi “ayrılık da sevdaya dahil”…
İşin başından başlayacak olursak; öncelikle ilişkiyi tanımlamamız gerekiyor. Kadın ve erkek arasındaki bir ilişki, iki ayrı kişilik yapısına sahip bireylerin belli ortak değerler ve anlayış çerçevesinde oluşturduğu bir birlikteliği ifade eder.
Duygusal, zihinsel ve cinsel bir etkileşimin ağırlık kazandığı böyle bir ilişki, süreç içinde gelişir, değişime uğrar ya da belli bir zaman dilimi içinde sorunların yaşandığı bir sürece evrilebilir.
İLİŞKİDE UYUM
İki cins arasındaki uyumda, ortak değerlerin fazlalığı, zaman ve mekan anlamındaki paylaşımların çokluğu, ilişkinin olumlu bir süreçte ilerlemesini sağlar. Kuşkusuz ilişkiyi gelişim süreci içinde taze tutmak, yenileştirici öğelere başvurmak, yeniden uyumlu bir üretimi gerçekleştirmek, devamı açısından önem kazanır. Alışkanlıklar ve ortak değerlerin yakınlığı, paylaşımların çokluğu, ilişkinin olumlu yöndeki ömrünü uzatır.
Zaman içerisinde hem bireyler, hem de ilişki, belirli bir değişime uğrayabilir. Kadın ve erkeğin bu gelişim sürecinde paralel olarak değişimi ve mümkün olduğu kadar aynı istikametteki gelişimi sorunları azaltır.
İlişkide beklenti ve ihtiyaçları net bir biçimde ortaya koymak, aksayan tarafları sağlıklı bir biçimde analiz edebilmek ve çözümü yönünde ilerleyebilmek, ilişkideki dengenin yeniden oluşturulmasına katkı sağlayabilir.
UYUMSUZLUK BAŞLARSA
Ancak süreç, kişilerin farklı yönlere doğru gitmesine sebebiyet verirse ya da zaman içinde kişilik yapılarından kaynaklanan uyumsuzluk ortaya çıkarsa ilişkinin giderek yıpranması gündeme gelebilir. Böyle bir durumda kadın ve erkek, bunun farkına varıp doğru bir teşhis yapabilirse ilişkiden kaynaklanan sorunların çözümünde sağlıklı bir yol alınabilir.
Ya da kişilik yapılarındaki farklılığın daha netleşmesi, beklenti ve ihtiyaçların giderek birbirinden farklılaşması, farklı dinamiklere sahip iki bireyin bu özelliklerinin daha belirgin hale gelmesi, ilişkide ciddi sorunlara yol açabilir.
Kimi zaman doğrudan ilişki sürecinden kaynaklanmayıp iki bireyin farklı düzeylerde gelişmesi, farklı beklenti ve ihtiyaçlara sahip olması da, ilişkide sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Daha değişik bir ifadeyle başlangıçta birbirini yeterince tanımadan aynı yolda yürüdüklerini sanan iki birey, süreç içinde faklı yol anlayışlarına sahip olduklarını fark edebilirler. İki farklı yol anlayışına sahip bireylerin tekrar ortak bir yol anlayışında buluşması giderek zorlaşabilir.
YABANCILAŞMA
Bu durumda iki bireyden birisi, ille de diğerinin yolunda yürümeğe zorlanırsa ya da kendini o şekilde davranmaya ikna ederse zaman içinde bu kişinin sahip olduğu değerlere yabancılaşması söz konusu olabilir.
Bu kişi, ilişkiden beklenti ve ihtiyaçlarının gerçekleşmemesi durumunda mutsuz bir duygulanım içine girebilir. İlişkideki sorunların çözümlenememesi, olumsuzlukların yarattığı süreçten çıkılamaması, kişinin kendisini duygusal anlamda kötü hissetmesine yol açabilir.
Bir ilişki, kişi açısından artık sürdürülemeyecek bir aşamaya gelmiş olmasına rağmen mevcut durumu korumak, alışkanlıkları sürdürmek, karşılıklı ya da birinin sağladığı yararlardan yoksun kalmamak adına kişinin kendi beklenti ve ihtiyaçlarından vazgeçmesine yol açıyorsa yabancılaşma daha net olarak ortaya çıkabilecektir.
Eğer ilişki, taraflardan biri ya da ikisi için ciddi bir yol ayrımına gelmişse ve iki kişiden biri kendini böyle bir ilişki sürecinde mutsuz ve beklentilerine cevap bulamayacağı şeklinde hissediyorsa ayrılık vakti gelmiş demektir. Sağlıklı çözüm, durumu değerlendirip barışçı bir şekilde ilişkiyi sonlandırmaktır.
Psikolog-yazar Tuğçe Isıyel’in de belirttiği gibi ilişkilerde ayrılığın sorumluluğunu tek bir kişiye yüklememek gerekir. Bir ilişki en az iki kişiden oluştuğu gibi aralarındaki bağ ve iletişim de, kendini sürekli yenileyen canlı bir organizma gibidir (Tuğçe Isıyel: Ya Hiç Karşılaşmasaydık, Doğan Kitap, 2020). İki kişinin ortak birlikteliğinden meydana gelen bir ilişkinin süreç içinde kendini yeniden üretememesi, aksaklıkların önemli bir faktörüdür.
AYRILIK ÖNCESİ
Değerli yazar İnci Aral da, “Aşkın Güzelliği” isimli kitabında, ayrılık konusuna değiniyor (İnci Aral: Aşkın Güzelliği, Kırmızı Kedi Yayınları, 2019). İnci Aral diyor ki; “İlişki bitmeden önce sosyal, duygusal, fiziksel ve zihinsel bağlarda zayıflama başlar. Fiziksel uzaklaşma yaşanırken sosyal bağlar ve ortak paylaşım alanları sınırlanır. Ardından kopmalar ortaya çıkar.”
Yine İnci Aral’ın satırlarından devam edelim: “Ayrılık o aşka verilen sevgi ve emeğin boşa çıkmasıdır. Biten bir aşkın ardından yaşanan ayrılık, insanda derin bir acı ve yoksulluk yaratır… Önceleri sevgili yeniden kazanmaya çalışılır ama yanıt alınmadığında bu çabadan vazgeçilir”.
SADAKATSİZLİK
Ayrılıklarda bir üçüncü kişinin varlığı da önemli bir rol oynar. Evli ya da birlikte olan kadın veya erkeğin “gözünde bir kayma olur”. Kuşkusuz böyle bir sadakatsizliğin birçok nedeni vardır; ya uzun, yıpranmış birlikteliklerin sonucu göz kayabilir ya da cinsel bir çekim, yeni bir heyecan veya değerlerlerin farklılaşması, ilişkiyi yeniden üretememek gibi birçok başka nedenle üçüncü bir kişi devreye girebilir.
İnci Aral, bu durumu da şöyle açıklıyor: “Bir başkası hayatınıza girdiğinde önceki ilişkiniz henüz bitmemişse sadakatsizlik yapmışsınızdır. Sadakatsizliğin aldatmaya dönüşmesi ve iki ilişkinin paralel yürütülmesi sürecinde sevginin yara almaması imkansızdır. Somut bir üçüncü kişi ise ayrılık nedenidir ve aşkın bitişinin ilanıdır”.
Yazar Aral, üçüncü bir kişinin devreye girdiği bir süreçte sevdiği insanı bırakamamayı da şöyle anlatıyor: “Sevdiği ama artık vazgeçtiği insana açık olmak yerine onu aldatmayı yeğlemek, henüz o kişide de karar kılmamış olduğunu gösterir. Aldatmak, bazıları için geçici bir süreç olabilir”.
Sadakatsizliğin acı verdiğini, suçluluk duygusu yarattığını belirten İnci Aral, paralel bir ilişkide üçüncü bir kişinin varlığının kabul edilemeyeceğini de hatırlatıyor.
SEVDAYA DAHİL
Ayrılık kararı kişiler arasında ortaklaşa alınmışsa süreç daha az sancılı olur. Böyle bir vedalaşma, tüm zorluğuna rağmen aşkın hanesine olumlu olarak yazılır. Belli bir olgunluk düzeyinde ayrılığı özümseyen kişilerin dostluk ve arkadaşlığı devam edebilir ve yeni aşklara yelken açarlar ya da şairin dediği gibi olur...
Evet, yazımızı Attila İlhan’ın “Ayrılık sevdaya dahil” isimli şiirinden bir bölümle bitirelim.
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Haftaya: Aşk acısıyla nasıl başa çıkılır???