Bahçeli: Bahar mevsimi aynı zamanda sandık mevsimidir

Ankara'da konuşan MHP lideri Bahçeli, seçim için bahar aylarını işaret etti.

Abone ol

DUVAR - Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Merkez Yönetim Kurulu, Merkez Disiplin Kurulu ve Milletvekilleri Ortak Toplantısı sonrasında konuştu. Ankara Kızılcahamam'daki toplantıda MHP lideri seçim için bahar aylarını işaret etti.

Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

BAHAR MEVSİMİ AYNI ZAMANDA SANDIK VE SEÇİM MEVSİMİDİR: Bildiğiniz ve takip ettiğiniz üzere, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri için geri sayım başlamıştır. Önümüzdeki bahar mevsimi aynı zamanda sandık ve seçim mevsimidir. Türk milleti 2023 seçimlerinde geçmişin dürüst muhasebesini yaparak geleceğini oylayacaktır. Verilecek her oy Türk ve Türkiye Yüzyılına bir tuğla koyacaktır. Verilecek her oy tam bağımsızlığa destek olacaktır. Milletimizin yıkanlara, bozanlara, bozgunculara, vurgunculara, yalancılara, talancılara, yabancıların yerli acentesine dönmüş siyasi devşirmelere itibar etmeyeceğine dair inancım tamdır. Çünkü Türkiye’nin kaybedecek bir saniyesi bile yoktur. Yerimizde saymaya, olanla yetinmeye, kıt kanaat geçinmeye, onun bunun ağzına bakmaya, tarihin gerisine düşmeye, debisi yüksek bir nehir gibi akan hadiselerin içinde edilgen ve etkisiz kalmaya ne hakkımız ne de niyetimiz vardır. Sızlanarak, dövünerek, seyrederek hiçbir şey yapamayız. Davası olan her insan aynı zamanda umut insanıdır. Çünkü iman varsa imkan vardır ve nihayetinde karamsarlık bulutları dağılmaya mahkumdur. 2023 seçimlerinde, Türk milletinin varlığı, birliği, bekası ve belaların üstesinden nasıl geldiği sınanacaktır. Tüm dünya adeta nefesini tutmuş 2023 seçimlerine kilitlenmiştir. Çünkü uyanan ve ayağa kalkan devin ayak sesleri zalimleri, onların taşeronlarını, iç işgal cephesinde toplanan kifayetsiz muhterisleri ziyadesiyle ürkütmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye’miz gücüne güç katmış, siyasal ve toplumsal huzuru teyit ve temin etmiştir. Hükümet krizleri, siyasi kavgalar, ilkesiz koltuk pazarlıkları, ilkel makam paylaşımları son bulmuştur. Koalisyonlar devri kapanmış, eser ve hizmet döneminin kapıları ardına kadar açılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlamenter Sistemin bütün arızalarını, bütün aksaklıklarını, bütün anormalliklerini isabetle ve demokratik iradeyle telafi etmiştir.

YATIYORLAR, KALKIYORLAR, CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’Nİ SUÇLUYORLAR: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne tek adamlık yaftası vurmak soysuz bir saptırmadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, anti demokratik gölge düşürüp despotik, tiranlık ve diktatörlük isnadıyla yaralamaya ve yıpratmaya çalışmak ağır kusurlu siyasetçi küstahlığıdır. Zillet ittifakının görünen ve gösterilen yegane ortak paydası yeni sistem muhalifliğidir. Bundan başka söyledikleri veya söyleyebilecekleri ikinci bir şey yoktur. Yatıyorlar, kalkıyorlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni suçluyorlar. Toplanıyorlar, dağılıyorlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne iftira atıyorlar. Bilmiyorlar ki, Türkiye eski Türkiye değildir. Görmüyorlar ki, aziz milletimiz yeni sisteme alışmış, takdir ve teveccühüyle kaya gibi arkasındadır. Zillet ittifakının besin ve esin kaynağı kriz, kargaşa, kavga ve kutuplaşmadır. Zillet ittifakının geçim kapısı hamaset, habaset, husumet ve huşunettir. Huzur bu ittifakın duymaya bile tahammül edemeyeceği bir insanlık, devlet ve toplum değeridir.

SEROK AHMET ALTILI MASANIN BAŞLICA HİZİP ODAĞINA DÖNMÜŞTÜR: Sürekli istikrarsızlık, sürdürülebilir düzensizlik, yaygın kaos, dinmeyen siyasi ve ekonomik fırtınalar CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden Devası’na, Serok’undan DP’sine kadar alayının ümidi ve ünsiyetidir. Altılı masa darmadağındır. Her bir parti kendi çıkarının, kendi ikbalinin, kendi gizli gündeminin peşine düşmüştür. Altılı masaya zimmetlenmiş, bağlanmış, vesayet ve esaret altına girmiş bir Cumhurbaşkanı hüviyetinin arzu ve arayışı deşifre edilmiştir. Serok Ahmet haline bakmadan hasan dağına oduna gitmek için yola koyulmuştur. Altılı masa cunta yönetimlerini, ara rejim dönemlerini aratmayacak bir nevi konsey yapılanmasıyla Türkiye’yi yöneteceğini iddia etmektedir. Serok Ahmet pazarlık gücünü yükseltmek, ne alırsam, neyi kazanırsam kar mantığıyla altılı masanın başlıca hizip odağına dönmüştür. Bu koltuk sevdalısı ve menfaatperest serok; “Altılı masanın Cumhurbaşkanı kendi kararımı uygularım derse kriz çıkar. O Cumhurbaşkanı Meclis desteğini kaybeder. Ve ülke yeniden seçime gitmek zorunda kalır” demek suretiyle zillet ittifakının potansiyel zehrini kusmuş ve menfur zihniyetini ele vermiştir. Diğer yandan altılı masada kös kös oturan parti başkanlarının karar süreçlerinde Cumhurbaşkanıyla birlikte imza yetkisine sahip olacağını iddia etmek sadece akıl tutulması değil, masa oligarşisinin, liderler sultasının ülkeye ve millete dayatılmasıdır. Buradan bir demokrasi, istikrar ve hizmet aşkı çıkmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Altılı masa şimdiden kriz girdabına yuvarlanmıştır. Vaatleri krizdir, anlaşmazlıktır, konsorsiyum halinde ülke yönetimidir.

ALTILI MASANIN İFLAS BEYANIDIR: Yüzde 50’yi aşan bir oy alan Cumhurbaşkanı’yla yüzde 0 bilmem kaç oy oranına haiz bir partinin eşit sorumluluğa ve stratejik konularda aynı imza yetkisine sahip olacağını ifade etmek demokrasiyi ve millet iradesini hiçe saymaktır. Bu iflah olmaz bir iktidar hastalığıdır. Dikkat ediniz, projemiz budur, vizyonumuz şudur, hedeflerimiz şunlardır diyemiyorlar. Bugünden kriz ihbarı, kriz ibrası, kriz ilamı yapıyorlar. Aziz milletimizin bu tip siyaset çirkefliğine, bu ve benzeri siyasi hezeyan ve hüsrana onay vermesi aklın imhasıyla eşdeğer bir fecaattir. Serok ve selamsız Babacan başta olmak üzere, tüm zillet partileri altılı kumar masasına çökmüşler, ne üteriz, nasıl hileyle muhatapları zorda bırakırız arayışına girmişledir. Türk siyaset ve demokrasisi adına utanç verici bir tablo karşımızdadır. Hepsinin derdi masadan kalkıp daha rahat bir koltuğa çöreklenmektir. Milletimizi ve ülkemizi düşünen ve dert eden, parlak bir gelecek için feragat gösteren tek bir muhalefet partisi yoktur, şu ana kadar da görülmemiştir. Deva partisinin başkanı, “altılı masa benim ismim üzerinde mutabık kalırsa hem rahat seçilirim hem de en iyi şekilde yönetirim” dedikten sonra, “oy oranı yüzde 1 bile olmayan parti başkanlarının özgüveni nereden geliyor” sorusuna kayış koparan, su kaynatan su cevabı vermiştir: “Seçimlerden önce hiçbir partinin seçimde yüzde kaç alacağını önden hesap ederek bir çalışma olmaz. Eğer öyle bir çalışmayla seçime gidilse o zaman her parti kendi yoluna gider.” İmza yetkisi kapsamında ağır eleştirilere uğrayan serok Ahmet’in, “bırakalım siyaseti bu çok bilmişlere, şunun oy oranı bu desin. Mesela biz çıkalım masadan madem o zaman” sözleri altılı masanın iflas beyanıdır.

CUMHURBAŞKANI ADAYI İSMİNDE UZLAŞMA SANCILARI ÇEKMEKTEDİR: Altılı masadaki partilerin hiçbiri diğeriyle uyum ve barış içinde değildir. Kırık bacaklı masa zillettir, rezalettir, çıkarcıdır, siyasi hesaplarla sallanmaktadır. Buna karşılık Cumhur İttifak’ında ahenk vardır, ülkü vardır, şuur vardır, saygı vardır, sevgi vardır, demokratik nezaket vardır, pazarlıksız ve hesapsız ittifak ahlakı vardır, mertlik vardır, kısacası adam gibi adamlık hakimdir. Bizim farkımız ahlakımızdır. Milletimiz bu at pazarlığını, bu mal paylaşımını, bu sahte demokrasi tiyatrosunu ibretle takip etmekte ve sandık vakti geldiğinde de hesap sormak için tetikte beklemektedir. Parlamenter Sistemin çok başlı yönetim yapısı giderilmişken, Türkiye’nin ne idiğü belirsiz altı parti tarafından, üstelik yabancıların namına ambargo altına alınması demokrasinin, kişisel hak ve hürriyetlerin, devlet olma umurunun yıkımı demektir. 30 Ocak’ta altı parti başkanı bir yol haritası üzerinde uzlaşıp hükümet programı paylaşacaklarmış. Bunlar fasa fiso çabalardır. Bir aday üzerinde mutabakata varmadan, henüz seçim bile yapılmadan hükümet programı hazırlamak hakikaten de gülünçtür ve mizah dergilerine konu olacak bir alay konusu olmaya namzettir. Anlaşılan zillet ittifakı bir Cumhurbaşkanı adayı isminde uzlaşma sancıları çekmektedir. Her koyun kendi bacağından asılmaktadır.

HAZIR OLMADIĞINIZ DEMOKRATİK BİR MÜSABAKAYA GİRMEKTEN HENÜZ VAKİT VARKEN DÖNÜN: Milletvekili Genel Seçimine her zaman olduğu gibi adaylarınızı göstererek girin ve TBMM’de milletin tercih ve seçimiyle kazandığınız kadar sandalyeyle temsil görevini üstlenin. Ancak Cumhurbaşkanı adayı konusunda hep birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında tek yumruk olalım, onu sahiplenelim, yeni bir sayfa açalım. Cumhuriyet’in yeni yüzyılına Türk milletinin gücünü ve kudretini birlikte taşıyalım. Gelin bu şerefe siz de ortak olun. Ey CHP, ey İYİ Parti, ey diğer altılı masa mensubu parti başkanları kazanamayacağınız ve hazır olmadığınız demokratik bir müsabakaya girmekten henüz vakit varken dönün, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında el ele verelim, güç birliği yapalım, bu başarının mükafatı da sizde olsun. Sayın Kılıçdaroğlu bırak bu işleri, vazgeç bu nefsi tutkulardan, senden bir yol olmaz, çevrenden hayır gelmez, bu gidişle siyasi akıbetin de mefluçtur. Altılı masadaki her siyasi partinin vatanını, milletini ve devletini ne kadar sahiplenip sevdiğinin testi önümüzdeki günlerde çok daha belirgin olacaktır. Şahsım adına, bunların hepsini al bayrağın altında toplanmaya, Türk ve Türkiye Yüzyılında buluşmaya, hep birlikte çeliğe su vermeye, demiri tavında dövmeye davet ediyorum.

SEÇİM DÜNYANIN DA GÜNDEMİNDE: 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri yalnızca bizim değil, aynı zamanda dünyanın da gündemindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin halkoylamasıyla kabulünden önce ve sonra nasıl küresel bir iftira ve suçlama süreci yaşanmışsa, şimdi de benzeri bir ortam gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye’den rövanş almak için kuyruğa giren iç ve dış ihanet cephesi bulanık suda balık avlamak için her yola, her kılığa, her sinsiliğe müracaat etmektedir. ABD’den yayımlanan Washington Post Gazetesi, “2023’te dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak” diyerek dikkatleri daha da fazla ülkemize çekmektedir. Yine ABD’de çıkan bir dergide, Türkiye ve Cumhurbaşkanımız hedef alınarak, “seçimin kan gölüne” döneceği alçakça iddia edilmektedir. Elbette akacak kan damarda durmaz, duramaz. Kanımızı akıtmak, Türkiye’yi bir şiddet sarmalına hapsetmek için örtülü proje yazanlar unutmasınlar ki, döktükleri her kan boğulacakları ölüm dehlizi olacaktır. Biz de ne kan biter, ne de kahraman eksilir. Seçimi kan gölüne çevirmek için pusuda bekleyenler aklını başına alsın, yol yakınken cinayet ve melanet hazırlığından vazgeçsin. Washington Post Gazetesi’ne göre, “Türkler oylarını kullanana kadar Batılı liderler gergin durumda bekleyecekmiş” Allah’ın izniyle bunları tef gibi germeye, keyiflerini kaçırmaya, çılgına çevirmeye devam edeceğiz. Türk milleti 2023 seçimlerinde kaderini oylayacaktır: Vesayet özlemi çekenlerin, statükocu aymazların, hürriyet muhaliflerinin, milli ve manevi değer kundakçılarının, ekonomik tetikçilerin, terörle mücadelemizden rahatsız olan mihrakların, Akdeniz’den Karadeniz’e kadar Türk’ün hükümran vasfından tedirgin olan haçlı bakiyelerinin ümidi zillet ittifakıdır. İçimizden ve dışımızdan kiralanmış işbirlikçiler eliyle 2023 seçimleri zincirlenmek istenmektedir. Kim ne yaparsa yapsın, rüzgar eken fırtına biçecek, yel kayadan hiçbir şey koparamayacaktır. Türk milleti 2023 seçimlerinde kaderini oylayacaktır.

BU ÜLKEYLE NATO ŞEMSİYESİ ALTINDA NASIL BULUNACAĞIZ?: İsveç’in başkenti Stocholm’deki belediye binasının önünde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a benzeyen cansız bir maketin PKK/YPG’li hainler tarafından ve gizli servislerin kışkırtmasıyla ayaklarından asılması şerefsiz ve namussuz bir hakarettir. Lanetlediğimiz bu alçaklığı demokrasi ve özgürlük bahanesiyle tevil etmeye, dahası atıl ve sessiz vaziyette izlemeye kalkışan kim varsa suç ortağıdır. Hainler ancak maket asarlar, Allah nasip ederse asıl onların cansız bedenlerinin darağacında sallanacağı günler de bir gün gelecektir. İsveç hükümetinin bu vahim provokasyon karşısındaki tepkisi yetersizdir. Hani İsveç terörle arasına mesafe koyacaktı? Hani teröristlerin meydan okumalarına gereği yapılacaktı? Bu ülkeyle NATO şemsiyesi altında nasıl bulunacağız? Nasıl buluşacağız? Bilen varsa söylesin, nasıl müttefik olacağız? Bölücü itleri bağlamayan, hatta sınır dışı etmeyen İsveç’in NATO’ya katılımına nasıl ve hangi hakla onay vermemiz beklenmektedir?

ASKERLERİMİZİN GİYDİĞİ ÜNİFORMAYI ORTADOĞU ÜNİFORMALARINA BENZETEN KILIÇDAROĞLU EDEPSİZDİR: İç cephemizi çökertmek ve milli mukavemeti kırmak için eşzamanlı icra edilen operasyonların ve bu operasyonlara refakat eden teslimiyetçilerin varlığı herkesin ve hepimizin malumu alisidir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu teslimiyetçi lobinin ele başıdır. Geçtiğimiz grup toplantısında Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırması vesayete karşı çıkmak değil, küresel emperyalizme sevimli ve sempatik görünme pervasızlığı ve pişkinliğidir. 9 Ocak 2023 tarihinde, Milli Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi BMC İşletmesi’nde düzenlenen “Yeni Nesil Fırtına Obüsleri Teslimat Töreni” münasebetiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını haklı şekilde alkışlayan Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta kademesine yönelik Kılıçdaroğlu’nun bühtan dolu ifadeleri düşmanın emir erliğine talip bir zihniyetin su katılmamış ayıbıdır. Bu Kılıçdaroğlu demiş ki; “askerlerin alkışlaması devlet açısından büyük bir çürümüşlük göstergesidir.” Freni tutmayan Kılıçdaroğlu’nun çamur saçan ağzından şu skandal sözler aynısıyla dökülmüştür: “Etrafınıza siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerleri koyarsanız, elinizde bol yıldızlı, bol apoletli Ortadoğu üniformaları kalır. Unutmayın ki, bol apoletli Ortadoğu askerleri savaşlardan, cephelerden kaçtılar. Kariyerist kafadan asla ve asla hayır gelmez. Onun için komuta kademesi haddini bilsin, siyaset askerin işi değildir. Siyaset mi yapmak istiyorlar? Çıkarsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan’ın yanına, Perinçek’e de takılsınlar.” Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bu saldırıyı kınıyorum. Bizim kahraman askerlerimizin giydiği üniformayı Ortadoğu üniformalarına benzeten Kılıçdaroğlu edepsizdir. Hiçbir Türk askeri cepheden kaçmamıştır. Aksini iddia eden Kılıçdaroğlu müfteridir. Haddini bilmesi gereken kişi varsa o da askere düşmanlık yapan yandan çarklı Kılıçdaroğlu’dur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi ve tüm neferleri kahramandır. Kılıçdaroğlu neyin hasretini çekmektedir? Komuta kademesinin alkışladığı Cumhurbaşkanı ve başkomutandır. Ne yapsalardı, sırtlarını mı dönselerdi? Devlet ve rejim krizi mi çıkarsalardı? (HABER MERKEZİ)