Babacan: HDP ile diyaloğu kıymetli buluyoruz

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "HDP ile bizim bir diyaloğumuz var ama diyalog ayrı bir konu işbirliği ayrı bir konu. Altılı masada HDP yok fakat diyaloğun kendisini kıymetli biliyoruz" dedi.

Abone ol

ANKARA- Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, Erzurum’da partisinin il teşkilatıyla ve sivil toplum kuruluşlarıyla buluştu. Burada yaptığı konuşmada gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Babacan, kendisine sorular soruları da yanıtladı.  Babacan, "Hükûmete yakın basına bakacak olursak, ‘Masa örtüsünün altını kaldırın, altında’ falan filan. Ben açıyorum bakıyorum, yok. Hiçbir toplantıya katılmadılar" dedi. 

‘TEMERRÜT ÜLKENİN PERİŞAN OLMASI DEMEK’

Hali hazırda Türkiye’nin temerrüt riskinin, güncel tabirle iflas riskinin tam 900 baz puana çıkmış olduğuna dikkat çeken Babacan,

“Takip edenler artık CDS rakamını öğrendiler. Çocuklardan bile ‘CDS gene yükselmiş’ diye duymaya başladım. Bu çok yüksek bir rakam. Ben uyardım, tarihe not düştüm. Acil tedbirler konusunda önerilerde bulundum. Temerrüt nasıl bir şey? Cumhuriyet tarihinde hiç yaşamadık. Temerrüt ülkenin tamamen perişan olması demek. Parayla bile benzin, mazot bulamamak demek. 100 lira vereyim diyorsunuz ama yok. Günde 6 saat, 8 saat, 10 saat elektriklerin kesilmesi demek. Esnafın kapısına kilit vurması, pazarda tezgâha sebze meyve gelememesi demek. Emekli için torunuyla gezmenin tamamen hayal olması demek. Her fırsatta uyarıyorum. Şakası yok. İşini bilen dürüst, ehil kadroların acilen Merkez Bankası ve TÜİK’in başına getirilmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

‘BU DEVLET FAİZE ÖDEDİĞİ PARAYI NEREDEN BULUYOR?’

Konuşmasına ekonomik göstergeler üzerinden sürdüren ve genç işsizliğine dikkat çeken Babacan, şunları söyledi:

“Türkiye işsizlikten kırılıyor. Gençler mezun oluyor, iş bulamıyor. Ev genci diye anılmaya başladılar. Sabahları yatakta geceleri ayaktalar. Anne babalarıyla çok muhatap olmak istemiyorlar. İş bulamamanın kendi suçları olduğuyla alakalı bir ima ve baskı var. Bu gidişatın durması çok kolay. Önce sağlam bir demokrasi lazım. Sağlam ekonomi ancak sağlam bir hukuk, adalet ve demokrasi zemininde oluşur. Bu devlet faize ödediği parayı nereden buluyor? 84 milyon tüketirken vergileri topluyor, bir avuç insana 400 milyar TL faiz ödüyor. Şu anda yoksuldan zengine doğru büyük bir servet transferi yaşanıyor. Mutlu bir azınlık parasını bankaya yatırdıysa faiz geliri, kur farkı… Bunlar gayet mutlu. Hiçbir iş yapmıyor, üretmiyor. Sadece paraları bankada duruyor. Devlet de onlara 400 milyar lira faiz ödüyor.

‘TÜRKİYE ZENGİN ANCAK KÖTÜ YÖNETİLİYOR’

Babacan, Türkiye’nin aslında çok zengin bir ülke olduğuna ancak kötü yönetildiğine işaret ederek,

“Zenginliğimiz birtakım siyasi ilişki ağlarına, dar bir çıkar çevresine peşkeş çekiliyor. Adaletsiz ihaleleri, bir çırpıda vurulan voleleri, üç-beş yerden alınan maaşları içimize sindirmiyoruz. Kabul etmeyeceğiz. Bizim dönemimizde ülke topyekûn zenginleşecek. Bu zenginlikten toplumun her kesimi istifade edecek. Türkiye’yi DEVA Partisi’yle bu bölgenin en güçlü ülkesi, en güçlü ekonomisi yapacağız” dedi.

‘BAKTIM, MASA ÖRTÜSÜNÜN ALTINDA HDP YOK’

Babacan, HDP’ye ve geçiş sürecine ilişkin gelen sorular üzerine şunları söyledi:
 
“HDP’yle diyalogumuz var. Başka partilerin de diyalogu olabilir. Diyalog ayrı, iş birliği ayrı konu. Altılı masada HDP yok. Hükûmete yakın basına bakacak olursak, ‘Masa örtüsünün altını kaldırın, altında’ falan filan. Ben açıyorum bakıyorum, yok. Hiçbir toplantıya katılmadılar. Dolabın içinde falan da yoklar.”

Babacan konuşmasının devamında şu noktalara dikkat çekti:

BU KAVGA, ÇATIŞMA BİTMELİ: Bugünkü Anayasaya, yasalara göre kurulmuş bir siyasi parti ve belli bir kimliğin, iddianın temsilcisi olan partinin demokratik sistemimizde yok görünmemesi lazım. Eğer yarınlar konusunda uzlaşma diyorsak, mutabakat arayışı diyorsak, ortak bir hedef oluşturma niyeti varsa biz bunu herkesle oturup konuşuruz. Çünkü bu kavga, bu çatışma artık bitmeli bu ülkede.”
 
GEÇİŞ DÖNEMİNİ ÇOK UZATMAYALIM: Geçiş sürecinde ülkenin parlamenter sistemin ruhuna uygun yönetilmesi gerektiğini, bu sürenin mümkün olduğunca kısa olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazıları ‘Cumhurbaşkanının yetkileri çok önemli, şöyle birkaç yıl kullanılmalı’ diyor. Ben de onlara diyorum ki: Bir dakika! Eğer o yetkiler çok önemliyse niye parlamenter sisteme geçiyoruz? Eğer bir kişi aklına estiği gibi ülkeyi yönetecekse, bu da iyi bir şeyse devam etsin. Yok, parlamenter sistem iyiyse, özünde istişare varsa, bir an önce buna geçelim. Geçiş dönemini çok uzatmayalım. Bizim görüşümüz bu yönde ama diğer partilerle de görüşülmesi lazım çünkü geçiş döneminin tasarımı mutabakat gerektiren bir husus olacak.” (DUVAR)