Söylenenlere bakılırsa bu yılın başlarından beri azgın azınlık gemi azıya almış görünüyor.
Önce Boğaziçi Üniversitesi’nde sahneye çıktılar. Gerçi hemen orada teşhis edildiler, tokat üstüne tokat, dayak üstüne dayak yediler ama o gün bugün hiç durmadılar, durmuyorlar. 30 Ağustos’u, milli günleri... buldukları her fırsatı azgınca kullanıyorlar.
Kendince derin ve çok özel bilgi uzmanlarının ifadesiyle salgın çıkartıp aşı bahanesiyle milletin genleriyle oynayan, üç gözlü - beş kulaklı yaratıklar imal etmeye kalkan küresel plandemicilere kadar uzanan bu azgın azınlık meselesini incelemek gerekiyor...
20 yıl önceki kendinden menkul bir medya etiketinin nereden nereye geldiğini görmek, gerçekten irkiltici. Kendimizi şimdilik bu yılla sınırlayalım. İlk Boğaziçi eylemcileri için kullanıldı azgın azınlık ve daha bir dizi “ötekileştirici” sıfat.
Kuruluşundan beri Amerikan patentini taşıyan Boğaziçi Üniversitesi’nde elit oligarşinin kırılması, azgın azınlığı harekete geçirmişti. Üniversiteyi yerlileştirmek üzere görevlendirilen kişi her ne kadar akademik yönden yetersiz olsa da hatta akademik ve etik açıdan temel kurallara aykırı intihalle malul olsa da bu tür bahanelerle azgın azınlığa asla izin vermemek gerekiyordu.
Belleğimizi yokladığımızda o günden beri aynı minvalden daha bir dizi ara nağmeyle karşılaşırız. Kendine dönüp baktıran, “efendim?!” dedirten en sonuncusuydu: 30 Ağustos üzerinden Ali Babacan söz alıp, “ülkemizi rövanştan beslenen azgın azınlığa bırakmamakta kararlıyız” demişti.
Yani?
Kimse kusura bakmasın, milli günlerimiz üzerinden bu ülkenin dindar vatandaşlarına göndermeler yapılmasına izin vermeyiz.
Bu dili biliyoruz.
Vals, opera, müzik, denildiği gibi azınlık işi olsun, peki. Ona da tamam. İyi de nasıl bir azgınlık göstergesi ve hatta göndermesi oluyor?
***
O kutlamalarda sahne alan bir müzisyen, program sonrası kutlamaların yapıldığı alanda, parkta suratına yumruğu yedi. Büyüklerden kimse bir şey söyledi mi, ben mi duymadım? Saldırganlar yakalandı ve serbest bırakıldı. Öyleyse, onaylamadığınız birisini dövebilir, darp edebilirsiniz. Bu bir azgınlık değildir. Çünkü, azınlık cenahından değilsiniz!
Yerleşik, fiilen yürürlükteki bir kültür ve politika bu.
Arşivlere dönüp bakarsanız 30 Ağustos kutlamalarında Güvenç Dağüstün’ün planlı saldırıya uğraması gibi tam bir yıl önce, 31 Ağustos 2000’de tiyatro sanatçısı, milletvekili Barış Atay’ın da aynı şekilde organize, beş kişilik bir timin saldırısına uğradığı görülecektir.
Geliyoruz bugüne, 2021’deyiz: 12 Eylül darbesinin yıldönümü, Kartal Meydanı’nda TKP miting düzenliyor. Parti üyesi sanatçı Orhan Aydın yumruklanıyor.
Kendini memleketin asıl/asil sahibi, yerlisi ve doğal çoğunluğu ilan edenlerce azınlık olarak konumlananlar, bu yüksek, tartışmasız egemenliği anlamamak, ona uymamak gibi bir azgınlık sergiliyorlar.
Ve tabii dayağı hak ediyorlar. Politikacı, milletvekili, gazeteci, sanatçı... kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın azgın azınlığa izin verilemez. Kadınlar, akademisyenler ve dahi kaymakamlar, bürokratlar dahil.
DİKKAT: KÜRESELCİ VAR!
Orhan Aydın’ın yumruklanmasından bir gün önce Maltepe’de Büyük Uyanış mitingi yapıldı: “Küresel çetelere karşı büyük uyanış”.
Plandemi adını verdikleri salgın ve onunla birlikte sahaya sürülen aşı üzerinden kurulan, bu küreselci azgın azınlığın planını, oyununu bozmak için sahadaydı bu kez derin bilgi ve bilinç sahipleri.
Sosyal medyadaki uyanış çağrılarından biri:
Kendilerini dünyanın efendisi zanneden bir avuç azgın azınlık Küreselci ailelerin Aşı (gen terapisi) faşizmini ve köleliğini reddeden “sağcı, solcu, dindar... tüm vatanperverler, yarınlarımız olan evlatlarımız için oluşturulacak bir Kuvayi Milliye platformu etrafında birleşmelidir.
İfade ve yazım biçimi fevkalade bilinçli makul çoğunluk temsilcisine, sözcüsüne aittir. Dokunmak kimin haddine.
***
Nitekim, mitinge izin vermeyen ilçe kaymakamının görev yeri değişti. Makul çoğunluğun istem ve iradesine karşı koyarak bir avuç azgın azınlık Küreselciye teslim olmuştu. Mitinge ev sahipliği yapan parti genel başkanı kaymakamın başka yere tayinini böyle değerlendiriyor.
Aşı karşıtı hurafelere karşı bilimsel gerçekliği dillendirenler mitingde yuhalandı.
Profesör sıfatlı bu azgınlık azınlık temsilcilerinden Esin Davutoğlu Şenol da yıllar öncesinden bir video programındaki kıyafetle etiketlendi: KombinezonluEsin oldu!
***
Kısaca, azgın azınlık nerede görünüyorsa, makul çoğunluk hemen karşısında.
Çünkü, bu ikiliği ilk kez teşhis edip tanımlayan medya büyüğünün ifadesiyle, “Azgın azınlık Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur.”
Kimdir onlar, ne yaparlar? Tanım sahibine kulak verelim:
Kendininkinden başka hiçbir görüşe tahammülü yoktur.
Karşı fikri terörize edip, susturmak ister.
Toplum içindeki nüfusları yüzde sıfır nokta bir şeydir.
Ama sesleri bunun binlerce katı fazla çıkar.
Sanırsınız ki bütün Türkiye onlar gibi düşünüyor.
Sanırsınız ki ülkenin hakimi onlardır.
Farklı bir şey mi yazdınız?
İnanılmaz bir faks ve e-mail tarrakası başlar.
Kalaşnikof'un yerini, hakaret ve sindirme atışları alır.
12 Eylül de, 28 Şubat da onların marifeti. Bildiğiniz elitler, beyazlar işte. Devamını okumak isterseniz, 5 Nisan 2002 tarihli, Ertuğrul Özkök imzalı yazıyı buraya bırakıyorum.
***
Azgın azınlık sıfatının sahiplerini ve kullanıcılarını izlemeye devam edeceğiz.
*Tanım sahibine dikkatimi çeken Levent Kavas’a teşekkürler.