Bu hafta gösterime gören ‘Skandal’ filmi, Donald Trump’ın
Amerika Birleşik Devletleri'nin başkan adayı olduğu dönemde
başlayan ve başkanlık seçimi sırasında en önemli televizyon
kanallarından biri olan Fox’un içerisinde gelişen ve ardından
patlak veren bir ‘cinsel taciz’ olayını yani Türkçe isminin de
işaret ettiği gibi bir ‘skandal’ı gösteriyor…
Filmin başında birçok yapımda gördüğümüz gibi senaryonun gerçek
bir hikayeden alındığı ancak isimlerin değiştirildiğini öğreniyoruz
ama bunlara gerçekten gerek var mı, tartışılır… Çünkü filmin ele
aldığı süreç, karakterler ve olay o kadar bilindik ve güncel ki,
senaryonun onları ayrıca açıklamasına hiç gerek yoktu… Başka bir
deyişle isimlerin değişmiş olması hiçbir şeyi muallakta bırakmıyor,
hiçbir konuya direkt bağlanmayı engellemiyor…
Dolayısıyla ‘Skandal’ dünyayı sarsan bir olayı (Yapımcı
Weinstein skandalı) merkezine alan, bunun medya dünyasının
kulislerindeki uzantılarını inceleyen, çarpıcı, belki çok yeni
bilgiler vermeyen ancak son derece dikkatle seyredilen etkileyici
bir film…
2015 yılında, Amerika’da başkanlık seçimi yarışı kızışmıştır ve
en önemli adaylardan biri olan Donald Trump yarışta giderek öne
çıkmaya başlamıştır. Fox News kanalının önemli gazetecilerinden ve
sunucularından biri olan Megyn Kelly, Trump’la yaptığı bir röportaj
sırasında iğneleyici sorular sorduğu için başkan adayının hedef
tahtası haline gelir. Trump’ın cinsiyetçi sözleri ve saldırıları
sürerken, aynı kanalda, epey zamandır ‘prime time’ da program yapan
Gretchen Carlson önce akşam kuşağına çekilir ardından da kanaldan
gönderilir. Fox News’de yeni yeni işe başlayan Kayla ise biraz
tereddütlü, medya dünyasını tanımaya çalışan, idealist bir genç
sunucu adayıdır. Bu televizyon kanalının kulisleri, birden, işinden
gönderilen Gretchen’in haber müdürü Roger Allen tarafından cinsel
tacize uğradığı iddiasıyla yankılanır. Aynı iddiada bulunan başka
kadın gazetecilerin de ortaya çıkmasıyla Fox News’in ortamı adeta
bir ‘kaynayan kazan’a dönüşür.
YÖNETMEN JAY ROACH OLAYA DEĞİL, ‘PERDE ARKASINA’
BAKIYOR!
Filmin geçtiği döneme ve ele aldığı asıl konuya bakarsak,
‘Skandal’ aslında ‘haklı’ bir tepkiyi gösteren, hedef aldığı
kurumlar ve kişileri belli, dolayısıyla pek şaşırtıcı olmayan bir
film gibi görülebilir. Çünkü dünyadaki herkes, kuşkusuz, Donald
Trump’ın başkan seçilmesinden sonra ona karşı oluşan tepkilerden ve
sinema dünyasını sarsan ünlü yapımcı Harvey Weinstein’nın başrole
çıktığı ‘taciz olayından’ ve buna karşı şekillenen kadın
oyuncuların ‘Me Too’ hareketinden haberdardır.
Hatta Hollywood sineması, son derece çirkin ve ahlaksızca olan
bu ‘cinsel taciz’ olayının, belki de beklenen en son kişilerden
yani ucu Vatikan’a dayanan rahiplerden gelmesini daha önce mercek
altına almıştı. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda ‘Skandal’ın bizi
bilgilendirdiği yeni bir şey yok gibi duruyor.
Bu konulardan herkesin haberdar olduğunun farkında olan yönetmen
‘acaba bu olay ne kadar büyük ölçekte yaşandı?’ veya ‘hedef alınan
kadınlar kimlerdi?’den ziyade bu olayın ‘kurbanı’ olan kadınların,
böyle bir skandal patlak verdiğindeki tepkilerine ve bunun
yaşandığı ortamdaki ‘cepheleşmelere’ eğiliyor. Tacizle suçlanan
Haber Müdürü Roger Allen’ın zaten gerçekten suçlu olduğunu filmin
oldukça başında görüyoruz ve bu kişinin bunu, neredeyse ‘atılması
gereken bir adım’ gibi gördüğünü anlıyoruz.
‘Cinsel taciz’ gibi adi bir suçun, birçok ortamda olduğu gibi
Fox News ortamında da sürekli ‘hasıraltı’ edilmesi ve kanalda
birçok çalışanın birden ‘işsiz’ kalma telaşı, Fox’da ‘Allen’cılar
(iddialara inanmayan!) ve Allen’a karşı olanlar gibi iki düşman
cephe yaratıyor. Bazı çalışanlar üzerlerine ‘Allen’a destek’
anlamına gelen tişörtler bile giyebiliyorlar, bazıları suçlamalara
tamamen destek veriyor, bir kısmı ise bütün bu olaylara ‘sessiz’
kalmayı tercih ediyor.
ÜÇ KADIN, ÜÇ FARKLI KARAKTER…
Bu ‘kaynayan’ ortamın içindeki üç ana karakterin ise bu
iddiaların doğruluğu hakkında kendilerinden emin bir halleri var.
Ancak her biri, kendini sanki başka ‘cinsiyetçi’ ve ‘politik’
nedenlerden dolayı dışlanmış gibi hissediyorlar. Örneğin Gretchen
Carlson artık ‘belli bir yaşa geldiği’ ve yerini gözleyen birçok
genç, güzel kadın olduğu için kovulduğunun farkında. Kanalın önemli
spikeri Megyn Kelly ise etrafındaki birçok insanın ona sırt
çevirmesinin sebebinin, Fox’un onu, Başkan Trump’a karşı korumaktan
yorulması olduğunu biliyor. Her nasılsa bu ‘suçlamayı’ sineye
çekmiş ve ‘sistemin’ içindeki bu iki deneyimli karakterin yanındaki
Kayla ise belki de filmin en ‘savunmasız’ ve en ‘aciz’ karakteri
gibi duruyor. Doğal olarak mesleğinde yükselmenin sadece
‘başarıdan’ geçtiğini düşünen bu ‘naif’ karakter, bu kadar
‘çürümüş’ bir sistemin ve dünyanın içine düşünce inanılmaz bir şok
yaşıyor. Belki de sadece filmin en ‘vicdanlı’ karakteri değil adeta
filmin ‘vicdanı’ oluyor.
KAMERANIN YAKALADIKLARI…
Fox kanalındaki iş ortamı hızlı olduğu ve skandaldan sonra daha
da ‘karıştığı’ için doğal olarak kamera da hareketli ve
karakterleri yakalamaya çalışır bir yol izliyor. Ancak ne zaman ki
kapılar kapanıyor, insanlar toplantılar için odalarına çekiliyor,
hareketlik azalıyor ama gerilim artıyor. Filmdeki kovulmalar,
itiraflar, suçlamalar ve ne yazık ki ‘tacizler’ bile bu odalarda
gerçekleşiyor.
Filmde nadir anlarda olsa da, ana kadın karakterleri, kamera
bazen biraz dengesizce (tabii bilinçli bir şeklide) ‘zoom’ yaparak
yakalıyor. Bizce bu tutum hem karakterlerin bu ‘sağlıksız’ ortamda
biraz sarsılmasına ve dengelerini bulma çabalarına işaret
ediyor.
Film ara ara politik gösterilerin, konuşmaların ışıltılı
dünyasıyla, insanların kaçamak cevaplar verdiği odalar arasında
mekik dokuyor. Bütün bu gel-git sekanslarda ne kadar gergin bir
dünyada dolaştığımızı bir kez daha hissediyoruz. Önemli bir
röportaj öncesinde Megyn bir kusma krizine kapılıyor, programı ve
izlenme oranı giderek düşen Gretchen giderek konularını yayında
toparlamakta zorlanıyor. Etrafta ağır aksak, bazen yürüteç
yardımıyla dolaşan Allen ise, giderek ‘kendi krallığında’ kontrol
kurmakta zorlanıyor. Başta her istediğini herkese söyleyen bu
karakter gittikçe artan baskının altında eziliyor ve giderek
ortalarda ‘görünmemeye’, insanlardan kaçmaya başlıyor. Filmin
finalinde ise Allen’nın da aslında bir ‘emir kulu’ olduğunu ve asıl
iplerin onun elinde olmadığını anlıyoruz.
Soğuk, profesyonel ama kırılgan yanlar taşıyan sunucuları
canlandıran Charlize Theron ve Nicole Kidman kusursuz performanslar
sergiliyorlar. Duygularını sürekli bastıran, içine atan
karakterleri dozunda oynamak bizce büyük bir başarı. Filmden biraz
erken kopsa da onların neredeyse tamamen zıttı Kayla’yı canlandıran
Margot Robbie onlara layığıyla ayak uyduruyor. Filmdeki ‘patronu’
canlandıran deneyimli oyuncu John Lithgow, (muhtemelen
protezlerle!) şişmanlaşmış haliyle gerçekten göz dolduruyor…
‘Skandal’ bize gerçekten yaşanmış bir skandalı tekrar
hatırlatan, onun nasıl bir dev medya grubunda da yaşandığını gözler
önüne seren ve ‘Me too!’ reklamı yapmak yerine bu hareketin değişik
katmanlarını gösteren başarılı bir yapım. Bizce kaçırılmaması
gereken bir film…
Yönetmen: Jay Roach
Oyuncular: Charlize Theron, Margot Robbie,
Nicole Kidman, Alice Eve, Connie Britton, Alanna Ubach, Kate
McKinnon, John Lithgow…
Ülke: ABD