Ayşegül Doğan: Çözüm ihtimali için güvene ihtiyaç var
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, kayyım atamalarına işaret ederek, "Uğruna mücadele edilen, barış ve çözüm ihtimalinin ortaya çıkması ve güçlenmesi için güvene ihtiyaç vardır” açıklaması yaptı.
DUVAR - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partinin genel merkezinde güncel gelişmeleri değerlendirdi. Ayşegül Doğan, çözüm ve barış çabalarını toplumsallaştırmak için çalıştıklarını ifade etti.
Ayşegül Doğan, Kürt sorununun çözümüne dair yaşanan tartışmalara
işaret ederek, "Ortaya çıkan bu ihtimali ve bu umudu büyütelim.
Barış ve çözüm ancak halklarla yapılabilir. Yalnızca siyasi
partilerin, temasları ne kadar memnuniyet verici olursa olsun bu
sürecin nihayete ermesi için yetersiz olur. O yüzden gelin imece
usulü, hep beraber bu ihtimali büyütmek için yapılması gerekenleri
yapalım" çağrısı yaptı.
"Hiç kimse DEM Parti’nin bu süreçte alması gereken sorumluluktan
kaçtığına ilişkin kamuoyunda spekülatif algılar yaratmaya
çalışmasın" diyen Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK)
gündemindeki gelişmelere değindi. Ayşegül Doğan, Türkiye'de birçok
halkın bir arada yaşadığını belirterek, "Türkiye çeşitli
kimliklerin yaşadığı bir ülkedir. Ancak hepsi 'bu devlet gerçekten
barış istiyor mu' sorusunu soruyor. Bu yalnızca DEM Parti'nin
sorusu değil. Bu halkların sorusudur. 'Demokratik bir değişim ve
dönüşüme bu devletin gerçekten niyeti var mı?' diye soruyorlar.
'Barıştan aynı şeyi mi anlıyoruz?' diye soruyorlar" diye
kaydetti.
‘BU GÜVENSİZLİK GİDERİLMELİ’
Akdeniz Belediyesi'ne kayyım atandığını ifade eden Ayşegül Doğan, iradeleri gasp edilen seçmenlerin "Bir yandan barış görüşmeleri bir yandan kayyım olur mu?" diye sorduklarını ifade etti. Ayşegül Doğan, şunları söyledi: "Bu sorunun yanıtı bizde yok. Biz DEM Parti olarak seçmenlerin oyunu isteyen, iradesini isteyen, iradesine sahip çıkmak için günlerdir Akdeniz Belediyesi önünde nöbet tutan insanlar adına bu soruyu soruyoruz; Beşiktaş Belediyesine bu şekilde siyasi operasyon, Akdeniz Belediyesine böyle bir yaklaşım, anti demokratik uygulamaların son hız devam edeceğine dair güçlü mesajlar vererek halka bu soruları neden sordurtuyorsunuz?
Beklenen bu değil, talep edilen bu değil. Uğruna mücadele edilen, barış ve çözüm ihtimalinin ortaya çıkması ve güçlenmesi için güvene ihtiyaç vardır. Güven telkin edici bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bunlar bir koşul siyaseti olarak algılanmamalıdır. Bunlar bu şekilde değerlendirilmemelidir. Bunlar çarpıtılarak kamuoyuna farklı bir şekilde yorumlanıp sanki DEM Parti çözüm ve barış istemiyormuş gibi algılatılmamalıdır. Bunların hepsi yaratmak istediğimiz iklime ne yazık ki gölge düşüren adımlar olur.
Diyoruz ki artık Türkiye barış ve çözüm konusunda emekleme döneminden, patinaj yapmaktan çıkmalı. En az 40 yıldır denenen ama sonuç alınamayan yöntemler yerine, yeni yöntemler bulduğunu, yeni yöntemlerle devam edeceğini, barış ve çözüm yolunda kararlılıkla yürüyeceğini ifade etmeli. Yalnızca iade etmemeli. Anti demokratik uygulamalarda uzaklaştığını ve bunlardan vazgeçtiğini göstererek kamuoyundaki bu güvensizliği gidermeli."
Ayşegül Doğan, "Diyarbakır’da dedi ki ‘Yeni bir şey söylemek
lazım.' Evet, biz de kendisine katılıyoruz, yeni bir şey söylemek
lazım. Yeni bir şeyler yapmak da lazım. Yeni bir dilde yeni
yöntemlerle hem konuşmak hem de eylemek gerekiyor" diye
kaydetti.
Ayşegül Doğan, Suriye'de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve
Cihan Bilgin'i hatırlatarak, "Yalnızca halkın haber almak için
SİHA’ların hedefi olan bu gazeteciler, aileleri tarafından
gömülemediler, kendi memleketlerine getirilemediler. Aileleri
onlara istedikleri şekilde veda edemediler. Böyle bir insan hakkı
ihlali, böyle ahlaktan ve vicdandan yoksun bir tutum karşısında biz
bunu topluma nasıl izah edelim?" ifadelerini kullandı.
‘ERDOĞAN TECRİT İÇİN TALIMAT VERMELİ’
Ayşegül Doğan, Erdoğan’ın grup toplantısında “Sorunun çözümü için gerekli talimatı verdim” sözünü hatırlatarak, “Tecrit için de gerekli talimatı vermeli, bu hukuksuzluk devam etmemelidir. Tecrit son bulmalıdır. Tecridi sürdüren bu yaklaşımdan uzaklaşılmalı. Sayın Öcalan sesini ve sözünü doğrudan Türkiye halkları duymalıdır. Barışın bir tarafı ise, eşitlerin dilini yaratacaksa, böyle bir asgari zemine ihtiyaç olduğu tespitini yapmak durumundayız. Tarihi bir Kürt ve Türk ittifakı olarak tanımlanan ve bunu sağlamak için yapılan görüşmeler İmralı’da tecrit koşullarında yapılıyor" dedi.
‘ROJAVA HAKİKATİ GÖRÜLMELİDİR’
Türkiye’nin Suriye'deki çözüme yapıcı bir katkı sunması
gerektiğini belirten Ayşegül Doğan, devamla şunları kaydetti: "O
yapıcı katkı, Suriye'de yaşayan halklara ilişkin tehdit dilinden en
başta vazgeçmektir. Orada yaşayan halklar nasıl yaşayacaklarına
kendileri karar vermelidir. Suriye, Suriyelilerin ise bu konuda
mutabık isek, siz de böyle diyorsanız, o halde bırakın Suriye'de
yaşayan halklar nasıl yaşayacaklarına, hangi model ile nasıl bir
bir arada yaşam projesi gerçekleştirecekleri, bugüne kadar
kazandıklarıyla birlikte bunu nasıl koruyacaklarına ilişkin
kendileri karar versinler. Bizler katkı sunabiliriz demokratik bir
Suriye için. Rojava hakikati olduğu gibi görünmeli, tanınmalı,
kabul edilmeli. Hangi kesimden olursa olsun Kürtlerin bu konudaki
hassasiyeti dikkate alınmalı. Kürtlerin bu konudaki sesi
duyulmalı.
Yine bunlarla bağlantılı olduğunu söylediğimiz gibi demokrasiden,
özgürlüklerden, adaletten, hukuktan yoksun bir ülke maalesef
ekonomik olarak da iyi bir durumda olmuyor. Türkiye de bu ekonomik
çöküşü periyodik olarak bu sorunda patinaj yaşadığı her dönemde çok
daha derin bir şekilde, sarsıcı etkileriyle birlikte yaşıyor. Yine
öyle bir ekonomik darboğaz teriminin bile yetersiz kalacağı bir
dönemden geçiyor ne yazık ki. Bu ekonomik kaynakların oluşabilmesi
ve ekonominin de düze çıkabilmesi için Türkiye’nin barış ve çözüm
politikalarına ihtiyacı var. Biz bu barış ve çözüm politikalarının
neden ekonomi ile bu kadar bağlantılı olduğunu, işçinin emekçinin
kadınların gençlerin işsizlerin sesini duyurmak ve aynı zamanda
onların desteğini almış bir siyasi parti olarak epey zamandır
alandayız. Bu konuda buluşmalar, ziyaretler gerçekleştiriyoruz,
temaslarda bulunuyoruz. Ekmek adalet ve barış buluşmalarını
sürdüreceğiz. Çünkü biliyoruz biri olmadan ötekinin
sağlanamayacağını çok hayati konular.”
(MEZOPOTAMYA AJANSI)