Baby Reindeer dizisinin etik ihlalleri: Kamunun bilme hakkı ile bireysel mahremiyet arasındaki denge

Kamu yararı ile bireysel mahremiyet arasındaki dengeye saygı göstermek medyanın temel sorumluluklarından biri. Fiona Harvey'in ifşa edilmesi, bu dengeye saygı göstermemenin sonuçlarını ortaya koyuyor.

Abone ol

Kamunun bilme hakkı ile bireysel mahremiyet hakkı arasındaki sınırlar çoğu zaman bulanık. Medyanın kamuyu bilgilendirme sorumluluğu, bireylerin özel hayatlarını koruma hakkı ile dengelenmeli. "Baby Reindeer"** dizisinin karakterinin bir TV programında ifşa edilmesi, bu hassas dengeyi yeniden tartışmaya açan bir olay oldu.

Gerçekçi hikaye anlatımının yaratıcı özgürlükle harmanlanması,özellikle gerçek suç dramalarında, göz ardı edilmesi zorlaşan etik ikilemler ortaya çıkarıyor. İzleyiciler genellikle bu tür hikayelere ilgi duyarlar; ancak karakter ile gerçek kişi arasındaki çizginin belirsizleştiği durumlar, kamuoyunun yanlış karar vermesine ve potansiyel tacize yol açabilir. Dizinin karakteri Martha'nın gerçek hayattaki karşılığının ifşa edilmesi, bireysel mahremiyet hakkının ciddi bir ihlali olarak değerlendirilebilir.

GAZETECİLİK ETİĞİ VE MAHREMİYET HAKKI

Gazetecilik etiği, bireylerin mahremiyetine saygı göstermeyi ve kamu yararını gözetmeyi gerektirir. Bu bağlamda, bir bireyin kimliğinin ifşa edilmesi, yalnızca kamu yararı varsa ve bu yarar, bireyin maruz kalacağı zararları aşarsa kabul edilebilir. Fiona Harvey'in, Martha karakterinin ilham kaynağı olarak ifşa edilmesi, kamu yararı ile bireysel mahremiyet arasındaki dengeyi ciddi şekilde bozan bir durumdu. Bu ifşa, Harvey'in psikolojik ve sosyal sağlığını olumsuz etkilemesinin yanı sıra, medya tarafından adeta bir "röntgenci eğlence" aracına dönüştürüldüğünü göstermekte.

Ayrıntıları kamuya mal olmuş bir davayı ya da mahkumiyeti haberleştirmek başka bir şey; kurgulanmış bir mercekle anlatılmış bir hikaye için bir kadının kimliğini aktif olarak ifşa etmek bambaşka bir şey. Bu, "medya tarafından yargılanmaya" maruz bırakır ki bu da zaten kırılgan bir ruh sağlığına sahip olan bir kadının iyileşme beklentileri ve güvenliği üzerinde ciddi sonuçlara yol açabilir.

Hem Baby Reindeer'ı hem de röportajı izlemiş biri olarak, bu diziyi izleyenin spekülasyon yapmaması veya taraf seçmemesinin neredeyse imkansız olduğu kanaatindeyim. Birbiriyle çelişen iki anlatı var, ancak tam bağlamdan ve somut kanıtlardan bihaber olan izleyiciler olarak kurguyu gerçeklerden ayıracak donanıma sahip değiliz. Dahası, buradaki acımasız ironi, filmde gösterildiği gibi, ilgiyi sağlıksız yollarla arayan “tacizci”nin cezalandırıcı bir şekilde spot ışıklarının altına itilme durumu, takipçinin kendisinin de kamusal utancın kurbanı olduğu bir paradoks yaratmakta ve zarar döngüsünü devam ettirmekte. Medya, dur durak bilmeyen haber arayışında, ifşa edilen kadına ciddi zararlar veriyor ve sorumlu gazetecilik yerine sansasyonelliğe öncelik verme yolunu seçiyor.

Baby Reindeer dizisi, bir bakıma Gadd'ın yaşadığı travmatik deneyimin bir tür katharsis olarak işlenmesi ve paylaşılması, farkındalık yaratmak için bir araçtı. Ancak medyanın haddini aşarak, Gadd'ın ısrarlı takipçisi kadını ifşa etmesi, Gadd'ın iyileşme yolculuğuna zarar verebilir ve onu istemediği, arzu etmediği veya planlamadığı bir şekilde hikayeye geri sürükleyebilir.

Hapishanedeki katillerle röportaj yapma konusunda deneyimli olan bir Piers Morgan, Martha’yı adeta bir saat boyunca sorguya çekti. Piers, onu hiçbir zaman doğrudan zihinsel olarak rahatsız bir takipçi olmakla suçlamasa da dizide bu şekilde tasvir edildiğini ve şimdi milyonlarca kişi tarafından izlendiğini vurguladı durdu. Onun yetiştirilme tarzını, niteliklerini, şu anki erkek arkadaşının geçmişini, yalan makinasına bağlanmayı kabul edip etmeyeceğini sordu. Gadd'ı takip etmekten mahkum edildiği veya hapsedildiği de dahil olmak üzere hikayenin birçok iddiasını inkar etti.

"Baby Reindeer" dizisinin karakterinin ifşa edilmesi, gazetecilik etiği ve medya sorumluluğu açısından ciddi bir ihlal teşkil etmektedir. Halkın bilme hakkı, bireylerin mahremiyetine zarar vermeyecek şekilde kullanılmalıdır. Netflix ve diğer medya platformları, hikaye anlatımını etik hususlarla dengelemek ve bireylerin haklarına saygı göstermek zorundadır. Bu olay, medya kuruluşlarının ve içerik platformlarının gelecekte daha dikkatli ve özenli davranmaları gerektiğini bir kez daha göstermektedir.

Aklımıza şu sorular da gelmiyor değil: Madem Harvey, ısrarlı takipten suçlu bulunmadı, Netflix bu iftiranın bedelini ödemeyecek mi? Hikâyenin geri kalanı ne kadar doğru olursa olsun, Netflix bu iftiranın bedelini ödemelidir. Yıllık 5 milyar dolardan fazla kâr elde ettikleri göz önüne alındığında, etik dikkatsizliğin bir bedeli olmalıdır.

Medyanın sesi duyulmayanların sesini duyurmak kadar, savunmasızları koruma görevi de vardır. Aslında ortada iki savunmasız ve mağdur insan var: biri zengin ve ünlü oldu, diğeri ise herkesin önünde küçümsendi ve alay konusu oldu. Richard Gadd, dizinin hangi bölümlerinin doğru olduğunu satır satır açıklama konusunda baskı gördü. Diziyi izleyenlerden bu kişilerin kim olduklarını bulmaya çalışmamalarını istedi, kaçınılmaz sonuç olarak tabii ki izleyiciler onu dinlemediler. Bu kaotik durum dizinin mesajını ve yaratıcılığını zayıflattı. Gadd da yalancılıkla suçlandı. Eğer suç duyurusunda bulunmak ve gerçek kimlikleri açıklamak isteseydi, Gadd zaten bunu yapmaz mıydı? Gadd’ın çok sert ama bir o kadar da başarılı dizisi kendini çok gereksiz polemiklerin içine itti.

PİERS MORGAN’IN RÖPORTAJI: SORGULAMA VE MANİPÜLASYON

Piers Morgan, attığı tweette programının anonsunu şu şekilde yapıyordu: "Fiona Harvey kendi sözünü söylemek ve 'gerçeği düzeltmek' istiyor. Kendisi psikopat bir sapık mı? Yarın @PiersUncensored'da öğrenin." Gadd'ın bizzat The Independent’a, Martha’ya ilham veren gerçek kişinin "zihinsel açıdan rahatsız" olduğunu söylemesinin üzerine, Piers'ın röportajını "sorumsuz" ve "etik dışı" bulduğumu söylemek isterim. Harvey ile yapılan röportaj, savunmasız durumdaki bir kişinin sömürülmesinden başka bir şey değil.

Harvey şöyle devam etti: "Piers bana 'Bu adama 41.000 e-posta göndermediğinden ve ona yüzlerce kez telefon açmadığından emin misin?' diyordu. Röportajın büyük bir kısmında, yaklaşık 10 dakika boyunca, sürekli bu konuya geri döndü. Bana çelme takmak ve beni hazırlıksız yakalamak için çok uğraştı. Kendimi biraz kullanılmış hissediyorum. Bazı e-postalar göndermiş olsam bile bu, geri kalan şeylerden suçlu olduğum anlamına gelmez. Söylediğim gibi, bir şeyi gerçek hikaye olarak ilan etmek için onun neredeyse yüzde 100 doğru olması gerekir." Harvey ayrıca Morgan'ın kendisine Gadd'ı sevip sevmediğini sorduğunu ve kendisinin de "Şaka yapıyor olmalısın." cevabını verdiğini açıkladı.

MEDYA ETİĞİ VE GELECEK İÇİN DERSLER

"Baby Reindeer" etrafında dönen tartışmalar, gerçek hayattan ilham alan anlatılarla uğraşan film yapımcılarının rıza, mahremiyet ve ahlaki sorumluluklar hakkındaki eleştirilere vurgu yapıyor. Röportaj sadece diziye duyulan heyecanı artırmakla kalmadı, aynı zamanda Harvey gibi bireylerin iddia edilen deneyimlerinin dramatize edilmesi nedeniyle maruz kalabilecekleri kişisel hak ihlallerini açığa çıkardı.

Dizi, içerik oluşturucuların ve platformların hikaye anlatımını etik hususlarla dengeleme konusundaki sorumluluklarını sorguluyor. "Baby Reindeer" vakası, gelecekte gerçek suç hikayelerine nasıl yaklaşılacağı konusunda uyarıcı nitelikte potansiyel bir katalizör görevi görüyor.

Gerçek insanların kim olduğunu bulmak insan doğasının bir parçasıdır; sosyal medya çağında insanlar gerçek kişinin kim olduğunu bilmek isterlerse bunu genellikle çok kolay bir şekilde çözebilirler. Drama yapımcıları bunu herkesten daha iyi biliyor. Sosyal medya hızla gelişiyor ve Netflix, yan karakterlerin kimliklerini gizlemek ve Fiona Harvey gibi kişileri internet hafiyelerinden ve işlemedikleri suçlarla suçlananlardan korumak için belli stratejiler üretmek zorundalar. Pek çok TV şirketinin, karakterlerin gerçek kimliklerini gizlemek gibi sorunlarla ilgilenen ve bunları öngören yarı zamanlı komisyon yöneticileri vardır. Örneğin, birinin cinsel saldırısını detaylandıran bir hikaye olan "Seni Yok Edebilirim" de BBC, yan karakterlerin özelliklerinin dayandıkları gerçek insanlardan çok farklı olmasını sağladı.

Netflix aynı politikalara sahip görünmüyor. Geçmişte, diğer gerçek hikayeye dayanan dizilerle sorunlar yaşanmıştı. 2022'de Vanity Fair editörü Rachel DeLoache Williams, "Inventing Anna"da kendisini karaladığı için Netflix'e dava açmıştı.

Karakterler hikayeyi daha ilginç hale getirmek için sıklıkla karikatürize edilse de bunun da bir sınırı olmalı. Bir kurbanın ekranda paylaşılan gerçek duyguları, diğer gerçek hayattaki kurbanlarda, kurgusal bir kurbanın duygularından daha fazla yankı uyandırma gücüne sahiptir. Gadd'ın karakteri, istismarın 'gri alanlarını' çok iyi tasvir ediyor, özellikle de Richard'ın, kendisini istismar eden kişiye defalarca nasıl geri döndüğünü paylaşması nedeniyle. Cinsel istismar mağdurları sıklıkla kendilerini içten suçlayacaklardır ve mağdurları suçlamak, hem mağdurlara hem de genel olarak topluma zarar verebilir. Sonuçta bu, birisinin istismarı hakkında konuşulmasını engelleyen güçlü bir faktör olabilir.

Dizideki takipçi karakter Martha'nın arkasındaki gerçek kişi Fiona Harvey'i bulmak son derece kolaydı. Martha, gerçek kişiye oldukça benziyordu; bulunması için diziden sadece birkaç cümle aranması yeterliydi. Fiona sıklıkla gazetecilerin tacizlerine maruz kalmanın yanı sıra, sosyal medyada çok sayıda tehdit aldı. Piers Morgan'ın onu röportaj için davet etmesiyle bu durum doruğa ulaştı.

Diğer yandan, Richard'ın karakterine cinsel tacizde bulunan TV yapımcısının kimliği bilinmese de sonuç olarak bazı tahminler üzerine insanlar çevrimiçi istismara maruz kaldı. Gadd, kimliği tespit edilen kişinin istismarcı olmadığını söylemek zorunda kaldı, ancak internet, istismarcının kim olduğunu bulmaya yönelik bir spekülasyon çılgınlığı içinde kalmaya halen devam ediyor.

Netflix gibi büyük medya platformları, içeriklerinin ve bu içeriklerle ilgili bilgilerin gizliliğini koruma sorumluluğunu taşır. "Baby Reindeer" dizisinin karakterinin ifşa edilmesi, Netflix'in bu sorumluluğunu yerine getirmediği anlamına geliyor. Netflix, içeriklerinin tanıtımında ve pazarlamasında daha dikkatli olmalı ve izleyici kitlesinin duygusal bağlarını göz önünde bulundurmalı. Ayrıca, bu tür ifşaların önüne geçmek için daha sıkı güvenlik önlemleri almalı ve çalışanlarını etik kurallar konusunda da bilinçlendirmeli.

Medya, kamuoyunun bilgilendirilmesinde çok önemli bir rol oynar; ancak elinde bulundurduğu gücün sorumluluk getirdiğini de unutmamak gerekir. Kamu yararı ile bireysel mahremiyet arasındaki dengeye saygı göstermek, medyanın temel sorumluluklarından biri. Fiona Harvey'in ifşa edilmesi, bu dengeye saygı göstermemenin sonuçlarını açıkça ortaya koymakta. Buradan yola çıkarak, medya kuruluşlarının, savunmasız bireyleri koruma ve onlara zarar vermeme konusunda daha duyarlı olmaları gerektiğinin altını çizmekte yarar var. 

*Prof.Dr/London School of Economics Konuk Öğretim Üyesi

** Richard Gadd tarafından yaratılan ve başrolünde oynadığı bir İskoç kara mizah drama-gerilim mini dizisi olan Baby Reindeer, Gadd'ın aynı adlı tek kişilik gösterisinin uyarlaması. Yirmili yaşlarında takip edildiği ve cinsel saldırıya uğradığı gerçek yaşam deneyimini Gadd “Olabilecek en büyük terapiydi bu benim için, hayatımı kurtardı diyebilirim” ifadeleriyle açıklamıştı.