Doğası, denizi, tarihi mekânlarıyla geçmişte tatilcilerin, şimdilerde ise devamlı yaşamak isteyenlerin ilk tercihlerinden Balıkesir köyleri ve sahil kesimi. Her köşesi ayrı bir güzellik sunuyor ve her mevsim yapacak çok şey var bu şehirde.
Daha başlıkta soğuk “espri”lere başladım değil mi? Gerçi Yiğit Özgür’ün karikatüründeki sözleri de başlık yapabilirdim: “Zayıf değilim ama şişman da değilim. Balıkesirliyim bence ben.” Tamam, bu kadar “geyik” yeter; hadi Balıkesir adının gerçekte nereden geldiğine bakalım. Bakalım dedim de konu il isimlerinin nereden geldiği olunca genelde bilgiler efsane gibi oluyor. O yüzden hiç bu konuya girmesek mi acaba? Şu kadarını söyleyeyim; Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar kelimeleri üzerinde yapılan oynamalarla izah ediliyor. Mesela eski adının “Balık Hisar” olduğunu iddia edenler var. Ama buradaki “balık”, eski Türkçede “şehir, kale” veya “saray” anlamına gelen balık; yani “Hisar Şehri”. Ama yörede bir süre hâkim olan Karesioğulları Beyliği’nin kurucusu Karesi Bey’den dolayı Osmanlı zamanındaki adının “Karesi” olduğu kesin bilgi, yayabiliriz. 1923 yılında ilin adı “Balıkesir” oldu. Karesi ise bir ilçesinin adı olarak varlığını koruyor.
BİR UCU MARMARA, DİĞER UCU EGE
Marmara Bölgesi’nde olan Balıkesir’in hem Marmara hem de Ege denizlerine sınırı var. Şehre kara, hava, demir ve deniz yolu ile ulaşmak mümkün. Mesela İstanbul’a 394 kilometre ama feribot sayesinde iki buçuk saatte Bandırma’ya ulaşabilirsiniz. İstanbul’da yaşarken bu feribotu çok kullanıyordum. Kafama estikçe motosikletime atlıyor; Bandırma’dan kendime farklı Balıkesir güzergâhları çizerek geziyordum. Kapıdağ Yarımadası turu, Manyas Kuş Cenneti civarına, Balya üzerinden güney köylerine, Kaz Dağları’na ya da Assos’a gitmek için, en olmadı daha güneylere ineceğim zaman bile bu yolu kullanırdım. Gitmeyenlere Balya yolunu şiddetle tavsiye ederim, gerçekten nefis.
İSTANBULLULARIN İLK TERCİHLERİNDEN
Eskiden benim gibi, özellikle de yaz aylarında İstanbul’dan Balıkesir’e gidişler oluyordu. Kimilerinin yazlığı da vardı. Hatta çocukken biz tası tarağı toplar, Erdek’te ailecek üç ay çadır kurardık. Günümüzde ise hem deprem ihtimalinin etkisi hem pandemi sayesinde uzaktan çalışmanın avantajı hem de hayat pahalılığından dolayı İstanbul’dan Balıkesir’e taşınanların sayısı epey arttı. İstanbulluların yaşamak için tercih ettiği iller listesinde ilk beşte yer alıyor artık. E tabii bu durum da Balıkesirlilere yol, su, elektrik olarak yansımış. Kiralar, arsa ve ev fiyatları almış başını gidiyor.
Ama yine de düşünsenize evle iş arası mesafe en fazla yarım saat, izin gününüz bir, bir buçuk saatte mavi bayraklı bir plajdasınız, yanı başınızda sessiz ve sakin bir doğa var, doğal ürünlere ulaşmak kolay, fiyatlar artmış olsa da İstanbul kadar pahalı değil, suç oranı düşük, eski dostlarınızı ya da şehrinizi özlediniz mesafe de yakın... Hem sadece Balıkesir’in değil, evden çok uzaklaşmadan komşusu Çanakkale’nin nimetlerinden de faydalanabilirsiniz. Daha ne olsun? Ama Balıkesir’in kahvaltı ritüeli olan Pideli Paça Çorbası ile güne başlamaya alışır mısınız, bilmem. O da size kalmış!
'BANDIRMA’NIN İLİ'
Balıkesir’in merkezi aslında ilçeleri kadar cazibe merkezi değil. Hatta “Bandırma’nın ili”, “Balıkesir her şeyi sıfırla çarpmaktır (yutan eleman).” diye espri yapanlar da var ama Balıkesirliler sinirlenmesin şimdi. Zira bir internet sitesi üzerinden yapılan araştırmaya göre Türkiye’nin en sinirli şehirleri 2023 sıralamasında Balıkesir, dördüncü sırada yer alıyor. Balıkesirlilerden söz açılmışken biraz da onların ağzından bahsedeyim. “Bro” yerine “sağdıç”, “sürekli” yerine “vere”, “görmemiş” yerine “kovalak”, “düzgün” yerine “mısmıl”, “oyalanmak” yerine “sümdüklenmek”, “galiba” yerine “yalım”, “getir gel” yerine “geti ge” diyorlar.
MEŞHUR 1H6K’SI
Balıkesir’in sloganlarından biri de “Türkiye’yi doyuran il”. Kırmızı et, yumurta üretiminde Türkiye’de ilk üçün içinde. Beyaz et, süt ve süt ürünleri üretiminde ilk ikide. Balığın da maşallahı var. Birçok sebze, meyve, zeytin, zeytinyağı ve tahıl üretiminde de ilk sıralarda. Bu zenginlik yöre mutfağına da yansımış. Şehir merkezinde özellikle Milli Kuvvetler ile Anafartalar caddeleri ve çevresindeki sokaklarda çok sayıda lokanta bulunuyor.
Balıkesir’in 6K’sinin meşhur olduğu söyleniyor; kolonyası, kaymaklısı, kavunu, karpuzu, kızları, kazları... Bunu 1H6K yapmak lazım aslında. Çünkü Balıkesir deyince benim ilk aklıma höşmerim geliyor. Hâlbuki peynirli tatlıları çok sevmem ama nasıl yer etmiş beynime.
HER KÖŞESİ AYRI GÜZEL
Balıkesir’in gerçekten her köşesi ayrı bir güzellik sunuyor. Yılın her ayı yapabileceğiniz bir şeyler bulmak mümkün. Önce müzelerinden başlayalım, sonra açık havaya çıkarız. Merkezdeki Balıkesir Arkeoloji Müzesi’nde Daskyleion’a özgü Anadolu Pers sanatının özelliklerini taşıyan antemionlu ve frig yazıtlı mezar stelleri, kazılarda çıkarılan Pers etkili pişmiş toprak kaplar ile Kyzikos Antik Kenti’nden ve civardan elde edilen mezar stelleri sergileniyor.
Karesi’de Millî Mücadele yıllarında karargâh olarak kullanılan binadaki Kuvayi Milliye Müzesi’nde ise Balıkesir’de Kuvayı Milliye’nin kurulmasına öncülük etmiş kırk bir kişinin aldığı yazılı kararlar, kongrenin kararları, bu kahramanların kişisel eşyaları, fotoğrafları, Mustafa Kemal Atatürk ile eşi Latife Hanım’ın balmumu heykelleri, Balıkesir’de ortaya çıkan arkeolojik ve etnografik eserler sergileniyor. İlde aynı zamanda Ulusal Fotoğraf, Tahtakuşlar Etnografya, Taksiyarhis Anıt, Sarıkız Kazdağı Etnografya ve Açık Hava Mermer müzeleri bulunuyor. Ayvalık’taki Taksiyarhis Anıt Müzesi, aslında bir kilise ve oldukça görkemli bir yapı.
Karesi’deki Saat Kulesi ise 1829 yılında Giritli Mehmet Paşa tarafından, İstanbul Galata Kulesi’nin benzeri olarak silindir şeklinde yaptırılmış. 1897 yılındaki deprem nedeniyle yıkılınca, 1901 yılında bugünkü şekliyle yeniden inşa edilmiş.
Balıkesir’in merkezdeki ve en büyük camisi Zağnos Paşa Camisi (Paşa Camisi) ve Külliyesi, adından da anlaşılacağı üzere Fatih Sultan Mehmed’in vezirlerinden Zağnos Mehmed Paşa tarafından 1461’de yaptırılmış. Külliyeden sadece hamam orijinal durumunda günümüze gelebilmiş. 1897 yılında yıkılan cami ve türbe, 1908’de Balıkesir Mutasarrıfı Ömer Ali Bey tarafından yeniden yaptırılmış. Caminin avlusunun bir de güneş saati var. Ayrıca Saatli, Haydar Çavuş, Alaca Mescit, Yıldırım (Eski), Hayrettin Paşa, Şahinler Köyü, Şeyh Lütfullah, Yeşilli, Kurşunlu (Hekimzade Yusuf Sinan), Yeşilli (Hisariçi), Hamidiye, Karaoğlan, Yeni ve Hacı Bayram, Balıkesir’in diğer tarihî camileri.
MANASTIRDAN MALİKÂNEYE
Dalyan Boğazı’nın körfeze girerken sol yakadaki zeytin ağaçlarının arasından görünen boğaza hâkim konumdaki Leka Manastırı’nın içinde kilise, yatakhane, mutfak, kitaplık, idari işler ile ilgili odalar, çamaşırhane, konuk odaları gibi mekânlar konumlandırılmış. Ama maalesef ziyarete demiyorsunuz. Çünkü 1992 yılında Komili ailesi tarafından etrafındaki zeytinliklerle birlikte satın alınmış ve restorasyonla şahsi mülke çevrilerek, kullanılmaya başlanmış. Yalnız onlar da değil. Türkiye’nin önde gelen başka patronları da Ayvalık’ta eski kilise, şapel, manastır gibi tarihî binaları satın almış. Ne hayatlar var gerçekten.
Antik dönemde Didumus Dağı olarak bilinen dağın eteğindeki Yukarı Yapıcı Köyü Kirazlı Manastırı’nın duvar tekniğine göre; 19. Yüzyılda Rumların kullandığı bir dinî anıt yapı olduğu düşünülüyor. Yine Ormanlı köyünde manastır, Ballıpınar Köyü ve Karşıyaka beldesinde de kilise kalıntıları bulunuyor.
Genellikle Ortodoks kiliselerinin altında veya yanında bağımsız ya da müstakil olarak bulunan ayazmalardan biri de Ayvalık’ta. Hastalıklara şifa dağıttığına, isteklerin gerçekleşmesine yardımcı olacağına inanılan bu dinî yapılarından biri de Panagia Phaneromeni (Ayvalık) Ayazması.
KYZIKOS’UN VAY BAŞINA GELENLER
Kyzikos, Kapıdağ eteklerinde Bandırma-Erdek kara yolunun geçtiği yerde kurulmuş. Yöre tarihi, Kurt Bittel tarafından yapılan araştırmalar sonucunda Neolitik (MÖ 6000) ve Kalkolitik (MÖ 5000) dönemlere kadar iniyor. Yunan mitolojisinde enteresan da bir hikâyesi var. Gürcistan’daki (Kolkhis) altın postu almak için, Yunanistan’dan yola çıkan Argonautlar, yolda Dolionia’ya (Kyzikos) uğrar. Kral Kyzikos Argonları iyi karşılar; yedirir, içirir ve yanlarına bol kumanya vererek uğurlar. Argonautlar, o gece fırtınaya yakalanır ve karaya çıkar. Gece karanlığında tekrar Kral Kyzikos’un topraklarına çıktıklarını fark etmeyen Argonautlar, onu ve yanındakileri düşman zannederek, öldürür. Kyzikos’un ölümüyle şehir Kyzikos adını alır. Sonra gelsin işgaller, gitsin depremler...
Balıkesir’in diğer antik kentleri ise Antandros, Daskyleion, Adramytteion, Prokonnessos, Ancyra, Hadrianeia, Astyra, Thebe (Theb), Artekaantik, Zeleıa, Perihharaxis, Keraseion, Attaneion ve Plakia.
Pordoselene Uygarlığı’nın yeri olarak gösterilen Maden Adası’nın tepesinde bir kule bulunuyor. Yine Pordoselene ismiyle anılan kule, Midilli, etrafındaki adalar ve Edremit Körfezi’ni gözetlemek için yapılmış. Ama görevini tam yerine getirememiş olsa gerek Kilikya korsanları tarafından yıkılmış.
Orman yangınlarını gözetlemek için 1980’de yapılan Eybek Kulesi’ne giderseniz de bütün Edremit ve Havran Ovası ile Thebe Harabeleri’ni görebilirsiniz.
İLİN GÖZBEBEĞİ AYVALIK, AYVALIK’IN CUNDA
Yukarıdaki bazı eserlerin ve Ayışığı Manastırı ile Aya Nikola Kilisesi’nin de bulunduğu Ayvalık, Balıkesir’in en gözde tatil beldelerinden. Ayvalık’ın gözbebeği ise Cunda... Şöyle Cunda’da rakı-balık sofrası kurmak, yoğun iş temposunda koşturan kaç beyaz yakalının hayalini süslüyordur acaba? Aslında Cunda’nın resmî adı Alibey. Ayvalık’ı açık denize karşı kapayan bu adaya bir köprü ile kara yolundan geçmek mümkün. Ayvalık’ta Cunda dışında yirmi bir ada daha var ama hiçbirinde yerleşim yok.
ÇOK İÇTİN HAYDİ TIMARHANE ADASI’NA
Ayvalık’ın çamlarla kaplı tepesine “Çamlık” deniliyor ve burada da kır gazinoları bulunuyor. Gittiğinizde Çamlık Koyu’nun tam karşısında kocaman bir kayalık ve bu kayalığın dibinde küçük bir bina göreceksiniz. Bina “Taşlı Manastır”, kayalık da “Tımarhane Adası”. Böyle denmesinin sebebi şu: İçkiyi fazla kaçıranları ya da ruhsal bozuklukları olanları, adaya bırakırlarmış. Doğal güzelliklerle ve kayalıklardan sert esen rüzgârla aklı başına gelenler, tekrar halkın arasına karışırmış. Aklı başına gelmeyenler ise biraz daha manzara seyredip rüzgâr sesi dinlerlermiş.
ŞEYTANIN AYAK İZİ! YERSEN Kİ YİYORLAR!
“Şeytan Sofrası” diye anılan tepelerden manzara müthiş. Özellikle gün batımında... Her şey ayaklarınızın altında kalıyor. Buradaki ilk gariplik, bir yerin “şeytanın ayak izi” diye demir kafesle çevrilmiş olması. İkinci gariplik ise Müslümanlar da dâhil insanların madeni para atarak dilekte bulunması. Hâlbuki “şeytanın ayak izi” denilen şey, eski bir lav birikintisinden başka bir şey değil. Zaten “Şeytan Sofrası”, sönmüş bir volkanın lav birikintileriyle oluşmuş, yuvarlak sofra biçimini andıran bir tepe.
GÜZELLİKLERİN VE EFSANELERİN DAĞI
Kaz Dağları’nın bir kısmı Çanakkale’de, bir kısmı da Balıkesir’de. Kaz Dağı Millî Parkı’nı anlatmaya kelimelerin yeteceğini sanmıyorum. Tam 21 bin 300 hektarlık alanıyla ve deniz ve yeşilin tarihi dengeler ile kucaklaştığı zengin fauna ve florası ile ülkenin görülmeye değer yerlerinden. Homeros, “İlyada”sında İda Dağı (Kaz Dağı) için “Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası” diye bahsediyor. Ama maalesef son yıllarda adını, siyanürle altın arama ve zeytin ağaçlarının kesilmesi haberlerinden sıkça duyar olduk. Neyse ki o kadar da sahipsiz değil İda! Yöre halkı ve çevre örgütleri, canla başla ellerinden geleni yapmaya çalışıyor dağı kurtarmak için.
Aynı zamanda dünyada mitoloji ve efsanelerin dağı burası. Paris’in Altın Elma’yı Afrodit’e vermesi sonucu, dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak geçiyor Yunan mitolojisinde. Gerçi bu güzellik yarışması pek hayra alamet olmamış; meşhur Troia Savaşı’nın fitilini ateşlemiş.
Kaz Dağı’nın eteklerindeki Hasan Boğuldu’nun (Sütüven Şelalesi) hikâyesini bilmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum. Burası ve Değirmen Boğazı Tabiat Parkı, Edremit Hanlar Mevkisi, Suçıktı Mesire Alanı, Pınarbaşı, Koca Çınar çevresi, halkın piknik alanı olarak kullandığı yerler.
KUŞ SESLERİ OVALARA YAYILIR...
Özellikle Mart-temmuz ve eylül-ekim ayları arasında Balıkesir’deyseniz Kuş Cenneti Millî Parkı’na uğramayı unutmayın. Kış mevsiminin sonlarına doğru Kuş Gölü’nün suları yükseliyor, sazlıklar büyüyor ve soğuk devreleri güney ülkelerinde geçiren göçmen kuşlar yuva kuracak yer olarak sessizlik içindeki Kuş Cenneti Milli Parkı’nı seçiyor. Gelen kuşlar, yuvalarında yumurtluyor ve kuluçkaya yatıyorlar. Yavruları burada gözlerini açıyor, besleniyor, büyüyor ve gelecek yıl yine gelmek üzere uzaklara uçuyorlar. Millî Park içinde bir de kuşlar hakkında bilgi alabileceğiniz müze var.
DOĞA SPORLARI
Bu kadar güzel coğrafyası olunca tabii ki doğa sporlarına da ev sahipliği yapıyor Balıkesir. Özellikle de yürüyüş için mükemmel yerler var. Mesela Mıhlı Çayı’ndan iç kısımlara doğru giderek, Roma mimarisi ile yapılmış Baş Değirmen Köprüsü’nü bulabilirsiniz. Üstelik burası, eski zamanlarda Truva’ya giden tek ulaşım yoluymuş. Ya da “Misya Yürüyüş Yolları”ndan kendinize göre güzergâhlar seçerek, buraları yürüyebilirsiniz. Yine kent, dağcılığa da müsait. Şahinderesi Kanyonu da çok güzel bir yer ama buraya izinsiz giriş yapılamadığını özellikle belirteyim. Üstelik yirmi yedi kilometre uzunluğundaki kanyonu dibinden boydan boya kat etmek mümkün değil. Kanyon doğu ve batısında ortalama 600 metre yükseklikteki bir güzergâhtan gezilebiliyor.
Dalışla ilgileniyorsanız Balıkesir bu açından da birçok seçenek sunuyor size. Özellikle sualtı florası ve faunası bakımından ekolojik niş oluşturan Ayvalık Adaları’nda binlerce yıldan beri oluşan deniz dibinin güzellikleri ve zenginliklerini görebilmek mümkün. Altmış adet dalış yapılacak bölge bulunuyor. Hava koşullarının kötü olduğu zamanlarda bile dalış yapılacak bölgelerin bulunması, derin akıntı, gece, reef dalışları ve değişen derinlikteki bölgeleriyle her seviyedeki dalgıca hitap ediyor.
İKİ KEKLİK BİR KAYADA ÖTÜYOR
Yazımı bir Balıkesir türküsü ile bitirmek istiyorum. Bunun için “İki Keklik” türküsün seçtim. İnsanın yüreğine dokunan bir türkü bu. Edremit’e bağlı Güre köyünden Sarıkamış’a askere giden ve orada yaşamını yitiren bir asker için annesinin ağıtı olduğu söyleniyor. Bu satırları yazarken de biraz hüzünlendim ve “Dur, bir dinleyeyim.” dedim. İnternete türkünün adını yazınca hafızamdan sildiğim Devlet Bahçeli’nin konuşması çıktı karşıma. Balıkesirlilerin “Türkümüz türkü olalı böyle zulüm görmemiştir.” dedikleri o hadise. Hani Balıkesir mitinginde Devlet Bahçeli’nin “İki Keklik” türküsünün sözlerini söylemeye çalışırken karman çorman ettiği... Üstüne bir de animasyon yapılmıştı. Önümüzdeki günler yine bunu hafızamdan silmeye çalışmakla geçecek. Neyse ben buraya doğrusunu yazayım da belki birilerine lazım olur:
"İki keklik bir kayada ötüyor Ötmede keklik derdim bana yetiyor Aman, aman yetiyor Annesine kara da haber gidiyor Yazması oyalı kundurası boyalı Yar benim aman aman, yar benim Uzunda geceler yar boynuma Sar benim aman aman, sar benim İki keklik bir dereden su içer Dertli de keklik dertsizlere dert açar Aman aman, dert açar Buna yanık sevda derler tez geçer Yazması oyalı kundurası boyalı Yar benim aman aman, yar benim Uzunda geceler yar boynuma Sar benim aman aman, sar benim”