Banksy'e yönelik en büyük eleştirilerden biri eserin neden yarısının parçalandığı üzerineydi. Banksy müzayede evinin de vurguladığı gibi eseri aslında parçalamadı, eseri bir performansa dönüştürmüş oldu. Peki, bu durumu John Berger'a referansla Banksy'nin başarısı ve başarısızlığı olarak okuyabilir miyiz?
Evet, artık ikrah getirdik. Sanata az buçuk bulaşan herkesin haberi var. Banksy'nin Kırmızı Balonlu Kız eseri, Sotheby's müzayedesindeki açık artırmada satışı yapılır yapılmaz uzaktan kumandayla yarısına kadar parçalandı. Artık sıkıldık belki, ancak Banksy olayı güncel sanat açısından uzun dönem tartışılacak. Benim üzerinde durduğum mesele de bu olayın muhalif sanatın geleceğine dair neler söylediği.
Son gelişmeler biraz gözden kaçtığı için olayı tekrar hatırlatmakta fayda var. Sotheby's gönderdiği basın bülteniyle olaya nokta koydu. Sotheby's Avrupa Güncel Sanat Direktörü Alex Branczik şu açıklamayı yaptı: "Banksy müzayedede bir eseri parçalamadı, yeni bir eser yarattı. Müzayede gecesindeki sürpriz müdahalesini takiben, sanatçının Love is in the Bin (Çöpteki Aşk) diye yeniden isimlendirilen eserinin satışının onaylandığını duyurmaktan memnunuz. Tarihte müzayede sırasında üretilen ilk sanat eseriyle karşı karşıyayız." Eseri satın alanın Sotheby's Müzayede Evi'nin düzenli müşterisi olan Avrupalı bir kadın koleksiyoner olduğunu da basın bültenine eklemişler.
Haber sosyal medyaya düşer düşmez taraflaşmalar başladı. Örnek muhalif sanatçı olarak gösterenlerden, işin iç yüzünü hemen ortaya dökenlere kadar. Damien Hirst'ün bir dönem güncel sanat piyasasında yarattığı kırılmanın benzerinin bu vesileyle yeniden yaşanabileceğini düşünebiliriz. Ancak piyasaya dair olan bu kısım beni pek ilgilendirmiyor. Biz başka tarafa bakalım.
Banksy'e yönelik en büyük eleştirilerden biri de eserin neden yarısının parçalandığı üzerineydi. Banksy müzayede evinin de vurguladığı gibi eseri aslında parçalamadı, eseri bir performansa dönüştürmüş oldu. Peki, bu durumu John Berger'a referansla Banksy'nin başarısı ve başarısızlığı olarak okuyabilir miyiz? Banksy son paylaştığı videoda, daha önceki denemelerinde eserin tamamının parçalandığını ve müzayede sırasında çıkan bir sorun nedeniyle yarısında kaldığını belirtti. Bu durumda Banksy gerçekten de muhalif bir iş yapmaya çalıştı, ancak piyasa hemen onu yuttu diyebilir miyiz? Berger, Picasso'nun son döneminde elinin değdiğinin altına dönüşmesi üzerinden bir eleştiri getirmişti. Benzer bir okumayı Banksy üzerinden yapabilir miyiz?
Bence böyle bir bakış açısı içinde yaşadığımız şu dönemde naif kaçacaktır. Biraz daha geriye gidelim, Bansky'nin sanat anlayışına yönelik eleştiriler bu olay sonrasında ortaya çıkmadı. Banksy'nin yarattığı imgeler ironik şablonlara dayalı, kolay anlaşılan, dolaysızca iktidar figürlerini ele alan işler. Kraliçe Elizabeth'e benzeyen maymun, öpüşen erkek polisler vs. bütün dünya vatandaşlarının ilk görüşte anlayabileceği işler.
2015 yılında Bansky'nin açtığı Disneyland eleştirisi Dismaland isimli tema park mesela The New York Times yazarı Dan Brooks tarafından eleştirilmişti. Brooks, karmaşık bir ironi içermeyen iğneleyici sanat anlayışının yeni bakış açısı yaratmaktan uzak olduğundan dem vurmuştu. Charlie Brooker da The Guardian'daki makalesinde, en erken tarihli (2006) Bansky eleştirilerinden birine imza atarak sanatçının işlerinin çöp olduğunu yazmıştı. Bir anlamda Banksy "herkes için muhalefet" yapıyor. Ancak bu 'herkes'in içinde piyasa aktörleri de yer alıyor. Ve kapitalizmin kuralı burada da işliyor. Bir yerde para varsa, orayı para yönetir. Herkes değil.
Hyperallergic kurucusu Hrag Vartanyan bu olay hakkında, herkes kendi yerinden tutuyor mealinde bir tweet attı. Böyle sansasyonel olayların böyle bir rolü var. Bir kısım insan mesela, satışla ilgilenmeyip bunu muhalif sanatın bir parçası olarak saydı, sanatçıyı övgüye boğdu. Eserin satılmasının yarattığı düş kırıklığı da bir tarafta duruyor. O halde biz de kendi yerimizden bakalım. Bu olay muhalif sanata dair ne söylüyor?
Banksy olayı bildiğimiz anlamda protesto ve jeste dayalı politik sanatın artık pek geçerliliğinin olmadığını vurgulamış oldu. Muhalif sanatın sonu, iddialı bir başlık. Tabii ki muhalif sanat sona ermeyecek, ancak bildiğimiz anlamda muhalif sanat artık işlemiyor. Gezi sırasında gerçekleşen Duran Adam performansı/eylemi bu tarz sanatın en iyi örneklerinden biriydi mesela. Yerini buldu, çünkü arkasında güçlü bir toplumsal muhalefete dayanıyordu. Bu tarz sanat hareketlerinin arkasında toplumsal bir güç olmadıkça piyasaya angaje olması ve piyasa tarafından öğütülmesi işten bile değil.
Banksy'nin sanatına avangard terimini yakıştıramadığım için yazı boyunca muhalif sanat terimini kullandım. Şimdi de asıl meseleye, avangarda gelelim. Avangard sanat politikanın, gündelik yaşamın ve toplumsal hareketlerin içinden doğmadığı müddetçe piyasa tarafından çok kolay öğütülebilir halde şu an. (Sakıp Sabancı Müzesi'nde dev bir Rus Avangardları sergisi açıldı mesela.) Bu olmadıkça da orta sınıfların Twitter'da da bolca gördüğümüz ironiye dayalı sözde muhalefetinin ve görsel eğlence anlayışının bir parçası olmaktan öteye geçemeyecek. O nedenle bakmamız gereken yer sanat değil, toplumsal muhalefetin kendisi.