Yılın ilk ayında corona, Çin’e mahsus salgın sanılıyordu henüz.
Daimi derdimiz yoksulluk ve yoksullaşmaydı. Buna karşın ekranlarda
mücevher sağanağından geçilmiyordu. Farklı markalarda inci,
pırlanta, altın fışkırıyordu her kanalda.
Milletin gözü doyarsa, gönlü de doyar diye düşünülüyordu galiba.
Özendirme– talep yaratma politikası uygulanıyordu belki de: Biri
alırsa, öteki görür, imrenir, harekete geçer… Tabanda rekabet!
Altın fiyatları kopmuş gidiyor derken, tam o sıralarda ekranlara
geldi Babil dizisi.
Zorunlu altın arayıcılığı, avcılığı hikayesi Babil.
Parlak iktisat profesörü ihalede usulsüzlük iddiasıyla görevden
uzaklaştırılmıştır. Onur kırıcı itham, iftirayla gelen işsizlik
şokunu, yedi yaşındaki oğluna ölümcül hastalık tanısı konması
izler. Tedavi yurt dışında mümkündür. Soruşturma nedeniyle
kahramanımız bankadaki parasını kullanamamaktadır. İş ya da borç
için çaldığı kapılar yüzüne kapanmaktadır. Yurt dışına
çıkamamaktadır.
İlk bölümde ortaya konan bu kısa öyküyle, gizli mesaj–şifre
çözücüleri harekete geçti. Babil’e soruşturma geliyor
söylentisi yayıldı bir anda. Neyse ki, dizinin
iktidarla–muhalefetle işinin olmadığı anlaşıldı.
Çaresiz iktisat profesörü İrfan, çocukluk arkadaşı aracılığıyla
“iş adamı” kisvesindeki mafyayla alışverişe girince, zorunlu
borçlanma, kapanmamış başka hayat hesaplarını da ortaya çıkarır.
İrfan’ın gençlik aşkı, kendisini iflastan kurtaran mafya iş adamına
ekonomik ve duygusal borcunu onun kapatması olarak ödemektedir…
Kurtarıcı olarak sahneye çıkan çocukluk arkadaşı ise tüm hayatı
boyunca İrfan’ı kıskanmıştır, vs. Kurtarıcı, her an herkesi ve her
şeyi satabilen, iyi niyetli küçük dolandırıcı. Mafya iş adamının
deyişiyle, Fırıldak.
Arkadaşlık, aşk, rekabet, ihanet, yalan ve tüm bunların üstüne
yükselen maddi hayatın sürdürülmesi; geçim, toplumsal konum,
iş–ilişki meseleleri.
MEÇHUL DİYARLARDA
Televizyon dizileri, siyasal meselelerden, söylemlerden elbette
uzak durur. Kültür endüstrisi içinde kitlesel izleyiciye yönelik iş
yapmaktadırlar sonuçta.
27 Mayıs 1960–12 Eylül 1980 darbelerini eksen alan toplumsal
panorama eşliğindeki aşk hikayesi Hatırla Sevgili,
1970’lerden yine toplumsal hareketlilik, gençler, aileler draması
Çemberimde Gül Oya, yine 1960–1980 dönemine bir aile
hikayesi üzerinden yaklaşan Öyle Bir Geçer Zaman ki gibi
diziler, nostalji kontenjanından hayli ilgi gördü 2000’lerin ilk on
yılında.
Her üç dizinin de adını şarkıdan, türküden almasına ne
demeli?
Yeni Türkiye öncesinde görece popülerlik kazanan yukarıda
andığımız “dönem dizileri”yle eş zamanlı olarak ekranlara gelen
Kurtlar Vadisi ise tam anlamıyla fenomen halini aldı.
Zamanla karikatürleşse de uzun süre delikanlılık, racon, sır, derin
devlet ve sokak timi olarak Vadi, bir başka “dönem”, siyasa, kimlik
anlatısı üretti.
Bu son anlatı, Diriliş Ertuğrul–Kuruluş Osman gibi
mitsel tarih–devlet dizilerine uzandı. Hayli popülerlik kazanan ve
“ecdat” tartışmaları yaratan Muhteşem Yüzyıl’ı unutmamak
gerek. Kaldı ki, Kanuni dönemini konu edinen Muhteşem
Yüzyıl (2011–2014), Diriliş (2014–2019) ve ondan türeyen hala
devam eden Kuruluş Osman’ı da öncelemiştir.
Kısaca, “gerçeklik” büyük ölçüde uzak ya da yakın geçmiş olarak
karşımıza çıkar dizilerde.
Güncel ise, meçhul bir diyardır.
L. P. Hartley’in Türkçeye Arabulucu olarak çevrilen
romanının ünlü açılış tümcesini anmak gerek: Geçmiş, yabancı bir
ülkedir, orada her şey farklı yapılır.
Ekranlarda–dizilerdeyse bu “yabancı” diyar ve “farklı” işler,
şimdiki zaman için geçerlidir. Gördüğünüz sokaklar, caddeler,
kentler, binalar, arabalar, insanlar, giysileri, yedikleri
içtikleri, konuştukları dil… her şey tanıdık, bildik ama bir o
kadar da farklıdır, “her şey farklı yapılır”, yaşanır.
Tv dizileri, senaristler, yaşadığımız zamanı, ülkeyi, kenti
anlatmaya koyulduklarında öykü ne olursa olsun, görünenin ardında
başka, daha derin, daha büyük, daha karanlık “güçler”in varlığını
işaret ederler. Görünmeyen ama görünenlere hükmeden, onların bağlı
olduğu güçler. Yeraltı, yerüstünün ta kendidir.
Yakın geçmiş ve tarih dizileri gibi şimdiki zaman da her şeyin
gördüğümüz, bildiğimizden farklı yapıldığı, yaşandığı diyar olarak
çıkmaktadır karşımıza.
ŞİMDİKİ ZAMANIN EKONOMİ POLİTİĞİ
Babil de bir şimdiki zaman anlatısı. Yeraltı–yerüstü
denklemi orada da geçerli. Ama diziyi diğerlerinden ayıran temel
özellik, denklemin, bir tür “simyacılık” üstüne kurulduğunu işaret
etmesi. İrfan, mevcut koşullarda ne yaparsa yapsın, büyük paraya
ulaşamayacağını bildiği için ekonomi bilgisini kullanır: Bir büyük
anlatı kurar. Kağıt üstünde bir altın madeni!
Daha büyük kazanmak isteyenler altına hücum edecektir. Saadet
zinciri herkesi kendine çeker. Gerçekte maden olmasa da ona kağıt
üstünde ortak kaydetmek, altın çıkarmaktan ve piyasaya sunmaktan
farksızdır.
Öte yandan şu gerçekler de yüksek sesle dillendirilir: Tehlike
kokusuyla “parasının peşine düşmüş zenginler, dünyada en tehlikeli
türdür.” Ya da “yoksul, çalmayı bilmediği için yoksuldur.”
Aforizmalar eşliğinde ciddi ciddi “ekonomi politik” dersi çıkar
karşımıza. Bu ülkede kavrama hakkını veren gelmiş geçmiş en
nitelikli iktisatçılardan, Mayıs 2020’de aramızdan ayrılan İşaya
Üşür bile rahmetle yad edilerek, edebiyatla iktisat bağı bile
gündeme gelir.
Dalgalar hiç durmadan nasıl
koşarsa çakıllı kıyıya
Saatlerimiz de işte öyle
bitişe ulaşmaya çalışıyor
İşaya Hoca, “Shakespeare’in yukarıdaki dizelerdeki zaman tanımı,
neoklasik iktisadın önde gelen isimlerinden Leon Walras’ın genel
denge modeline uyarlanabilir mi?” diye sormuştur. Prof. İrfan bunu
öğrencilerine nakletmiştir… Hapiste hayatını kurtaran, “okumuş
fedai” öğrencisi, meyhane masasında hatırlamakta, hatırlatmaktadır
dizeleri ve “kendini bulma” dersini.
Uygarlık tarihi de var Babil’de.
Petrolün sonu varken silahın sınırsız servet üretimini –başka
tür maden– şöyle anlatır İrfan Hoca:
Son 3.400 yılın 3132’sini savaşlarla geçirmiştir insanlık. Kalan
268 yılda uygarlığı kurmaya çalışmıştır. Bilime yatırım yapmış,
ekonomiden –ve teknolojiden– anlayan insanlar yetiştirmiştir ki,
yeni silahlar, yeni savaşlar icat etsinler…
Kötülüğün sıradanlığına dek uzanıyor Babil’de şimdiki
zaman anlatısı. Her tür kötülüğe kayıtsız kalma sıradanlığı ve
kötülüğü...
Tarihsel-güncel altın hikayesi. İlgiye değer.