Irak Kürdistan Bölgesi’nde (IKB) seçimler yapıldı. Sonuçlar klasik: Behdinan’da KDP, Soran’da KYB ve ondan kopan Goran. Katılım yüzde altmışın altında, yani düşük. Yazılanlara göre yine kendi maliye, istihbarat ve milis teşkilatına sahip iki parti KDP ve KYB sonuçlara etki etmiş. Özetle KDP neredeyse KYB’nin iki katı ve kendi bölgesine sıkıca egemen, KYB de kendi bölgesine egemen ve Goran’ın iki katı. Müslüman Kardeşler’den türeme üç İslamcı parti un ufak. Yeni muhalefet de adı üstünde “Yeni Nesil.”
Bugün (2 Ekim) İran’ın araya girmesiyle KDP ile KYB’nin Irak Cumhurbaşkanlığı makamı için uzlaşması bekleniyor. Zira artık meclisin cumhurbaşkanını seçmesi için son güne gelindi. KDP’nin Dr. Barham Salih’in karşısına Dr. Fuat Hüseyin’i çıkarması, cumhurbaşkanı seçiminin ötesinde, bu iki partinin IKB’yi nasıl birlikte yönetebilecekleri sorusunu geçerli kılıyor. Buna karşılık, iki parti arasındaki kamudan gizli “stratejik anlaşma” bir yaşayan ölü gibi halen geçerli. Bir başka deyişle, IKB’nin iki parçası kendi kendilerini ayrı ayrı yönetmeye devam edecek.
Kıdemli Ortadoğu uzmanı Cengiz Çandar*, ArtıTV’de yayınlanan Dünya Ve Biz programımda, Irak’ta cumhurbaşkanı ve başbakanın hem ABD hem İran’ı da hoşnut edecek bir isim olması gerektiğini anımsattı. Merhum Mam Celal’in kanatları altında İngiltere’de yüksek öğrenimini parlak biçimde tamamlayıp, uzun süre KYB’yi Vaşington’da temsil ettikten sonra ABD askeri müdahalesiyle birlikte 2003’te Bağdat’a dönen Dr. Barham’ın, bu kere Kasım Süleymani’nin araya girmesiyle yeniden KYB’ye ithal edildiğini ve ABD’den de destek aldığını vurguladı.
Ayrıca Çandar, haklı biçimde, Dr. Barham’ın Türkiye’yle sağlıklı ilişkiler geliştirmeyi savunan bir siyasetçi olduğunu da anımsattı. KDP’nin adayı Dr. Fuat da Türkiye’ye yaklaşımı bakımından ondan farklı değil. Oysa Türkiye, Süleymaniye’ye uçuş yasağının uzatılmasından da anlaşılacağı üzere KYB’ye halen öfkeli. Herhalde üst düzey MİT yetkililerinin Dukan’da rehin alınıp, Kandil’e götürülmeleri vakası bu tutumda başat etken. KYB’nin PYD’ye görece olumlu yaklaşımı da bir başka neden. Mahut bağımsızlık referandumundan bu yana da IKB ile ilişkiler hepten şekerrenk.
Mesele şu ki, Irak’ta Kürtlerin birleşik desteğini almadan önce cumhurbaşkanını seçmek, sonra onun başbakanı ataması ve hükümeti kurması mümkün olamıyor. Öyle olduğu için, Bağdat’ta Irak’ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliği nakaratına sığınıp, dönüp IKB’de Bağdat’ın ayrılıkçı gördüğü Barzani’ye yaslanmak pek bütüncül ve çok boyutlu siyaset anlamına gelmiyor. Bunlara içerideki koalisyon ortağınızın hesap bilmeden “Kürtlere karşı Türkmenler” ve “Kürtleri terbiye olmadı tenkil” baskısını ekleyince pusulanın hepten şaşması kaçınılmaz oluyor.
Ankara’nın Irak siyaseti “benim evladım bina okur, döner döner baştan okur” meselini andırıyor: Meclise seçilen Türkmen milletvekilleriyle toplantı yapıyor. Hamis Hançer, Usame Nuceyfi gibi raf ömrünü çoktan doldurmuş ürünlerle oyuna dahil olmaya gayret ediyor. Arada dönüp bir ABD’ye bir onun hedef tahtasının ortasına koyduğu İran’a “ne işiniz var Irak’ta?” diye çıkışıyor. Hariciye istihbarattan, istihbarat askeriyeden habersiz silolaşmış formatta yoluna bilindik üzere devam ediyor. Bakalım bir sonraki “Ovaköy’e sınır kapısı” müjdesi ne zaman zuhur eder?
Neyse, size bir iyi, bir de kötü haberim var diyerek sözümü bağlayayım: Bu yıl ham petrolün varil fiyatının yeniden yüz dolarlara oturacağı öngörülüyor. Bu ortamda Irak da, IKB de nakit bolluğunda yuvarlanır. Yani yeniden imara, acil ilgi bekleyen su, elektrik ve işsizlik sorunlarına çözüm üretmeleri kolaylaşır. Yani her biri yekdiğerinden güzide müteahhitlerimize gıda ve inşaat malzemesi tüccarlarımıza ekmek kapısı açılır. Ancak bu nakit bolluğu diğer büyük sorun olan yolsuzluğun azarak süregideceğine de işarettir. Özetle, Irak’ta delik kova dolarsa hangi debiyle dolar ve kova sağlam mı, o soruların yanıtlarına bakacağız.
*Daha önce çok kez yazdım, Ortadoğu meraklılarına Cengiz Çandar’ın Mezopotamya Ekspresi kitabını okumalarını yine önermek isterim. Çandar’ın söz konusu kitabı ve sevgili Fehim Taştekin’in Suriye üzerine üç kitabı bizim yerli ve milli kütüphanemizde dengi olmayan yapıtlar. Yaşı, dönemi itibarıyla özellikle Çandar’ınkinde çok leziz ayrıntılar bulacağınıza emin olabilirsiniz. Taştekin’kilerse daha güncel tabii. En önemli iki konumuz olan Suriye ve Irak konusunda bu en yetkin iki uzmanın yurtlarına dönemez duruma sokulması mümtaz iktidarın doğrusu muhteşem bir icraatı! Madem Çandar ve Taştekin üstadlar istiskal ediliyor, o zaman bir devrin her daim mütebessim bir meşhur mabeyn müderrisi var idi, acep lütfedip belki bir makale veya belki bir konferansla biz fanilerle değerli görüşlerini paylaşsa da, hepimiz feyz alsak olmaz mı?