Aza ihtiyaç duyanlar hafifler
Behiç Ak’ın Bebek Annem kitabı özellikle metin boyunca kullanılan tüketim-üretim, yabancılaşma-sosyalleşme/işbirliği, zıtlıklarıyla okuyucu kitlesine mesajlarını rahatlıkla iletiyor.
Meral Baltacı meral73@yahoo.com
Çoğu insanın kendisine sahip olduklarıyla değer biçtiği bir zamanda yaşıyoruz. Öyle ki, sahiplik, özellikle tüketimin sürekli körüklendiği büyük şehirlerde en üst değerlerden biri haline geldi. Halen dahil olduğumuz sosyo-ekonomik sistemin yıllar içinde yavaş yavaş oluşturduğu ve insanın doğasını bozan bir değer bu. Teknoloji sürekli gelişiyor. Hemen her hizmet ya da ürün, teknoloji ile zenginleştirilerek cazip hale geliyor ve defalarca pazarlanabiliyor. Son teknolojiyle üretilmiş “tüketim eşyasına” henüz sahip olmuş ve sosyal çevremizle eşitlenmişken, hızla daha ileri bir versiyonunun yayıldığını görüyor ve ona sahip olmak için çalışıyoruz. İnsanı tüketen bu döngüye hapsolup kalıyoruz.
Hal böyleyken; davranışlar, tutumlar ve değerleri ebeveyninden öğrenen ve içselleştiren çocuklar da aynı sarmala dahil oluyor. Sistemin dayatması yüzünden, bazı eşyaların, marka ve modellerin arzu değil ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar ebeveynleri gibi. Varlıklarına anlam ararken, tıpkı yetişkinler gibi, kadim değerlerden ziyade, sahip olma değerine sarılıyorlar. Elbette, toplumun bir kısmı sonradan oluşturulmuş bu değere tümüyle teslim olmamayı başarabiliyor. Azınlığı oluşturan bu güçlü insanlardan olan Ziya ve ailesi usta karikatürist ve yazar Behiç Ak’ın Günışığı Yayınları'ndan çıkan çocuk romanı Bebek Annem’in kahramanları olarak karşımıza çıkıyor.
Ziya, her yıl farklı bir şehre taşınan, aynı şehirde kalmaktan hoşlanmayan gezgin bir ailenin çocuğudur. Gezgin insanlar, çok eşyaya sahip olmazlar genellikle. Evleri, yazlıkları, arabaları, son teknoloji tüketim ürünlerini, süslü ev eşyalarını umursamazlar. Bunlara sahip olmak için delicesine çalışıp gelecekten endişelenmek yerine, hafifleyerek, hayallerin, keşiflerin, ufuklarını açacak yeni güzelliklerin peşinden giderler.
'İDEAL ÇOCUK'
Ziya, Saniye Öğretmen’in sınıfına geldiği gün, ertesi yıl taşınacağını öğrenen sınıf arkadaşları ona karşı önyargılı davranırlar. Sonraları, onu tanıdıkça, gerçekten farklı ve değerli biri olduğunu anlarlar. Ziya, çok gezdiği için yeni tanıştığı kişilerle hemen kaynaşır, empati kurar, hemen her derste başarılıdır. Enstrüman çalabilir ve çok iyi resim yapar. Bunlara rağmen bilgisi ve yetenekleriyle popüler olmaya çalışmaz. Anı yaşar. Çıkan sorunlarda stratejik düşünüp çözümler üretir. Yaratıcı ve yardımseverdir. Okurun karşısına neredeyse ideal bir çocuk çıkar. “İdeal çocuk” kavramı soğuk bir tip çağrıştırsa da, Ziya okurun yakın hissedeceği yakınlıkta ve sıcaklıktadır. Öyle yardımsever bir çocuktur ki, günler geçtiği halde okula gelemeyen sıra arkadaşı Şule’nin annesinin çok hasta olduğunu öğrendiğinde, bir bebek gibi davranan anneyi iyileştirmek için tüm güçlerini kullanır. Onun güçleri (değerleri) yardımseverliği, yaratıcılığı, üretkenliği ve sosyal oluşudur. Bu süreçte, Ziya ve Şule hem yaratıcılıklarını kullanırlar hem de çevrelerinden yardım isteyerek neredeyse bütün kentin işbirliği ile yavaş yavaş Şule’nin annesini iyileştirirler.
TÜKETİME KARŞI ÜRETİM
Ziya ve Saniye öğretmenin yaşadığı toplu konutlar, tüketim, topluma yabancılaşma ve hızlı yaşam değerlerinin simgesidir. Toplu konutun sakinleri, çöplerini mutfaktan bir kanala atarlar, bir daha da ne tükettiklerini görmezler, çöpler hareketli bantlar aracılığı ile bilinmeze gider. Duvarlarla çevrili olan sitede, sakinlerin ortak alanlarda karşılaşıp konuşmak zorunda kalmamaları için bu alanlar randevuyla kullanılır. Bakkal yoktur, en yakın market beş yüz metre uzaktadır ve burada da çok az insan çalışır. Tüm gün ailesindeki insanlar dışında hiç kimse ile temasın gerçekleşmediği “Tesadüfsevmezler Sitesi” yaşayanlar için adeta bir hapishanedir. Saniye öğretmenin eşi Abidin Bey evde çalıştığı için sıkıldığında konuşabileceği birilerine ihtiyaç duyar. Ziya’nın annesi Dilara Hanım’ın evinde açtığı örgü kursu, Abidin Bey için kurtuluş olur. Abidin Bey gibi, konuşacak birine ihtiyaç duyan sakinler de kursa katılır. Ziya’ların evinde herkese yetecek kadar sandalye yoktur, onlar fazla eşyaya sahip olmaktan hoşlanmazlar. Bunun çözümü ise işbirliğidir. Herkes kursa gelirken sandalyesini getirir. Ziya’nın arkadaşlarının eve misafir olarak geldiği gün de işbirliği değeri vurgulanır. Dilara Hanım, onlar gelmeden önce yiyecek hazırlamaz. Çocuklar hep birlikte mantı yaparlar, herkes kendi mantısını şekillendirerek yaratıcılığını ortaya koyar. Dilara Hanım’ın, hem örgü derslerinde, hem de çocukları ağırlarken hissedilen oyuncu tutumunun olumlu etkisi hissedilir. Yazarın pedagoji bilgisinden veya doğru gözleminden faydalanarak yarattığı bu tipleme, gerçek hayatta da mizah anlayışı gelişmiş, yaratıcı ve hayattan keyif alan, anı yaşayan çocukların yetiştirilmesinde önemli bir etkendir. Örgü kursundakiler Dilara Hanım’ın kişiliğinden, sosyalleşmekten ve yaratıcılıklarını kullanmaktan dolayı çok mutlu olurlar. Kursta, eski kazak, bere ve atkıların sökülerek, elde edilen iplerden yeni giysiler örülmesi, okuyuculara tüketmeye karşı üretmenin, tüketileni tekrar üretime kazandırmanın olumlu etkisini gösteren etkili bir örnek olmuş.
EĞLENCELİ ÇİZİMLER
Hacmiyle ve içerdiği mesajlarla 9 yaş ve üzerine hitap ettiğini düşündüğüm kitap, özellikle metin boyunca kullanılan tüketim-üretim, yabancılaşma-sosyalleşme/işbirliği, zıtlıklarıyla okuyucu kitlesine mesajlarını rahatlıkla iletiyor.
Bu yaş grubuna hitap eden kitaplarda, hem cezbedici olması hem de okuyucunun hayal gücünü daha çok çalıştırması açısından, hala çok önemli olan çizimler, içerdikleri mizah ve yansıttıkları neşe ile kahramanların renkli ve sıcak dünyasını güçlü bir şekilde hissettiriyor. Bana göre, bir çocuk kitabı yazarı olarak Behiç Ak’ın olağanüstü hayal gücü, mizahi dilinden sonra en önemli artı değeri de eğlenceli çizimleri. Halen Cumhuriyet gazetesinde karikatür köşesi olan yazarın karikatür ve çocuk kitapları farklı ülkelerde yayınlanmaya devam ediyor. Mizah, güçlü anlatıcılık ve karikatürün harmanlanmasıyla yaratılmış böylesi kitaplar çocuk edebiyatımızda artı bir değer oluşturuyor.