Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Ağustos günü Karadeniz’de 320 milyar
metreküp doğalgaz rezervi bulunduğu ‘müjdesini’ verdi. Bu müjdeli
haberler Türkiye’nin bağımsızlığı ve güçlenmesi çerçevesi içinde
verilse de, uzmanlar bu ekonomik potansiyellerin gerçekleştirilmesi
için yabancı sermaye ve teknoloji desteğine ihtiyaç duyulacağı
görüşünde. Bu dış bağlantılar konusunda en çok adı geçen de Çin.
Müjdenin açıklanmasından birkaç gün önce Çin’le ilişkileri
geliştirmek konusunda Enerji Bakanlığı günlerinden beri sabit bir
çizgi izleyen Berat Albayrak’ın Türkiye’yi bir eksen değişikliği
beklediğine ve bunun müjdeyle ilgili olduğuna dair açıklaması Çin’in yeni
doğalgaz rezervlerini çıkarmada dayanılacak dış güç olduğu
yorumlarını getirdi.
Yakın zamanda bu yorumları destekleyen gelişmeler oldu. Pandemi
zamanında anlaşması yapılan ve Xi Jinping tarafından Temmuz sonunda
Kuşak ve Yol Girişimi’nin yatırım bankası Asya Yatırım ve Altyapı
Bankası (AIIB)’nın yıllık toplantısında açıklanan, Türkiye’nin
sermaye açığını kapatması için iki seferlik toplamda bir milyar
dolarlık finansal yardım bunlardan ilki. Bir diğeri ise,
2019 yılında imzalanan, Türk Lirası ve Çin Yuanı arasındaki swap
anlaşmasının 2020’nin Haziran ayında Merkez Bankası tarafından
ilk defa uygulanması.
Albayrak, kendi müjdesini, yani Türkiye’nin eksen kaymasını
Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikası’nın Konya tesislerinin
açılışında açıkladı. Bu tesislere 1 milyar doların üzerinde
yatırım yapıldı. Üç yıl önce
YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) projesi kapsamında Kore
sermayesiyle bir yılda bitirilecek olan tesislere, Koreli ortağın
2019 yılında projeden çekilmesi sonucu, bir cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle devlet sahip çıktı.
Sorumluluğunu tamamıyla devletin üstlendiği bu çevreci de olsa
pahalı ve riskli yatırım, doğalgaz müjdesinde olduğu gibi ekonomik
bağımsızlık ve kendi kendine yeterlik vurgusuyla tanıtıldı. Basına,
bu tesislerde tüm dünyanın Çin’den aldığı teknolojinin üretileceği,
böylece hükümetin ‘bağımsız enerji politikası’nın destekleneceği
bilgisi verildi.
Türkiye gerçekten de bir süreden beri rüzgar ve güneş gibi yeşil
teknolojilere geçiş yapmaya çalışıyor. Ancak bu teknolojilere
yatırım konusunda bir bağımsızlık politikası izlenmesinden çok
yabancı yatırımcı çekememe sorunu var. Örneğin, açık deniz
platformlarında kurulacak rüzgar santralleri için ne AB ülkeleri ne
de Çin yatırım yapmaya yanaşmıyor. AB ülkelerinin Türkiye’de yeşil
teknolojilere yatırım yapmamasının nedeni Türkiye’nin Paris İklim
Antlaşması’nı imzalamasına rağmen TBMM’den geçirmemesi. Bu
geçirmeme kararını alan da Kalyon tesislerini ‘bağımsız enerji
politikası’ olarak muştulayan Albayrak. AB,
Türkiye’yi enerji işletmelerinde çevre dostu teknoloji kullanma
taahhüdü vermediği için yeşil fonlardan yararlandırmıyor. Türkiye
de, bu fonlardan yararlandırılmadığı için Paris İklim Antlaşması’nı
onaylamıyor. Bu kısırdöngü içinde Türkiye planladığı yeşil
teknoloji tesislerine yabancı yatırımcı çekemiyor.
Albayrak’ın bahsettiği eksen kaymasının Çin’i işaret etmesi
yüksek ihtimal. Çünkü, Albayrak, Enerji Bakanlığı’ndan beri Çin’in
Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Türkiye’ye enerji yatırımı
çekmeye çalışıyor. Çin,
gerçekten de, hem ülke içinde hem Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında
yeşil enerjiye yatırımı destekliyor. Örneğin,
Türkiye’nin yakın bölgesinde Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi
ve Doğu Avrupa ülkelerinin yenilenebilir enerji yatırımlarının
yabancı ortağı Çin. Fakat,
Türkiye’ye sadece eski, pahalı, verimsiz ve çevre düşmanı enerji
teknolojileri için yatırım yapıyor. Adana-Hunutlu’da yeni açılan
kömür santralı buna bir örnek.
Türkiye, sadece yenilenebilir enerji yatırımlarından değil,
Kuşak ve Yol Girişimi’nin kendi Orta Koridor projesiyle bir türlü
uyumlulaştıramadığı demiryolu ayağından da, Kumport dışında hiçbir
limanını kapsamına aldıramadığı denizyolu ayağından da fiiliyatta
dışlanmış durumda. Bunun Çin açısından en önemli nedeni, her ne
kadar Erdoğan yönetimi Uygur meselesinde eski tutumunu bırakmış ve
sessizliğe bürünmüş de olsa, siyasi konuların ikili ilişkileri
sarsıntıya uğratacağı düşüncesi. Çin en verimli yatırımlarını
Türkiye’den sakınıyor ama finansal bağımlılık yaratacak hamlelerden
çekinmiyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz, Çin’i Türkiye’ye
doğrudan mali yardım tekliflerinde bulunmasını kolaylaştırıyor.
Velhasıl, bağımsızlık kutlaması yapmadan önce elimizdeki verilere
bakmakta fayda var.