Ankara’da siyasetin seyrine dair yapılan sohbetlerde en sık sarf
edilen sözcük: ÖNGÖRÜLEMEZ… Öngörülemez bir dönemden geçtiğimiz
doğru. Bu nedenle enteresan senaryolar havada uçuşuyor. Böyle
dönemlerde olan bitene bakıp, kişilerin kendilerini bağlayıcı
açıklamalarından yola çıkarak yani somut verilerden hareketle bir
okuma yapmak en sağlıklısı.
Ne zaman konuşacağı merakla beklenen Ali Babacan, önceki gün
Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren ile Yıldıray Oğur’a geniş bir
mülakat verdi. Hem mülakattan hareketle hem de kulislerden
edindiğimiz bilgilerle yeni partiye ilişkin sorulara yanıt
arayalım.
Ali Babacan neden şimdi konuşmayı tercih etti?
Babacan aylardır konuşmama stratejisini izleyerek kamuoyunda hem
merak uyandırdı hem de gelebilecek saldırılardan kendisini ve
ekibini korudu. Ayrıca hâlâ kervanı dizmekle meşgul bu hareketi
bağlayıcı ifadeler kullanmanın doğru olmadığını düşünerek böyle bir
yöntem izledi. Ancak gelinen noktada, “arzu ettiği gibi bir
kurucular kurulunu oluşturamadığı için konuşmuyor”, “partinin
kuruluşunu ertelemek zorunda kaldı”, “korkuyor” gibi yorumlar
birikti ve konuşmasının gerekli olduğunu gördü.
Babacan neden bir basın toplantısı yapmak yerine
gazeteye konuştu? Babacan’ın ekibi için bir basın
toplantısı yapmanın ön koşulu, kurucular kurulunun belirlenmesi ve
parti tüzüğünün şekillenmesi. Aksi halde iddia ettikleri gibi bir
kadro partisi değil lider partisi görüntüsü vereceklerini
söylüyorlar ki, haklılar. “Türkiye uzun süredir, ben yaptım oldu,
zihniyetiyle yönetiliyor. O nedenle yeni bir yönteme ihtiyaç var”
diyorlar. Ortada henüz taslağın taslağı varken, yeni katılan
isimlerle bunlara son şekli verilecekken, partinin hedeflerine
ilişkin kesin ifadeler kullanmak, henüz tüzel kişiliğe bürünmemiş
partiyi şimdiden bağlamak demek. Bu da partiye katılacak isimlerin
güvenini sarsar.
Babacan’la hareket eden isimler kimler?
Bazıları yazıldı, bazıları ise şimdilik isminin gündeme gelmesini
istemiyor. Bu soru ısrarla iktidar kanadı tarafından gündeme
getiriliyor diye düşünüyorlar. Hem bu isimlerin yıpratılma
ihtimalinden çekiniliyor hem de kurucular kurulunda kimlerin
olacağı henüz netleşmedi. Konuştuğumuz bazı isimler “gönüllü”
olarak bu çalışmanın içinde yer aldığını söylüyor, kimilerinin ise
etkili bir makam beklediğine şüphe yok. “Ego” meselesi, siyasette
de hayatın her alanında olduğu gibi görmezden gelinemeyecek bir
başlık. Bunu herhangi bir bilgiye dayanarak veya birilerini işaret
ederek söylemiyorum. Sağda veya solda hiç fark etmez, siyasetçi,
içinde bulunduğu yapı güç odağı haline geldiğinde yetki talep eder,
görünür olmak ister. Bu yolda da birileri kırılır, birileri küser,
birilerinin önü açılır. Bu mesele siyasetten daha fazla psikoloji
ve sosyolojinin konusu olduğu için bunu işinin uzmanlarına bırakıp
biz konumuza dönelim.
Parti kuracak çeşitliliğe ve sayıya ulaşıldı
mı? Madem isim söylemiyorlar peki beklentilerine olumlu
yanıt alıyorlar mı? Üç parti kuracak kadar bir ekip oluştuğunu,
hâlihazırda görüşmek için bekleyen çok sayıda insan olduğunu
söylüyorlar. İlgiden memnunlar. Şimdilik mesafeli duran bazı eski
yol arkadaşlarının, başarı ihtimalini gördüklerinde kendilerine
katılacağını ifade ediyorlar. Örnek olarak da AK Parti’nin
kuruluşunu veriyorlar.
Vitrinde ağırlıklı olarak yeni isimler mi
olacak? Aklın yolu bir; yeni oluşum, yeni bir vitrinle
kamuoyunda daha ikna edici olur. Tecrübelerinden bu süreçte
faydalandıkları kimi siyasetçilerin vitrinde olmayacağını
söylemeleri de bundan. Kurulacak parti siyasete ne kadar taze kan
aşılayacak onu bekleyip göreceğiz.
AK Parti ile kavgadan çekiniyorlar mı?
Kendilerini AK Parti veya Erdoğan karşıtı bir yerde konumlandırmayı
siyaseten de yöntem olarak da doğru bulmuyorlar. Parti kurulduktan
sonra ise kavgadan çekinmeleri için bir neden kalmayacak. Yıllardır
edeceği tüm kavgaların zamanını ve zeminini kendisi belirlemeye ve
hatta neredeyse rakibini bile seçmeye alışmış bir siyasetçi var
karşılarında. Ancak bu ekibin avantajı da onu, herkesten iyi
tanımaları.
Beşir Atalay, istifa ettikten sonra mı Erdoğan’dan
randevu istedi? Ankara kulislerine en hakim gazetecilerden
Nuray Babacan’ın Hürriyet’te yazdığı habere göre Cumhurbaşkanı
Erdoğan MYK toplantısında Beşir Atalay için, “Partiden zaten istifa
etmiş, sonra benden randevu istiyor. 70 yaşında bir adam. Bu
saatten sonra ne demeye geliyorsun? Görüştüm tabii ama tuhaf
buldum” demişti. Yakın çevresi, Beşir Atalay’ın bu habere çok
üzüldüğünü söylüyor. “Beşir Hoca, Erdoğan’a istifa edeceğini
söylemek için randevu alıp kendisiyle görüştü. Bize görüşmenin
olumlu bir havada geçtiğini söyledi. Ardından da partiden ayrıldı”
diyorlar.
Babacan’ın partisi topluma ne vadedecek?
Toplumda, özellikle de genç kesimde, yeni bir siyaset yapma tarzı
ve yeni bir siyasetçi profili beklentisi var. Babacan da
söyleşisinde gençlere geniş yer ayırmış. “Tek insan” zihniyetinin
Türkiye’yi nereye getirdiğinin hesabını yapan toplum kesimleri,
Türkiye’nin ihtiyacı olanın bir “kurtarıcı” değil memleketi düze
çıkaracak “ortak akıl” olduğu konusunda hemfikir. Kurulacak yeni
partinin bu beklentiyi ne ölçüde ve hangi kesimler için karşılayıp
karşılamayacağını bekleyip göreceğiz.