Bu yıl sekizincisi düzenlenen Pembe Hayat KuirFest, KÜLT bölümünde 30'uncu seneyi devriyesindeki Çözülen Diller filmini ağırlıyor.
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nin düzenlediği KuirFest bu sene sekizinci yılında. 2011 yılında derneğin de çalışma yaptığı şehir olan Ankara'da başlayan festival valilik yasakları nedeniyle Denizli, Mersin, Eskişehir, İstanbul, Berlin, Amsterdam gibi şehirlere uğradı. Bu senenin ilk programı da 25-26-27 Ocak tarihlerinde İstanbul'da yapılacak.
Queer sinemanın hem son dönem örneklerinin, hem de kült filmlerin gösterildiği festivalin dolu bir programı var. KÜLT bölümünde yer alan filmlerden biri de bu sene 30'uncu yaşını kutlayan Çözülen Diller (Tongues Untied) filmi.
1980'li yılların sonu LGBTİ+ hareketi için bir yandan yükselişe geçme dönemi, bir yandan AIDS krizinin tetiklediği muhafazakarlığın harekete saldırdığı bir dönem. Siyahi eşcinseller içinse durum daha da zor. Bir yanda katı bir ahlak anlayışına sahip olan Afro-Amerikan hareket onları dışlıyor, bir yandan da ana akımlaşan eşcinsel kültürü içinde fetiş objesi olmak dışında bir yer bulamıyorlar. Marlon Riggs'in yönettiği Çözülen Diller tam da böyle bir dönemde sözü asıl sahiplerine, siyahi eşcinsel erkeklere veriyor.
Çözülen Diller 1989 yılında çekilir ve bir süre festivalleri dolaşır. Ancak film asıl, 1991 yılında kamu bütçesiyle fonlanan PBS televizyonunun belgesel seçkisinde yer alında ünlenir. Tabi ki bu nefret odaklı bir ün. En başta muhafazakarlar ayaklanır. Amerikan halkının vergilerinin nerelere harcandığı sorgulanır. The Washington Post'ta yönetmenle yapılan bir söyleşide Riggs, muhafakârların en kötü kabusu olarak adlandırılır. "Rigss siyahi, eşcinsel ve devlet bütçesi almış."
Ancak itiraz edenler sadece muhafazakarlar değildir. Afro-Amerikan hareketinin, liberallerin, LGBTİ+ hareketinin filmi kabullenmesi kolay olmaz. Filmde yer alan sokak argosu, cinsellik gibi unsurlar izleyici sarsar. Kökler ya da Cosby Şov gibi temiz, ahlaklı ve Amerikan rüyasını gerçekleştiren siyahi anlatıyı sahiplenen ABD'li televizyon izleyicisi gerçeklerle karşılaşınca şoka uğrar. İki Afro-Amerikalı erkeğin cinsellik yaşayabileceği düşüncesi ana akım siyasetin dışına taşar.
Çözülen Diller filminin tek "sarsıcı" yönü tabii ki anlattığı meseleler değil. Film aynı zamanda Amerikan deneysel belgesel geleneğinin de güçlü bir parçası olarak tarihte önemli bir yere sahip. Essex Hemphill'in şiirinin/şiirsel metninin eşlik ettiği film kurmaca görüntüler ve tarihsel dökümanlarla akar. Çözülen Diller filmini şiirle rap müziğinin, dansla tiyatronun, kurmacayla gerçekliğin, nahiflikle sertliğin iç içe geçtiği bir belgesel olarak okuyabiliriz.
Film bir yandan nahiftir çünkü siyahi ve eşcinsel bir erkeğin çocukluğundan bu yana karşı karşıya kaldıkları duygusal bir dille karşımıza gelir. Eddie Murphy gibi ünlü komedyenlerin eşcinsellerle rahatça dalga geçebildiği bir dönemde yetişmiştir filmde yer alan karakterler. Ancak bir yandan da çok serttir, çünkü katı Hıristiyan ahlakın eşcinsellere yönelik söylemleri tokat gibi çarpar.
Filmin bir bölümü uydurma bir enstitü olan "Snaptology"e ayrılmıştır. İzleyicilere parmak şaklatmanın incelikleri, kültürel anlamı gibi konular anlatılır. İzleyici bu komik bölümde eğitici bir belgesel izler gibi değişik şekillerde parmak şaklatmaya çalışır. Riggs bir nevi Afro-Amerikalıların belgesellerde etnografik bir unsur olarak incelenmesini alaya alır, bir yandan da azınlık kültürlerinin nasıl küçük düşürüldüğünü hatırlatır.
Marlon Riggs 1994 yılında 37 yaşındaki ölümüne kadar Afro-Amerikalıların temsiline dair filmler çekti. Ethnic Notions, Black Is, Black Ain't gibi filmler ana akımlaştırılmış Afro-Amerikan kültürünün, fetiş objesi haline getirilmiş siyahi eşcinsellerin kendi gerçekliğini ortaya koydu. Ve daha önemlisi de yeni bir mücadelenin kapısını araladı, bu mücadeleye görünürlük kazandırdı. Çözülen Diller filminin bu 30'uncu yıl gösterimini Fahri Öz'ün çevirisiyle KuirFest'te izleyeceğiz.