Bakan Yardımcısı’nın mahremiyeti!

Bu haber, Adalet Bakanlığı’ndaki mülakat sınavlarına AKP’lilerin etkisini belgelemiş oldu. Habere yayın yasağı ve erişim engellemesi getirilmesi de etkisinin ne denli büyük olduğunun kanıtı. FOX TV kameramanı iyi ki yakalamış o görüntüyü... Kürsüdeki kişinin konuşmasını kaydedip, rutini aktarmakla yetinen onlarca meslektaşının arasından sıyrılmış. Ayrıntıları kaçırmayan bir gözü varmış, tebrikler...

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici medyaombudsman@gmail.com

Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can’ın, Yargıtay’daki bir program sırasında cep telefonuyla yazışması FOX TV kamerasına yakalanmış! Can, görevde yükselme mülakat sınavı için gelen torpil isteklerini tek tek inceleyip, uygulanması için özel kalemine gönderiyormuş.

Kameraman Mahmut Özgün’ün çektiği görüntüyü izledim; kameralar Bakan Yardımcısı Can’ın hemen arkasında. Ama o kameralara aldırmadan, telefonunu gizlemeye de çalışmadan rahatça yazıp duruyor; FOX TV de kaydediyor onun yazışmasını. Program bitiminde de muhabir Fırat Irmak gelip konuşma girişiminde bulunuyor ama Can, sorulara arkasını dönüp gidiyor.

Ertesi gün sorulduğunda ise Can, bu kez “Torpil mesajları falan yok. Temel hak ve hürriyetler, kişi hak ve hürriyetleri, mahremiyet konusuna da biraz bakın. Yarım saat bir cep telefonu çekilir mi” diye konuştu.

Anlaşılan Can, özel haberleşmenin gizliliğine dikkat çekmek istiyor; özel iletişiminin habersizce izlenmesinin sakıncalı olduğunu savunuyor. Ama Can, herhangi bir kişi değil, haberleşmesi de özel ve mahrem bir konuda değil.

Can, bu haberleşmeyi kamusal alanda yapıyor; kendisi de kamu görevlisi ve kamu göreviyle ilgili bir yazışmayı sürdürüyor. Daha da önemlisi, bu yayında kamu yararı söz konusu. Bu haber, Adalet Bakanlığı’ndaki mülakat sınavlarına AKP’lilerin etkisini belgelemiş oldu. Habere yayın yasağı ve erişim engellemesi getirilmesi de etkisinin ne denli büyük olduğunun kanıtı.

FOX TV kameramanı iyi ki yakalamış o görüntüyü... Kürsüdeki kişinin konuşmasını kaydedip, rutini aktarmakla yetinen onlarca meslektaşının arasından sıyrılmış. Ayrıntıları kaçırmayan bir gözü varmış, tebrikler...

PATRONUN DOSTU GAZETECİNİN DE DOSTU!

Milliyet’in 70 yıldır düzenlediği “Yılın sporcusu ödülleri”nin jürisi bu yıl Barcelona’da toplandı. Neden İstanbul değil de Barcelona? Tıpkı TFF’nin durup dururken Fenerbahçe-Galatasaray arasındaki “Süper kupa” maçının Riyad’da oynanmasına karar vermesi gibi bu da…

Tatmin edici bir açıklama yapılmadı ama jürinin Barcelona’da toplanmasının nedenini Milliyet’in konuya ilişkin haberlerinden anlamak mümkündü. Barcelona’daki toplantıyı duyuran sayfadaki bir kutuda “Büyük jüriye Barcelona’da ev sahipliği yapan Limak’ın sahibi Nihat Özdemir”in oradaki konuşması aktarılıyordu. Sayfanın ortasında da Nihat Özdemir’in, gazetenin patronu Yıldırım Demirören ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı yer alıyordu.

Bu kadarla da kalmadı, birkaç gün sonra Milliyet’te “Camp Nou’ya Türk imzası” başlıklı haber yayımlandı. Nihat Özdemir, inşaatını üstlendikleri Barcelona futbol stadını, Milliyet’ten Erkan Aykaç’a gezdirmiş, o da tam sayfa övgüler döşenmişti. Benzer haber ve söyleşiler Milliyet’in yanı sıra Akşam, Türkiye ve Yeni Birlik gazeteleri ile YouTube’daki bazı hesaplardan da yayımlandı.

Nihat Özdemir, daha birkaç ay önce IC Holding ile ortak iştiraki YK Enerji’nin Akbelen ormanlarında yaptığı ağaç katliamı nedeniyle İspanya’da da eleştirilere hedef olmuş, Türkiye’deki “Akbelen dayanışması” LİMAK ile anlaşmasını feshetmesi için Barcelona Futbol Kulübü Başkanı’na mektup göndermişti. Nihat Özdemir’in, Akbelen’deki ağaç katliamını unutturma, kamuoyunda sempati kazanma ihtiyacı vardı; spor gazetecileri de buna alet oldu.

Nihat Özdemir, Milliyet’in spor ödüllerine ev sahipliği yapmasının ve spor programcıları ile yazarlarını Barcelona’da ağırlamasının karşılığını “haber görünümlü reklamlar” ile almış oldu. Maalesef medya patronun dostu, gazetecinin de dostu olarak işlem görüyor. Yazık gazeteciliğe…

CNN TÜRK’ÜN PARALI PROGRAMLARI

CNN Türk’ün üst düzey yöneticilerinin “paravan” bir şirket kurduğu, programlara çıkarılan kişilerden alınan paraların bu şirkete aktarıldığı öne sürülmüştü.

Demirören Medya’dan yapılan açıklamada, Medyaradar, Odatv ve Flash Haber’de yayımlanan iddialar “karalama kampanyası” olarak nitelendirildi. Açıklamada “Her türlü ticari ilişki ve anlaşmalar, hukuka uygun yapılmakta ve sıkı denetim süreçlerinden geçirilmektedir” denildi.

Grup Yönetimi, CNN Türk yöneticilerinin paravan şirket üzerinden kanalı dolandırdıkları iddialarını net bir dille yalanladığına göre böyle bir paravan şirket kurulması artık Demirören Medya ile Ziraat Bankası’nın sorunu. CNN Türk’ün yayın gelirlerinin ERA Yapım adlı bu şirkete aktarılması, 895 milyon dolarlık kredi alacağını ve 25 milyon dolarlık faizini bu yıl da tahsil edemeyen Ziraat Bankası’nın da dikkatini çekmiştir muhtemelen.

Ama Demirören Medya’nın açıklamasında yayınlara çıkarılan doktor, belediye başkanı gibi kişilerden para alındığı iddialarına hiç değinilmiyor. Fakat haberlerde yer alan ve benim de ulaştığım belgelere göre, ücreti mukabili programlara çıkarma yöntemi CNN Türk’ün haber bültenlerinde de uygulanmış. Özel hastanelerden para alınarak, anlaşmalar yapılmış, bu hastanelerden doktorlar haber bültenlerine çıkıp tanıtım yapmışlar. Haber görünümü altında örtülü reklam yayımlayan CNN Türk, izleyenlerini aldatmış.

Doktorların yanı sıra çeşitli şirket etkinlikleri, belediyelerdeki festivaller, toplantılar ve belediye başkanlarıyla söyleşiler için de para alınmış. Örneğin Amasya Sevgi Festivali, Konya B. Belediye başkanı U. İbrahim Altay ile sokak hayvanları projesi hakkındaki söyleşiler, Glass House adlı firmanın İzmir’deki teknoloji üssü açılışı hep bu şekilde yayımlanmış.

Maalesef haber değeri olmayan bu tür etkinliklerin para karşılığı yayımlanması sadece CNN Türk’e özgü bir uygulama değil. Neredeyse bütün haber kanallarında olanca hızıyla devam eden bu uygulama televizyon yayıncılığında doğal bir yöntem gibi görülüyor artık.

Ancak bir yanlışın bu kadar yaygın olması onu haklı kılmıyor; doğru olduğu anlamına da gelmiyor. Habercilik paraya tahvil ediliyor, gazetecilik ilkeleri ayaklar altına alınıyor. İzleyici bu kanallara güvenmemekte son derece haklı. Haber değerinin ölçütü para olunca televizyon yayıncılığı, halkla ilişkiler ve reklamcılık faaliyetine dönüyor.

TEK CÜMLE HABERCİLİK FELAKETİ

Sosyal medyada kısa paylaşımlarla “habercilik” yaptıkları iddiasında olan hesaplardan biri olan Korkunç Haber’in, iki küçük çocukla ilgili görüntülü paylaşımı gerçekten korkunçtu.

Yaşları küçük olduğu anlaşılan iki erkek çocuğunun apartmanın merdivenlerinde birbirlerine sarılma görüntülerinin üzerine şu cümleyi yazmışlardı:

“Oğlunun sınıf arkadaşının sürekli evlerine gelip, aileden izin alarak birlikte futbola gittiklerini söylemesi üzerine şüphelenen anne, evin kamera kayıtlarını incelediğinde gördüğü manzara karşısında şok oldu.”

Görüntülerin kaynağı belirsiz olduğu gibi başkaca bir bilgi de verilmiyordu. Apartmanın güvenlik kamerası kayıtlarını nereden kimden almışlar, o görüntüler nerede ne zaman çekilmiş, görüntüler gerçek mi, yoksa kurgusal bir çekim mi? Bu soruların yanıtları da belirsizdi.

Hiçbir bilgi vermeden, araştırma yapmadan çocukların eşcinsel ilişki yaşadığı algısı yaratılarak, insanların ilgisi çekiliyordu.  Bunda da başarılı olunmuştu, ben baktığımda bu paylaşımı görüntüleyenlerin sayısı 4.5 milyonu geçmişti.

O çocukların gerçekten eşcinsel ilişki yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyoruz. Öyle bile olsa o görüntüleri yayımlamak sorumsuzluk. Hem de çocukların yüzleri açık, flulaştırılmamış. Bilinçli şekilde ifşa ediliyorlar. 

Bu sorumsuzluğu yapan hesabın profilinde “Hassas haber özetleri” yazıyor, güya habercilik yapıyorlar. Ama yaptıkları bırakın habercilik etiğini, insani kaygı bile taşımadıklarını gösteriyor. 

Tek cümleyle:

  • Sözcü’nün, 2 Ocak’ta yayımladığı “Yazarımız Yasin Yıldırım’dan olay iddia: Büyükekşi bugün yolcu” haberinin üzerinden günler geçti ama “olay iddia” hâlâ doğrulanmadı.
  • Yeniçağ’ın, sosyal medyadaki paylaşımları kontrol etmeden “Kolombiya'dan 400 milyonluk bilet alan talihlinin ünlü birine benzediği ortaya çıktı” haberi yapması yanlıştı.
  • Bir gazeteci, Baki Özışık’ın “Sinan Ateş’in bir duruşu vardı, MHP de gereğini yaptı” sözleri gibi ifadeler kullanmaz, hangi gerekçeyle olursa olsun bir cinayeti onaylamaz.
  • 4 Ocak günü, Sözcü’nün 7. sayfasında “Kabak zam şampiyonu”, 8. sayfasında ise “En fazla artış patlıcanda oldu” haberi yer alıyordu.
  • Sabah’ın “Yerli tren setinde seri üretim başladı” haberinde ismi eksik olan üretici firma, yerli şirket MNG Holding ve Çinli şirket CRRC ortaklığı ile kurulmuştu.
  • Korkusuz’un ilk sayfasında “İbo Show”un yılbaşı programıyla ilgili üç ayrı haber yer alıyordu.
  • Hürriyet’in, iki astrolog ile söyleşide kullandığı “Tutulmalar depremleri tetikleyebilir” arabaşlığı yanlıştı; tutulmalar ile deprem arasında ilişki olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştı.
  • Akşam, AKP’nin üye sayısında azalma olduğunu gösteren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı açıklamasını “Üye sayısında Ak Parti birinci” başlığıyla haber yaptı.
  • Evrensel’in, “Seçimden beri 58 milletvekili hiç konuşmadı: Tek adam, konuşmayan vekiller” haberini Halktv sitesi, kaynak göstermeden alıntıladı.
  • Türkiye gazetesi, “Bizimevler 9 ve 10’da bir yıl erken teslim” başlıklı haberinde İhlas grubunun inşaat şirketinin örtülü reklamını yaptı.
  • Hürriyet’in “Titreşimli hap daha az yedirecek” başlıklı müjdeli haberinde belirtilen ilaç henüz FAZ1 aşamasındaydı ve henüz insanlar üzerinde deneyleri yapılmamıştı.
  • İktidar medyası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırdık” sözlerini aktarırken ithalattaki rekordan hiç bahsedilmedi.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN:

Tüm yazılarını göster